Bu yazı ile dünyada ve ülkemizde hızlı değişen gündemden biraz olsun uzaklaşalım, dedim.
Bugüne kadar çok da üzerinde düşünmediğimiz, olduğu gibi kabullendiğimiz bir olguyu farklı bir yaklaşımla değerlendirmek istiyorum.
Bildiğimiz gibi, dini ve milli bayramlar, insanların toplandığı, uzak akrabaların hatırlandığı, yaşamın koşturmacası esnasında milli ve dini değerlerin tekrar ön plana çıkarıldığı özel günler.
Her toplumun, her dinin de ayrı ayrı kendine has günleri var.
Yılbaşı kutlamaları da bu günlerden biri...
Yılbaşı'nın, Hristiyanların sahiplendiği ve kırmızı kıyafetlerle, beyaz saçlı sakallı Noel Baba'nın, geyiklerin çektiği bir kızak vasıtası ile dünyanın çocuklarına hediyeler getirdiği tasavvur edilen bir bayram olduğunu söyleyebiliriz.
Kimileri, ne olursa olsun, neticede bu Noel olarak kutlanıyor ve bizim kültürümüze uzak, diye düşünebilir.
Oysa, işin kökenlerine indiğimizde, bu kültürün kaynağının bize biraz daha yakın olduğunu görebiliyoruz.
Daha önce duydunuz mu bilmiyorum, ama bize çok yakın olan Nardugan Bayramı.
İnternette arama motorlarına yazdığınızda kapsamlı bilgilere ulaşabileceğiniz bir bayram.
Kısaca özetlemek gerekirse, her yıl 21 Aralık'ta Türkler arasında kutlanan bayram olarak geçiyor.
Eskiden Avrupa, Orta Asya ve Sibirya kültürlerinde, kış dönümü festivallerinin bir parçası olarak kutlanıyor. Yalnız da değil, farklı tarihlerde yine gün dönümleri ile alakalı Paktıgan Bayramı ve Koçagan Bayramı gibi kardeşleri de mevcut.
Nardugan'ın kelime köklerine indiğimizde, "Nar"ın güneş, "Tugan" ın doğan anlamı taşıdığını görüyoruz.
Çeşitli kaynaklarda kökeninin Sibirya olduğu görülen bu bayramların tarihi, Hristiyanların Noel kültüründen yüzlerce yıl eskiye dayanıyor. Birçok hatırı sayılır tarihçimize göre, bu kültürün Avrupa Hristiyan toplumlarına Kuzey Asya üzerinden geçtiği iddia ediliyor. Bu kültürü kendilerine adapte edip, Noel'e çevirmiş olabilirler.
Zira, her iki bayramın da bir çok ortak özelliği var;
Mesela, Ayaz Ata Hikayesi...
Ayaz Ata Türk Mitolojisinde kışın soğuklarda Sibirya Geyiklerinin çektiği kızağıyla ortaya çıkan, kimsesizlere ve açlara yardım eden, garipleri sevindiren bir karakter.
Noel baba karakteri ile ne kadar benzer değil mi?
Üstelik sıcak iklimlerden ziyade Sibirya gibi bölgelerin ağacı olan Akçam ağacı kültü de bu kültürde mevcut. Ağacın altına hediyeler konuyor.
Neden bu konuya değindiğime gelecek olursak, dün 3 yaşında torunum yanıma geldiğinde,
—Dede yılbaşında Ayaz Ata bana hediye getirecek, dedi.
Şaşırdım, işin aslını sorduğumda, gittiği kreşte yılbaşı için Noel Baba kostümlü biri, çocuklara hediyeler dağıtacakmış. Babası bunu duyunca, kızım onun ismi, Ayaz Ata demiş. O andan beridir Ayaz Ata aşağı Ayaz Ata yukarı...
Bilginin ışık hızı ile yayıldığı bir ortamda, Noel geleneği bizim okullarımıza da sirayet etmiş durumda. Bu durumu kınadığım için söylemiyorum. Neticede çocukları sevindiren bir kültür.
Madem yılbaşında çocukları bu şekilde sevindirme yoluna gidiyoruz, öyleyse;
Özü bizden çıkıp, değiştirilmiş Noel yerine, mavi kostümlü Ayaz Ata üzerinden bu hediyeleşme yapılsa, hem bu günümüz hem de gelecek nesillerimiz için daha iyi olmaz mıydı?
Onun hikayelerini anlatsak, hazır onu anlatırken de çocuklara yüzyıllar öncesinden günümüze korunabilmiş kültürlerimizi anlatsak daha iyi olmaz mıydı?
Burada bence, tiyatrocularımıza, masal anlatıcılarımıza, çizgi film yapımcılarımıza çok iş düşmekte...
Ebeveynler olarak bizim üzerimize düşen ise çok basit;
Bu günlerde, küçük de olsa bir hediyeyi paketleyip çocuklarımıza, "Bak bunu uslu bir çocuk olduğun için Ayaz Ata getirmiş" desek, minik dünyalarına böyle bir olguyu sokmuş oluruz.
Şimdiden, tüm Hristiyan vatandaşlarımızın Noel Bayramlarını tebrik ediyorum.
Ve tüm Türklerin de Nardugan Bayramları "KUT"lu olsun...
Yorum Yazın