Hukukçuluk; hakimlik, savcılık, avukatlık stresi yoğun olan mesleklerdir. Halk nezdinde prestiji yüksek ve parası bol algılanır, imrenilen meslekler olarak görünür. Bu işin görünen ödül tarafıdır. Bir de görünmeyen bedel tarafı vardır.
Hâkim ve savcıların çalışma ortamında yığılan dosyalar, ağır iş yükü, riskli kararlar, muhtemel sürgün ve cezalandırılma kaygısı hep vardır. Bu yükü taşıyamayıp intihar edenler veya verdiği kararlar nedeniyle cinayete kurban gidenler haberlere yansımaktadır.
Avukatların meslek hayatında ise sürekli sorunlu kişilerle muhatap olmaları, ücreti mukabili tatsız her sorunun sorumluluğunu almaları, takip ettikleri dava ve icralar nedeniyle cinayete kurban gitmeleri gibi her türlü risk vardır.
Her mesleğin nimeti olduğu kadar külfeti de vardır. Ancak psikolojik olarak yıpratıcı mesleklerde; pozitif psikolojinin alanı olan, insanları mutlu eden şeyler, olumlu düşünme biçimleri, hoş görü ve neşeli olma gibi potansiyellerinin geliştirilmesi önem taşımaktadır. Böylelikle stresli mesleklerde sık rastlanan tükenmişlik sendromu, depresyon, intihar gibi durumların önüne geçmek mümkün olacaktır. İşyerlerinin daha verimli ve huzurlu olması, çalışanların ruh sağlığı için kurumlarca pozitif psikoloji desteği verilmelidir.
Diğer yandan çalışma koşulları zor olan meslek sahipleri organize olarak neşeli ortamlar oluşturabilirler. Bütün mesele hayata, mesleğe, olaylara nasıl bir tutumla yaklaştığımızla ilgilidir. W. Clement Stone, “Aslında insanlar arasındaki fark çok küçüktür. Ama bu küçük fark, çok büyük farka neden olur. Küçük fark tutumlarındadır. Bu tutumların olumlu ya da olumsuz olması ise büyük farkı doğurur” der.
Geçtiğimiz iki hafta içinde birer hafta ara ile hukukçuların organize ettiği iki yemeğe katıldım. Her iki grup A. Ü. hukuk fakültesi mezunu hukukçulardan oluşuyordu. İçinde hâkim, savcı, avukat, akademisyen, noter bulunuyordu. Grubun biri aynı siyasi görüşü paylaşan, içinde bayan olmayan, milliyetçi, muhafazakâr bir gruptu. Diğer grup ise 1985 yılında A. Hukuk Fakültesine girenlerden oluşan bir gruptu. Her siyasi gruptan kişi vardı. Bay ve bayan vardı. Ailesiyle gelenler vardı. Her iki yemekte insanların tutumunu izlemek mümkün oldu. Karşılaştırmalı olarak aktarayım.
1. Grup genellikle resmi kıyafetle gelmişti. 2. Grup sivil ve spor kıyafetlerle gelmişti.
2. 1.Grupta yemek masası tıpkı resmi bir toplantı gibi bir ucu açık dikdörtgen şeklinde düzenlenmişti. Ağır abiler, reisler dörtgenin baş kısmında oturmuşlardı. Diğerleri kendi durumuna göre vaziyet almıştı. 2. Grupta masalar oval yuvarlak masa görünümünde düzenlemişti. Masa düzeninin baş kısmında saz çalan ve türkü söyleyenler vardı. Arada servis için boşluk bulunuyordu. Oturma durumu hiçbir hiyerarşiyi çağrıştırmıyordu.
3. 1.Grupta herkes kendi yanındaki kişilerle konuştu. Ağırlıklı olarak yemek yeme işiyle meşgul olundu. Bir araya gelmenin yemek yeme ve karşılaşma dışında özel bir anlamı yoktu. Ne zihinsel ne eğlence anlamında bir alışveriş olmadı. 2. Grupta ise türküler söylendi, fıkralar anlatıldı, şiirler okundu, halaylar çekildi. İçinde hukuk profesörü de vardı, yüksek yargı mensubu da. Herkes güldü, eğlendi. Sunuculuğunu M. D. Açılış konuşmasını E. Ö. Yaptı. Hukukçu akademisyen E. U. stand up yapar gibi kısa bir ders anlattı. P.Y.-F. Y-F.B.S.-D. G. tarafından şiirler okundu. R. G. Güzel sesiyle türkü, S.B.G harika şarkılar söyledi.
4. 1. Grupta alışılagelen yemek yeme dışında yeni hiçbir şey yaşanmadı. 2. Grupta doğum günü ve çeşitli vesilelerle birbirlerine hediye takdim ettiler.
5. Her iki Grupta kişi başına düşen katılım parası aynı idi. 1. Gruptan ayrılırken sanki kendimi resmi bir toplantıdan ayrılır gibi hissettim. 2. Gruptan ayrılırken türkü dinlemiş, şiir okumuş, eğlenmiş ve rahatlamış olarak hissettim. Bu arada 2. Grup organizasyonunu yapan ve beni davet eden Nurten Koçak’a çok teşekkür ederim.
Sonuç olarak her iki grup da Ankara Hukuk Mezunlarından oluşuyor. Ama tutumlar farklı olunca hayatın neşesi de kederi de ona göre değişiyor.
Nietzcshe, “İnsan bu dünyada o kadar çok ıstırap çeker ki bu nedenle tüm canlılar arasında bir tek insan gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.” Der. Hukukçuluk zor meslektir bu nedenle diğer meslek gruplarından daha fazla gülmeyi bilmesi ve yaşaması gerekir. Bu tutumu geliştirmek ise sadece bize aittir.
Yorum Yazın