Yaşadığımız son 5 yıl bize gösterdi ki tarih döngüler halinde yaşıyor. İnsanlar, kurumlar, devletler, milletler belli periyodlarla tekerrür eden benzeri olayları deneyimliyor. Bundan dönüp 100 küsur sene önceye baktığımızda büyük yangınlar, artmış doğal afetler, grip salgını ve suyu ısınan uluslararası diplomasi kazanı. Günümüzde de benzeri durumlar yaşanıyor. Döngünün birçok adımı gerçekleşti. Eğer geçmiş döngülerin analizini iyi yaparsak gelecekte de insanlığı ne gibi tehlikelerin beklediğini öngörebiliriz.
İster doğal ister yapay olsun insanoğlu büyük bir gıda krizinin ortasına çekiliyor. Geçen yazılarda bahsettiğim buğday tarlası yangınlarının üzerine neredeyse bir o kadar tarla daha yandı. Yanı sıra gördük ki sadece bizde değil dünya çapında çoğunlukla buğday olmak üzere birçok tarla ve bahçelerde yangın haberleri çıktı.
Toplumun yüzde doksanı bağıra bağıra gelen gıda krizinin farkında bile değil. Aslında az da olsa haberlerde yer veriliyor. Fakat herhangi bir yetkili ne ülkemiz ne de dünyada bu yangınlarla oluşacak buğday problemi hakkında yeteri kadar gündem yaratmıyor. Malum bizim ülkemizde gündeme göre hareket eden bir ülke. Dolayısıyla tehlikenin farkında değiliz. Öncelikle bir açıklama yapılması elzemdir. Önümüz kış, ortalık pek duyurulmasa da yanan buğday tarlası haberleri ile kaynıyor, en azından bu yangınların neticesinin ülkemiz buğday ihtiyacına oranı hakkında bir bilgilendirme ile bireysel bazda ve kısa vadede alınabilecek önlemlerin devreye sokulmasını sağlar.
Dönüp baktığımızda rüzgârın kısa zamanda tersine eseceği de yok gibi görünüyor. Hayatta kalabilmek için gerekli olan temel gıda maddeleri dünya çapında yangınlarla mücadele ederken insanın öncelikle kendi paçasını kurtarabilecek kadar bilgisi olmalıdır. Kentten kırsala göçlerin arttığı haberleri geliyor. Belli ki birileri gelen kasırganın farkına varmış ve önlemini almaya çalışıyor. Dünyada buğday bulamayacağız diyemeyiz. Şu anda yanan buğdayların sıkıntısının kışa doğru çıkması muhtemel. Yükselen fiyatlar bu gün bile el yakarken piyasada azalan ürün fiyatları iyice yükselecek.
Bu döngüleri gözlemlemenin en güzel yanı ise döngülerde ki başarılı mücadeleleri de analiz edebilmek olur. Savaştan çıkmış tarlasından bağına, evinden hayvanına tarumar olmuş. Kalifiye tarım yapabilecek yaş grubu kıyıma uğramış bir ülkede gıda krizi kaçınılmaz olmuştur. Evet Genç Cumhuriyet kurulduğunda vaziyet tam da bu haldeydi. Ve öğrenilmesi gereken en önemli konularla başladı. Aşağıda gördüğünüz liste köy enstitülerinin müfredatında öğretilen dersler ve kitapları;
Memleketlerinden seçilen kısıtlı sayıdaki insana ilk öğretilen konular gelecekte yaşayacağımız sıkıntıların çözümleri için gerekli olan konulardır. Tarım arazilerinden kent merkezilerine göçmüş ve tarım yapan insan sayısı kentlerdekine oranla epey düşük ülkemizde, kırsal hayattan en sağlıklı ve doğru nasıl yararlanılması gerektiğini öğreten dersler. Bu eğitimlerle ilerleyen ülkenin kısacık zaman diliminde iktisadi olarak ne hale geldiği aşikardır. Önümüzde hem dünya hem de ülke olarak sert bir giriş yaptığımız hatta çelme takılıp yuvarlandığımız krizlerle mücadele için denenmiş ve başarılı olmuş tekniklerimize dönüp göz atmalıyız. Bireysel bazda ise topraklarımızı elden çıkarmadan, en verimli şekilde nasıl kullanacağımızı öğrenmeliyiz. Mesela şu kitaplar yeniden basılsa alacak çok insan çıkacaktır. Gıda krizi yokken bile insanların kanında plastik parçaları gözlemleniyorken bile olası bir kriz esnasında farkında olmadan neler yeriz artık siz düşünün. O yüzden en azından kendi geleceğimizi ve sağlığımızı bu döngülere yedirmemek için toprakla daha fazla haşır neşir olma vaktimiz gelmelidir.
Yorum Yazın