Dile kolay, kendi anlatımıyla "Keleş mermisine kafa attıktan' tam 12 yıl sonra ilk kez kanlı canlı izleyicisinin karşısına çıktı İbrahim Tatlıses... Kuruçeşme'de kendisini izlemeye gelen, dakikalarca giriş sırası bekleyen sevenlerini şarkılarıyla mest etti.
Vücudunun bir bölümü felçliyken, yürümekte bile zorluk çekerken, konserini bir koltuğun üzerinde sürdürmek zorundayken İbo'nun bu yaptığı gerçekten de büyük iştir. Bu arada onu yeniden canlı şarkı söylemesi için ikna eden prodüktör Polat Yağcı'ya da İbo sevenler olarak kocaman bir teşekkür borçluyuz. Tabii ki onu ilk gecesinde sahnede yalnız bırakmayan Gülben Ergen ile Şafak Sezer'e de...
Şimdiye kadar olayın sadece 'fiziki' kısmını analiz ettim. Ya İbo'nun psikolojisi? Ya 12 yılda yaşadıkları, hissettikleri, korkuları, kaygıları? Bence olayın fiziki boyutundan daha zorlu olanı, o psikolojik travmayı atlatabilmekti. Türkiye'nin en ünlü sanatçısıyken, bir anda ayakta duramayacak, şarkı bile söyleyemeyecek duruma düşmeyi her insan kaldıramaz. Şükür ki, İbo bütün engellerin üzerinden atlayıp, yeniden karşımıza geldi.
Tabii ki sesinde ve kulağında o kabus gecesinin minik izleri kalmıştı. Orası da hiç önemli değil. Çünkü sevenleri 'her haliyle' İbo'yu dinlemeye hazır. Yeter ki elinde titrettiği bir mikrofon olsun...
Engellilerin kanını emen vampirler
En son Atv'deki Esra Erol'da rastladım. Adam ciddi şekilde zihinsel engelli olan kendisinden 18 yaş küçük kızı kaçırıp, evlenmiş. Kızın annesi stüdyoda feryat ediyordu. Hatta feryat etmekle de yetinmedi, karşısındaki adama terliğini fırlattı. Sonradan anlaşıldı ki, adam aşkının değil, engelli maaşının peşinde. Çünkü daha önce evlendiği bir başka engelli kadından iki de çocuğu var.
Olayı anlamaya çalıştım ama bir türlü içinden çıkamadım. Eğer resmi nikah kıyıldıysa, ağır zihinsel engeli olan kızın 'rızası' geçerli olabilir miydi? Yok eğer dini nikah varsa, bu nikahı kıyan hoca efendinin hiç mi vicdanı sızlamadı? Zira kızın 'ağır' durumu her halinden belli oluyordu. Asıl canımı sıkan ise vicdanı kurumuşların, zavallı bir kızın üç kuruşluk maaşına göz dikmeleriydi. Buna tamah edenlerle aynı havayı solumak ciğerlerimi fena halde yaktı...
Neşet Ertaş nasıl anılmalı?
'Bozkırın Tezenesi' Neşet Ertaş vefatının 9'uncu yılında TRT 2 ekranlarında yayınlanan bir canlı konser programıyla anıldı. TRT Türk Halk Müziği Korosu ve saz üstadlarının eşliğinde Şef Zafer Gündoğdu yönetiminde Ertaş'ın gönüllerimizde tortu bırakan o eşsiz türküleri seslendirildi.
Zafer Gündoğdu ile jüri görevi üstlendiğim türkü yarışmalarında uzun süre birlikte çalışmıştım. Bu nedenle anma programının müzikal kalitesi adına herhangi bir kaygı duymadım. Nitekim Gündoğdu'nun harika düzenlemeleri ve yönetimi ile ortaya eşsiz bir konser çıktı.
Müzikal kalite yerli yerindeydi de içerik biraz zayıf kaldı. Zira Neşet Ertaş, söylediği türkülerden ibaret değildi. Neredeyse her mısrası, bir felsefe kitabının içini dolduracak zenginlik ve derinlikteydi. O, Anadolu'nun kendi kendini yetiştiren halk bilgelerinden biriydi. UNESCO'nun bile 'korunması gereken kültürel şahsiyetler' listesine giren Neşet Ertaş'ın bu yönü programda ihmal edildi. Oysa bir-iki uzman, şarkıların arasında, TRT arşivindeki röportajlar eşliğinde onun felsefi yönünü de vurgulayabilirlerdi.
Umarım bu küçük eleştiri, TRT 2'deki dostlarım için gelecek yıl yapılacak anma törenine naçizane rehberlik eder.
Gaf kürsüsü
Kim Milyoner Olmak İster'deki "Hangisi tatlıcılarda bulunan bir üründür?" şeklindeki ilk soruya "Soğuk baklava" yerine "Sıcak keşkül" yanıtını veren yarışmacı elenmekten kurtulamadı.
Zap'tiye
Depremde en güvenli bölgeler Harbiye ve Kuruçeşme... Çünkü ünlüler oraları yıllardır her konserlerinde sallıyor ama bir türlü yıkamıyorlar!..
Ne demiş?
"Bu sazı icat ettiren de yarin aşkıdır. Yüreğinde yar aşkı olmayan bu sazı sadece tıngırdatır." (Neşet Ertaş'ın TRT 2'de yayınlanan anma programındaki unutulmaz sözü)
Yorum Yazın