Bugünlerde sevindirici bir haberle karşılaştım. İstanbul Tabip Odası, Prof. Dr. Canan Karatay'a 18.000 TL manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiş. İşin aslı şu şekilde; Karatay Hoca bir televizyon programında, beslenmenin önemi ve depresyonla beslenme konularında, ilaç şirketlerinin ticari kaygıyla hareket ettiğini, antidepresanlarla mutlu olunamayacağını, ancak sağlıklı beslenme ile mutlu olunabileceğini söyleyince, İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu disiplin soruşturması başlatıyor ve soruşturmanın sonucu olarak, Karatay Hoca'ya 325.000 TL para cezası kesiyor. Üzerine Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu da kararı onuyor. Karar mahkemelerce iptal edildiği gibi, Karatay Hoca'ya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar veriyor.
Öyle ki bu dava, Karatay Hocamızın uğraştığı davalardan yalnızca biri. Kendi söylediğine göre, daha 95 tane davası varmış. Prof. Dr. Canan Karatay, bugüne kadar neyi savunmuşsa er yada geç onun sözüne gelindi. Gerek ulusal çaptaki mücadeleleri gerekse uluslararası çaptaki mücadeleleri her zaman Karatay Hoca'nın söylediğine gelinmesiyle sonuçlandı. Hocamızın dilinden düşürmediği en önemli şeyler;
- 57 yıllık hekimim, biz hakiki hekimlerle büyüdük, modern tıbba, ilaç endüstrisine hizmet edenlerle değil. Tek hayalim, tek idealim var, her şeyi de onun için yapıyorum. Sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir gençlik olması.
Ne yazık ki, Prof. Dr. Canan Karatay bu ülkede yasaklı listesine girmiş bir insan. Tek suçu ise insanları sağlıklı beslenmeye, sağlıklı kalmaya, ilaç bağımlısı olmamaya davet etmesi. Açıkçası durumun özeti, dünya çapında tıp bilimi ilaç üreticisi yatırımcıların eline bırakılmış durumda. Nasıl ki, telefon üreticileri artık telefonları sağlamlıktan ziyade kısa sürede eskiyecek şekilde yapmaya başladıysa, diğer elektronik alet üreticileri de benzeri politikalar üretiyorsa. Tıp ve eczacılık sektörü de kar oranını yüksek tutabilmek için iyileştirenden ziyade ilaca bağımlı hale getiren politikalara yönelmiş durumda. Antibiyotiğe alıştırılan vücutlar, doğal yöntemlerden uzak tutulup tamamen ilaca yönlendirilen insanlar... Özellikle geçtiğimiz salgın döneminde öyle absürt olaylar yaşandı ki, akla hayale sığmaz. Mesela, grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarına iyi gelmesi ile ünlü Udi Hindi bitkisinden elde edilen yağ vb. ürünlerin satışı yasaklandı. Sizce de bu kararın arkasında doğala savaş açmış ilaç kartellerinin etkisi yok muydu?
Sözü Prof. Dr. Canan Karatay ile açtık onunla kapatalım. Hocamız sadece ilaç kartelleri ile değil, tarım kartelleri ile de savaş halinde. Milletimizin üretilen sebzelerin, meyvelerin ve tahılların içeriklerinden kaynaklanan hastalıklar ile mücadele ettiğini bunun ilaçlarla veya tedavilerle değil de tekrar düzgün üretilmiş ürünleri tüketmeyle düzeleceğini üstüne basa basa vurguluyor. Bu da dolayısıyla tarım kartellerinin de işine gelmiyor. Bu gibi hocalarımızı bitmek tükenmek bilmeyen davalardan davalara koşturarak yıpratmak için uğraşıyorlar. Lakin, bununla mücadele edebilmeleri için de yalnız bırakılmamaları lazım.
Dünya Sağlık Örgütü ve Tabipler Odaları gibi otorite bilinen yerlerin karşısında dimdik durabilen, "HEKİM" olma özelliği taşıyan nadir kahramanlarımıza sahip çıkmak zorundayız. Allah, Karatay Hocamız ve onun gibi hocalarımıza bu kutlu mücadelelerinde güç kuvvet versin diyerek, yazımızı sonlandıralım. Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın