Geçen yıl hayatını kaybeden CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, GÜNAYDIN’a konuştu. Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bir araya gelmesini değerlendirdi: “İktidar ile muhalefetin iletişim kanallarının açık tutulması Türkiye ve Türk halkı için çok önemli. Bir başka önemli nokta da bu görüşmelerde her iki tarafın da kendi yaklaşımlarını anlatması ve karşılıklı mutabakata varılması. Ortak görüşlerin oluşturulması hepimizin yararına olacaktır”
Deniz Baykal'ın kızı Aslı Baykal GÜNAYDIN'a çok önemli açıklamalarda bulundu. "Babam, gerçeklerin ve inandıklarının peşinden gider, azınlıkta olmaya aldırmazdı. Onun siyasete girdiği dönem çalkantılı ve siyasetçilerin idam edilebildiği bir dönemdi" diyen Baykal, buna rağmen babasının çok genç yaşta hayatını siyasete adamayı seçtiğini söyledi.
Baykal, babasıyla ilişkisinden CHP'nin yeni dönem politikalarına kadar birçok konuda samimi açıklamalar yaptı.
Deniz Baykal dönemi CHP ile şimdiki CHP arasında nasıl farklar var?
CHP'de mevcut genel başkan 2023'te kağıt üstünde değişti ama yapı 2010 sonrası yavaş yavaş oluşturulan yapı ile aynı kaldı, zihniyet değişmedi. Bu hali ile tüm milleti samimiyetle kucaklayabileceklerini düşünmüyorum. 1 oya bile ihtiyaç olsa seçim öncesi yaptığı görüşmeler sonrası Deniz Baykal şu sınırı koyan birisiydi: 'Bunlar teröre teslim olmuş, onların oyu bize gerekmez.' Şimdiki yönetimde bu netlik asla yok. 2010 sonrası CHP yöneticileri CHP tarihine ve CHP ilkelerine saygı konusunda çok net olmalılar. Baykal'ın genel başkanlıktan gidişi hiçbir politika konuşulmadan mücadelesiz gerçekleşti. Kılıçdaroğlu'nun gidişi yine hiçbir siyasi temeli olmadan sanki İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı yapılmadı diye İstanbul Belediye Başkanlığı öncülüğünde gerçekleşti. Şu anda da gördüğüm fazla hassas konulara girmeden 'hükümet yıprandı, artık gidecektir ve sıra bize gelir' şeklinde sakince beklemeyi planlıyorlar. Buna siyaset değil, fırsatçılık denir ve bu şekilde gelenler topluma değil kendilerine çalışırlar diye korkarım. 2010 öncesi CHP, AK Parti'yi insanlara sadaka gibi kömür, yiyecek dağıtıyor, temelden zenginleşmeyi sağlamıyor diye eleştirirdi. Bugün geldiğimiz noktada CHP'li belediyeler sadaka gibi yiyecek içecek dağıtıyor, AK Parti ise altyapı ve kalkınma diyor.
Babanız son dönemlerinde kırgın mıydı?
Babam her zaman ileriye bakardı. Kırgınlığını belli etmeyen biriydi. Muhakkak bunu dile getirmese de son yıllarda yaşadıkları onu etkiledi. Babamın her zaman ihanet kotası vardı, bu da hep dolardı. Dışa çıkarmadığı kırgınlıkların onu olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Özellikle partideki babama yönelik eleştiriler göz önüne alındığında bunu daha iyi anlıyorum. Babama 2010'dan sonra gerekli ilgi ve saygı gösterilmedi; yapısı gereği kırgınlığını belli etmezdi ama kırgın olduğunu biliyorum. Babama yapılan haksızlıklardan dolayı özür dilenmesi gerekiyor. Bana da bununla ilgili hiçbir geri dönüş olmadı. Babamı yalnız bıraktıkları zaman da oldu. Size bir örnek vermek isterim. Bir çete lideri babam hakkında iğrenç iddialarda bulunmuştu. Babam 10 gün sonra yalanladı bu iğrenç iddiaları. Geçen sürede CHP üst yönetiminden, bir kişi arayıp 'Ne yapabiliriz, genel başkanımıza yapılan bu iğrenç saldırıya karşı biz CHP olarak bir açıklama yapmak isteriz' dememişti. Ve babam 10 gün bekledikten sonra açıklamayı kendisi yaptı avukatı aracılığı ile. CHP yönetimi de öyle izledi olayı film izlermiş gibi.
MUHALİF MEDYA TARAFSIZ DEĞİL
Muhalif medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz peki?
Tam bağımsızlık var diyemeyiz. Muhalif medya kendini tarafsız olarak nitelendiriyor ama bu gerçeği yansıtmıyor. Tarafsız da, bağımsız da değiller. Muhalif medyada CHP'li belediyeleri ya da parti yönetimini eleştiren yayın yapılabilir mi? Mümkün değil. Yılmaz Özdil, Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi diye Sözcü'den ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu yaşandı. Buna rağmen tarafsızlar diyebilir miyiz?
Cumhurbaşkanımız ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel geçtiğimiz günlerde bir araya geldi. Siz bu görüşmeyi nasıl yorumluyorsunuz?
İktidar ile muhalefetin iletişim kanallarının kapatılması normal değildir. Diyalog kanallarının açık tutulması Türkiye ve Türk halkı için çok önemlidir. Bir başka önemli nokta da bu görüşmelerde her iki tarafın da tartışılan konuda, anayasa mesela, kendi yaklaşımlarını anlatması ve karşılıklı mutabakata varılmasıdır. Ben bunun bir örneğinin de geçmişteki 1 Mart tezkeresi için babam ile o dönem başbakan olan Erdoğan görüşmesi olduğuna inanıyorum. Bu gibi ortak görüşler oluşturulması hepimizin yararına olacaktır.
BABAMIN TEMEL İLKESİ; ÜLKEYİ DIŞ ETKİLERE KARŞI KORUMAKTI
Deniz Baykal'ı siyasetçi olarak nasıl anlatırsınız?
Siyasetçi Baykal deyince benim aklıma her şeyden önce idealist bir insan geliyor. 35 yaşında iken milletvekili olması için önerilen kontenjan adaylığını reddedip önseçim isteyen, kariyerini bırakıp ayrılan, ki o zaman şimdiki gibi mesleğe geri dönüşler yoktu, Antalya'nın her köşesini dolaşarak vekil olmuş birisi. Şimdi önseçim de kalmadı ama bunun bir örneği daha var mı bilmiyorum. Yine babamın Allah'tan başka kimseden korkusu yoktu. Gerçeklerin ve inandıklarının peşinde gözünü kırpmadan gider, azınlıkta olmaya aldırmazdı. Onun siyasete girdiği dönem çalkantılı ve siyasetçilerin idam edilebildiği bir dönemdi. Buna rağmen çok genç yaşta hayatını siyasete adamayı seçti. Ve getireceği her şeye katlanmayı kabul etti. Annem de her zaman yanında oldu, onlar birikimlerini topluma aktarıp yol göstermeyi hedef bildiler.
Babamdan aklımda kalan temel siyaset ise; 'Devlet dış tesirlere karşı korunacak ve içte düzenleyici faaliyetler olacak' şeklinde en temel bir tanım olduğudur. Çok temel gibi görünse de pek çok ülkenin dış tesirlere karşı korunmayı başaramadığını, özellikle tüm çevremizdeki ülkelerde görüyoruz. Babama karşı yapılan çok yoğun saldırının, rahmetli olmasından sonra bile yapılan hakaretlerin, onun bu 'devleti dış tesirlere karşı korumayı' hedef edinmiş siyaset anlayışına karşı sistematik olarak yapıldığını biliyorum. Bu saldırının kaynağına karşı durmak siyaseten kendisini Deniz Baykal'ın yanında görmüş herkesin borcudur.
BABAM, PARTİ İÇİ SALDIRILAR NEDENİYLE TELEVİZYON KURDU
Halk TV tartışmaları oldu, siz bu tartışmanın içinde yer aldınız. Hatta Uğur Dündar sosyal medyasında sizi eleştiren paylaşımda bulunmuştu. Neler söylemek istersiniz?
Halk TV, babamın televizyon kanalıydı. Babama özellikle parti içinden gelen sistematik saldırıyı aşmak için bu televizyonu kurmuştu. Babamın rahatsızlığından sonra kanalda yöneticilik yaptım. Ama bir süre sonra kanalı devretmenin çok daha iyi olacağını düşündük ve devrettik. Uğur Dündar başından beri kanalın kimin olduğunu biliyordu. Kimse gerçeğin peşinde değil, algı yaratmaya çalışılıyor. Kanalın kimin olduğunu bilmiyorsanız gazeteciliği nasıl yapıyorsunuz? Halk TV'nin devrinden dolayı kimsenin beni eleştirmeye hakkı yok. Kanalın yönetimine geçtim ve bir süre sonra da kanalı devrettik.
BABAM SAYESİNDE CESUR OLDUM
Baba-kız ilişkiniz nasıldı?
İyi bir babadan iyi bir kız olur. Babaları ile güçlü ilişkileri olan kızlar hayatta daha başarılı olurlar. Babamla olan güçlü ilişkimin beni de dirençli bir insan yaptığını düşünüyorum. Babamla olan ilişkimin getirdiği emniyet hissi beni savaşçı, risk alabilen ve kendine güvenli biri yaptı. Babam çok neşeli bir babaydı, havaya atıp tutardı beni veya ben küçükken "Taze bir kuzu buldum" diye beni fırına uzatıp annemden pişirmesini isterdi. Risk almak ve emniyette olmak; önüme hayatta çıkan tehditler, meydan okumalara karşı yaklaşımımı oluşturdu ve bence beni cesur yaptı. Korkularımı, ruh halimi kontrol etmeyi sağladı. Yaptığımız sohbetler, onu siyasette çok yakından izlemek; risk alabilmeyi, hem de emniyetli sınırların olabildiğini, bu sınırları çizebilmeyi öğretti bana.
ATATÜRK'ÜN İSMİNİN SÖYLENMESİ DEĞİL YAŞATILMASI ÖNEMLİ
Yeni dönemde CHP, Atatürk'e ve politikalarına sizce seçmene gösterdikleri gibi sahip çıkıyor mu? Söylemlerinde Atatürk vurgusuna sık sık rastlıyoruz ama sizce bu durum politikalarına yansıyor mu?
Atatürk'ün isminin söylenmesi değil, yaşatılması önemlidir, bunu da söylemden çok eylemler gösterecektir. 'Benim Atatürk milliyetçiliğim' diye bir cümle kurup her kesime çiçek atmak isteyebilirsiniz ama bu doğru olmaz. Her cümleye Atatürk eklediğiniz zaman istediğinizi yapma hakkını kazanmazsınız. Bizlere düşen sürekli adını söyleyerek göz boyamak değil ilkelerini yaşatmaktır.
Yorum Yazın