Kişisel gelişim kitapları arasında beden dilini anlatan kitaplar önemli bir yer tutmaktadır. Bu kitaplarda beden dilini kullanarak insanları nasıl etkileyeceğimiz ya da başkalarının beden dilini çözerek onların iç dünyalarını nasıl deşifre edeceğimiz anlatılır.
Hayatın önemli bir sırrını ifşa ediyormuş gibi beden diliyle ilgili verilen bilgiler çoğu zaman bizleri yanıltır. Çünkü beden dilinin arkasında, psikolojik, fizyolojik, sosyal ve kültürel sebepler farklı olabilmektedir.
İletişimde üç temel üç unsur var. İleten, mesaj ve iletilen. İletilenle ileten arasındaki mesajın ne anlama geldiği bu ikisi arasındaki ilişki biçimine bağlı olarak değişir. Bu ikisi arasında düşmanlık olabilir, dostluk olabilir, menfaat olabilir, aşk olabilir, korku olabilir vs. Dolayısıyla ilişki biçimi değiştikçe mesajın anlamı da değişir. Örneğin yeni tanıştığın birinin koluna girsen buradan her türlü anlam çıkarabilir. Laubali olduğun, kötü niyetli olduğun vs. Ama aynı davranışı çok samimi arkadaşına yapsan, bu davranış bir sevgi bir yakınlık anlamına gelir.
Bir gün beden dili eğitimi seminerine katılmıştım. Konuşmacı birçok davranışımıza etiketler koyuyor, "Sakın bunları yapmayın" diyordu. "Ellerin göğsün üzerine çapraz kapatılmasının iletişime kapalı bir tavır olduğunu" anlatmıştı. Ben söz isteyip eski bir sağlıkçı olarak sağlık bilgilerime göre, “Bunun mutlak doğru olmadığını, soğuktan dolayı donmanın kadınlarda göğüslerden, erkeklerde testislerden başladığını, bu nedenle özellikle kadınların soğuk havalarda korunma yöntemi olarak göğüslerini kollarıyla koruduklarını zamanla bunun bir alışkanlığa döndüğünü söyledim.” Başka bir hanım, öğretmenlik yaptığını, "Kız çocuklarının ergenlik döneminde bir utanma duygusuyla göğüslerini saklamak için de böyle davrandıklarını" söyledi. Konuşmacı “Bunları ben bilmiyordum, bu bilgiler benim kaynaklarımda yok. Ben bu zamana kadar göğsün kollarla kapatılmasını tek sebepli olarak anlamıştım ve anlatmıştım” dedi.
Örneğin kişiler önemli birinin huzuruna girdiklerinde niye iki elini üst üste koyarak haya bölgesine yakın yerde tutar? Bir zamanlar erkeklik organı aynı zamanda iktidarın simgesi olarak bilinirmiş. Hatta o dönemlerden kalma olacak ki erkeklik organı fonksiyonsuz ise iktidarsız denilmektedir. Önemli bir kişinin huzuruna girildiğinde iki elin üst üste konarak haya bölgesinin üstünde tutulması, benim iktidarım sana karşı kapalı anlamına geliyormuş. Bu tavır iktidarımı sana karşı kullanmayarak sana saygı besliyorum anlamında kullanılıyormuş. Bir kişinin huzuruna gittiğinizde elin arkaya konması ise tam tersine iktidarım san karşı açık anlamına geliyormuş. Bir çeşit sana meydan okuyorum demekmiş. Bu nedenle büyüklerin huzurunda elin arkaya konması doğru bulunmuyormuş.
Peki iki elin haya bölgesine konması ya da arkaya konması hala eski inanışlardaki gibi bir anlam taşıyor mu? Bu kültür ve bilinç içerisinde hareket edildiğinde aynı anlamı taşıyabilir. Burada hem bu beden dilini ileten ve bu beden diline muhatap olan kişinin aynı kültür ve bilinçte olması halinde saygı ya da meydan okuma şeklinde kabul edilebilir. İletilen ve ileten kişiler böyle bir bilinç, kültür içinde değillerse bu davranışlar eski alışkanlıklardan gelen ve özel anlamı olmayan bir tutum haline gelir.
Örneğin Anadolu’da anlatılan bir fıkra ile bu duruma biraz daha açıklık getirebiliriz.
Hacı bir adam köyde bir eve misafir olmuş. Ev sahibi o akşam misafire yemek olarak haşlanmış pancar ikram etmiş. Yatma zamanı yatmışlar. Tabi yer olmadığı için misafir ev sahibi aynı odada yatıyorlar. Gece gaz lambası fazla yakmasın diye lamba söndürülür. Haşlanmış pancarı yiyen hacı ishal olmuş, tuvalete gidecek. Oda karanlık, ev sahibine seslenmiş “Mehmet beni helaya götür” Ev sahibi Mehmet karanlıkta “Hele hacı elini ver, seni götüreyim” demiş. Hacı “Yav elimi arkamda tutuyorum, sen benim sakalımdan tut” demiş.
Şimdi Hacı elini arkasında tutmakla ev sahibine karşı sana iktidarım açık mı demek istiyor yoksa donuna yapmaktan kendini korumaya mı çalışıyor?
İletişim dersleri verirken, arka sıralarda oturan ayak ayak üstüne atmış öğrenciye (aday memur) “Sen bana saygısızlık mı ediyorsun” diye sorardım. Öğrenci toparlanır “Hayır hocam ben sana duyuyorum saygısızlık aklımdan bile geçmez” derdi. Beden dili kitaplarında ayak ayak üstüne atmak karşısındakine ben üstünüm mesajı vermek ve bir çeşit saygısızlık olarak anlatılır. Ben “bu öğrenciyle benim aramda saygısızlık yapacak bir ilişki biçimimiz yok bu nedenle bu davranışı kendini daha rahat hissettiği için yaptığını” izah ediyorum. Sonra diyorum ki “Şimdi bu arkadaşla ilişki biçimini değiştirelim. Aramızda tatsız bir tartışma olsun. Sonra bu kişi ön sıralara oturup ayak ayak üstüne atıp otursun, böyle bir durumda bu ne anlama gelir?” Sınıf hep birlikte “saygısızlık” hocam diyorlar. Dolayısıyla beden dili ilişki biçimine göre değişen mutlak olmayan anlamlar taşır.
Beden diliyle ilgili klişe bilgiler yanıltıcıdır. Beden dilinin yaşa, cinsiyete, duruma, ilişki biçimine, kültürel farklılığa göre anlamı değişebilir. Her şeyden önemlisi iletişimde ve bir şeyi anlamlandırmada üçüncü gözle bakmasını bilmeliyiz. Böylelikle daha sağlıklı bir iletişim kurabiliriz.
Yorum Yazın