Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

Mail: dfdgdgd@hotmail.com

İki muhalif uydurma ve işin aslı...

Efendim ne imiş? Rusya ile Ukrayna arasındaki krizi çözme, ateşkesi sağlama, barışın yolunu açma noktasında Türkiye'nin verdiği katkılar aslında iç politikaya tahvil edilecekmiş!
Hiç utanıp, sıkılmadan diyorlar ki... "Erdoğan, dış gündemi ön plana çıkararak, ekonomiyi unutturmak istiyor!"
El insaf-ül nıfsiddin! (*)
Bakın, bu argümanı kullanan takıntılı muhalif ve mutlak ön yargılı olanlar için yapacak fazla bir şey yok. Ama bu akıma kapılması tetiklenen vatandaşlar için, söz konusu iddianın temelsiz olduğunu gösteren iki somut duruş söz konusu. Üstelik anlık bir durumdan veya olaydan bahsetmiyoruz. Yıllar öncesinden gelen, test edilip onaylanmış ilkesellik ve duyarlılığa dikkat çekmek istiyoruz.
Birincisi...
Eğer,
 "Dünya 5'ten büyüktür" diyorsanız,
 Gerektiğinde "One minute" (**) çıkışı ile küresel vicdansızlığa itiraz edebiliyorsanız,
 "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" arayışınızı uygulanabilir evrensel reçeteye dönüştürebiliyorsanız...
Gerek iç gerekse uluslararası kamuoyu sizi sadece bugününüzle değil, dünden bugüne yürüyüşünüzle değerlendirir.
Samimiyet, tutarlılık, adalet, güvenilirlik ve liderlik kantarında tartar.
Yani... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ukrayna'daki kirli savaşı durdurmak için aldığı inisiyatifin, iç politik süreçlerle alakası yoktur. Tamamen insani ve ahlakidir
Kaldı ki böylesine kapsamlı bir savaşın başlayacağını ve Türkiye'nin "aktif tarafsızlık ve kolaylaştırıcı" rolüyle öne çıkacağını da peşinen kimse kurgulayamazdı.
Doğrudur; Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında Kırım'ın Rusya tarafından ilhakından bu yana net açıklamalar yaptı. İlhakı tanımadığımızı ilan etti. 24 Şubat 2022'deki işgal hareketinden önce de Rusya ve Ukrayna liderliğini nabzını iyi tuttu. NATO'nun, AB'nin ve ABD-İngiltere bloğunun hareket tarzını vakitlice öngörebildi. Suriye sahasına istikrar kazandırmayı amaçlayan Astana Formatı'ndan itibaren Erdoğan ve Putin birbirlerini yakından tanıdı. Türk diplomasisi, istihbaratı ve askeri makamları da Rus muhataplarının çalışma biçimlerini gördü ve doğrudan temas kanalları açabildi. Ve bütün bunlar elbette Erdoğan'ı ve Türkiye'yi eşsiz bir konuma taşıdı. Bu sayede oluşan pozitif havanın, seçmen tarafından nasıl puanlanacağı apayrı bir konudur. Lakin Türk halkı "şahsiyetli dış politikayı" ister ve takdir eder!
İkincisi... Ekonomideki reel durumu unutturma ve vatandaşı uyutma tezi...
Tamamen uydurmadan ibaret. Üstelik, Türk insanının aklıyla da alay etmeyi içeren tipik muhalefet yaklaşımının tezahürü. Neden? Çünkü siz ne anlatırsanız anlatın, insanlar yaşadıklarını bilir ve sürekli kıyaslama yapar. Buna karşın, ülkeyi yönetenlere fatura kesmeden önce olup bitene ve gayrete ilişkin de engin ferasetine başvurur. Bugün Türkiye'yi yönetenler, hayat pahalılığının farkındadır. Bunu yüksek sesle dile getirmekte, dar ve sabit gelirliden fukaraya kadar en geniş yelpazeyi gözetmekte, gıdadan temel mallara, elektriğe kadar KDV indirimi yapmak, fahiş fiyatla stokçulukla mücadele etmek suretiyle vatandaşının derdine derman olmaya çalışmaktadır. Esnaf, tüccar, sanayici, çiftçi için de yaraya merhem sürülmektedir.
Elbette dış kaynaklı "enerji, emtia ve gıda şokları" kadar, ekonomik model değişikliğine yönelen direncin olumsuz etkisiyle de şartlar zorludur. Fakat bütün bunlar aşılmayacak sorunlar değildir. Mühim olan, devletin de tasarruf yapması ve fedakârlık yapan vatandaşı ile hemhal olmasıdır.
(*) İnsaf dinin yarısıdır.
(**) (Durun) Bir dakika!

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar