Malum, vatandaşın finansal okuryazarlığı konusunda epeydir kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, birlikler kafa yoruyor. Hükümet bu meseleyi Kalkınma Planları'na, Orta Vadeli Programlar'a koyuyor. Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, bankalar, esnaf kuruluşları herkes bu konuda eğitimler düzenliyor.
Fakat son dönemde doğal bir öğrenme süreci oldu.
Artık herkes Merkez Bankası'nın faiz kararının ne anlama geldiğini, faiz inerse kura nasıl etkisi olacağını, kur çıkarsa enflasyona nasıl yansıyacağını, bunun üretimi ve tüketimi nasıl etkileyeceğini, banka kredilerinin ya da borsanın bu süreçten nasıl etkileneceğini, başka ülkelerle swap anlaşmaları yapılırsa dövizin düşüp düşmeyeceğini, hatta faiz düştüğünde banka kredilerine nasıl yansıyacağını, likiditenin ne olduğunu, açık pozisyonun anlamını, ek sıkılaştırmayla ne kastedildiğini, Amerikan Merkez Bankası'nın adımlarının Türkiye'ye nasıl yansıyacağını konuşmaya başladı.
Bunu dün o kadar net hissettim ki...
Biliyorsunuz, Merkez Bankası yılın son Para Politikası Kurulu Toplantısı'nı yaptı. Toplantıdan günler önce evdeki 11 yaşındaki kızım da metrobüsteki Ahmet Amca da çaylarımızı getiren Gül Abla da faiz kararını ve sonuçlarının neler olabileceğini tartışmaya başladı.
Bu kötü bir şey değil... Düşünsenize, belki de parayla bile satın alınamayacak bir eğitim süreci oldu.
Hatırlarsanız, Türkiye'deki yetişkinlerin finansal okuryazarlık seviyesi daha önce birçok araştırmaya konu olmuştu. OECD ülkeleri arasında Türkiye'nin en düşük finansal okuryazarlık düzeyine sahip ülkelerden biri olduğu tespit edilmişti. Bu nedenle özellikle ülkemizde finansal okuryazarlık eğitimlerine ağırlık verilmeye başlanmıştı. Bence yeni bir araştırmanın zamanı geldi...
MUHALEFET BİLE ŞAŞIRDI
Dün bir başka önemli gelişme de asgari ücretti. Günlerdir süren maraton tamamlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başkanlığında işçi ve işveren temsilcilerinin katılımıyla 1 Aralık'ta başlayan asgari ücret görüşmeleri mutlu sonla bitti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022'den itibaren en düşük çalışanın alacağı ücreti 4.253 TL açıklayınca herkesin yüzü gülmeye başladı. Sadece yüzde 50'lik zam değil, asgari ücretten alınan gelir ve damga vergisinin kaldırılması da tarihi bir adımdı.
Hem tarihi oran hem de vergi düzenlemesi muhalefeti dahi şaşırttı. Baktım dün hepsinin sesi kesildi. Çünkü, bu zam oranı beklentilerin üzerindeydi. O yüzden de çalışanlara nefes aldıracak zam oranına seslerini çıkaramadılar. Tabii, gönül isterdi ki daha yüksek zam yapılsın.
Bu arada hükümetten gelen "çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz" açıklamalarını önemli buluyorum. Bundan sonra enflasyonla ilgili daha net adımlar atılarak, asgari ücretliye verilen zammın, fiyat artışlarıyla geri alınmasına izin verilmeyeceği kanaatindeyim.
Yorum Yazın