Bülent Arınç ismini ilk 80’li yıllarda duymuştum!
Acıların, çaresizliklerin, sükutu hayallerin bol olduğu yıllar..!
Medrese-i Yusufiye’de çile çeken Ağabeylerimizin mahkemelerine girecek avukat bulunamayan yıllar..!
Avukat bulunsa da avukata verilecek para bulunamayan yıllar..!
İşte, o yıllarda Ülkücülerin davasına, Ülkücülerin pek de duymadığı bir isim hiçbir ücret almadan girmişti, Bülent Arınç!
Doğrusunu söylemem gerekirse Milli Görüş camiasından bir ismin bu hassasiyeti göstermesi beni de derinden etkilemiş, daha sonrasında her fırsatta da bunu anlatmıştım!
Çünkü, vakit ihtilaf değil, ittihat vaktiydi.
Gerçi, biz her daim ittihat halinde olmak mecburiyetinde olan bir milletiz.
Maazallah bir an, bir milim bu hal dışına sapıp ihtilaf haline düşersek, bizleri, değil Anadolu coğrafyasında, dünyada bir kaşık suda boğacaklar!
Daha sonraki yıllarda Sayın Bülent Arınç Bey ile tanışma, hatta bir çok kez de memleket meseleleri hakkında sohbet etme fırsatı da buldum.
Ne zaman görüşme talebim olsa, hangi makamda olursa olsun hepsinde de randevu talebimi olumlu karşılamışlardır!
Bu uzunca zamana dayanan tanışıklığımız ve sohbetlerimiz sürecinde zaman zaman ayrı düşündüğüm konular da olmuştur!
Hele hele merhum Muhsin Yazıcıoğlu‘na muhabbeti, benim kendilerine olan muhabbetimi kat kat arttırmıştır!
Lakin, özellikle kendilerinin milletvekili adayı olmayıp, “Aktif siyaseti bıraktım “ demesinden sonra açıklamalarını, olaylar karşısında tavrını gördükçe de doğrusu, “Ben başka bir Bülent Arınç mı “ tanımışım demeden de edemiyorum!
Binlerce yıllık Türk tarihinde bir ilk olan ve Türk tarihine kara bir sayfa olarak geçen, “15 Temmuz Başarısız İşgal Girişimi ” ve sonrasındaki açıklamalarına katılmasam da hukukçu kimliğinin hassasiyetine bağlayıp anlamaya çalıştım!
Özellikle de son açıklamalarını kendilerinin siyaset hikayelerine ne de hukukçu kimliklerine sığdıramıyorum!
Selahaddin Demirtaş’ın hikayesinden etkilenip gözleri dolu dolu hararetle Selahattin Demirtaş’a hürriyet istemesi, “Kavala dosyasını okuyunca içimden cübbemi giymek geldi “ demesi..!
Üstüne de HDP’de yirmiye yakın beş vakit namazında milletvekili olduğunu, hatta bunların arasında hafızların olduğunu, hatta bazılarının da geçmişte yol arkadaşlarından olduğunu gözleri dolu dolu anlatması vesaire vesaire..!
Sayın Bülent Arınç Bey, ben ve benim gibilerin kafasını allak bullak ettiniz!
Lütfen bizlere yardımcı olunuz!
Öncelikle, Diyarbakır meydanında, “Apo’nun heykelini Diyarbakır meydanına dikeceğiz “ diyen, Hendek olaylarında, yüzlerce evladımızın katledilişine emir veren Selahattin Demirtaş ‘tan mı bahsediyorsunuz yoksa daha bizlerin tanışma şerefine nail olamadığımız başka bir Selahaddin Demirtaş mı var, söz konusu olan?
Sayın Arınç, HDP’de alnı secdeden kalkmayan milletvekilleri, hangi dinin müslümanları ki, adı Mehmetçik (Hazreti Muhammed’in askeri) olan Türk askerini şehit eden Marksist, Leninist, Stalinist silahlı terör örgütünün eli kanlı teröristleri geberdiğinde, onların cenazelerine katılırken, neden bir tek Mehmetçik cenazesine katılmazlar?
Asıl şu soruyu, size sormadan edemeyeceğim, o duygusal yüreğinizde merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile Selahaddin Demirtaş’ı nasıl bir arada barındırabiliyorsunuz?
Yazıcıoğlu Demirtaş aynı yürekte barınmaz!
Şunu özellikle arz etmek isterim ki, Selahattin Demirtaş’a hürriyet istemeniz, bize, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na döktüğünüz gözyaşınızın samimiyetini sorgulatır!
Zira, merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile Selahattin Demirtaş’a aynı duygularla gözyaşı döktüyseniz, biliniz ki, merhum Yazıcıoğlu’nu hiç tanımamışsınız!
Sayın Bülent Arınç Beyefendi, hele hele bir sözünüz var ki, beni çok başka korkulara sevk etti, “Bu ülkenin mazlumlarından biri de Kürtlerdir “ derken, diğer mazlumlar kimlerdir?
Bir de bu sözünüzü, Almanya ‘da bir devşirmenin, “Türkeş, Hitler hayranıydı” sözüyle aynı anda zikretmeniz bir tesadüf mü?
Kaldı ki, tesadüf diye bir şeyin olmadığını, bunun bir tevafuk olduğunu ikimizde biliriz!
Sayın Arınç, daha adınızın sebep yapılıp, Türk tarihine bir kara leke olarak geçen Çukurambar olayı ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mahremi Kozmik Oda olayı netleşmemişken, bu beyanınızla bize bir başka şok daha mı yaşatacaksınız ?
Kısacası, bu sözleri söyleyen tanıdığımız, sevdiğimiz, saygı duyduğumuz Bülent Arınç Beyefendi mi değil, yoksa bahsettiğiniz Selahattin Demirtaş bizim yüzlerce evladımızın katledilme emrini veren Selahattin Demirtaş mı değil?
Hangisi doğru Sayın Arınç?
Yorum Yazın