14 Mayıs tarihinin iki anlamı var bu topraklar için. 14 Mayıs 2018'i tarih kitapları, büyük bir yıkımın ilk adımı olarak anacak. ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açıldığı, Washington yönetiminin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak resmen tanıyıp elçiliğini bu şehre taşıması ve aynı gün, aynı yerde bu kararı protesto eden 64 Filistinlinin şehit olması, 3 binden fazla kişinin yaralanması, bu kara günün tarih sayfalarında kara bir leke olarak yerini almasına sebep oldu.
14 Mayıs 2018, insanlığın utanç günüdür aynı zamanda. Bütün dünya susarken mazlumların umudu Türkiye yine susmadı, Başkan Erdoğan, Yenikapı'da milyonların katıldığı mitingle bütün dünyaya bu tepkiyi haykırdı. Tıpkı, yine daha birkaç gün önce ne ramazan ne Kadir Gecesi ne de kutsal ibadet yeri dinlemeden masum çocukların, masum insanların katili olan İsrail'e tepkisini dile getirdiği gibi.
Gelelim bir diğer 14 Mayıs'ın anlamına... 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçimle, tek parti dönemi sona erip tam demokrasiye geçişin 71. yıldönümü idi dün. Ne var ki, 14 Mayıs 1950 ile başlayan bu "Beyaz Devrim", 27 Mayıs 1960 darbesiyle karartıldı. Ve her 10 yılda bir bu güzel ülkenin, bu güzel milletin sanki kara yazgısı gibi tekrarlandı bu karanlık. Ta ki, 2002'ye kadar...
Bu tarihten sonra da tekrar tekrar denedi gerçi vesayet odakları ve hâlâ zorlamaya devam ediyorlar. Ama artık 2002 öncesi Türkiye'sinin olmadığı ve söz gerçekten millette olduğu için her seferinde açığa düşüyorlar.
1950'de at nalı çivisinin bile ithal edildiği günlerden, yerli ve milli sanayisini kurmuş, yerli ve milli gerçek siyasetçilerin yönetiminde olduğu günlere geldik çok şükür. Adına, Yassıada dedikleri uyduruk mahkemelerde binbir yalan ve düzmece iddiayla milletin sevgilisi Adnan Menderes ve 2 bakan arkadaşını astıkları 16-17 Eylül 1961'de onlar ve o zihniyetin bugünkü temsilcileri hep kaybetti, ama demokrasi şehidi Menderes ve onun izinden gidenlerin ışığı hiç sönmedi.
Bir 14 Mayıs yıldönümünde sosyal medya hesabından anlamlı bir paylaşım yapmıştı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: "Demokrasinin asıl derdi vesayettir. Darbe ise vesayetin iktidar aracı, demokrasiye sapladığı mızrağıdır. Vesayetin bitmesi, vatanın bağımsızlığı, milletin özgürlüğü ve zenginliğidir. 14 Mayıs, milletin iktidarı idi. Millet, o günden beri darbeciler ve vesayet sahipleri ile sandık üzerinden namus ve özgürlük mücadelesi veriyor. Hem de kendi adamlarıyla. O gün Menderes ile, bugün Erdoğan ile..."
"Geçmişten öğren, bugün için yaşa, yarın için umut et" demiş Albert Einstein. Geçmişten öğreneceğimiz öyle çok ders var ki. Bakın işte, yarım asırdan fazla süre önce uygulanan kara senaryolar bugün bile tekrar tekrar sahnelenmeye çalışılıyor.
Son 20 yıldır bölgesinde kutup yıldızı olmuş, dünyanın gıptayla baktığı güzel ülkem üzerine bir kara bulut gibi çökmek isteyenlerin isimleri başka olabilir ama niyetleri ve yönetildikleri mahfiller aynı! Ama artık ne Türkiye eski Türkiye, ne de Türkiye'yi yönetenler başka ülkelerin, derin ilişkilerin insanları...
Yorum Yazın