Geçenlerde Hakan Ural ucu delik çorabı misafirlikte saklamanın yöntemini Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programında uygulamalı olarak anlattı. Delik çorap burnundan çekilir, kalan boşluk geriye doğru toplanır, böylelikle delik altta kalıp görünmezmiş. Ne yalan söyleyeyim, bekarlık günlerimde çokça denemişliğim vardı doğrusu. Ne de olsa aynı jenerasyonuz...
Hakan bu hikayeyi anlatınca benim de anılarımda onunla ilgili bir hikaye canlandı.
Yıl 1988... Günlük 1 milyon satan eski Güneş gazetesinde merhum gazeteci büyüğüm Altan Demirkol'un müdürlüğünde Güneş Ekran adında bir hafta sonu eki çıkarıyoruz. Günün haberi 20 yaşındaki Hakan Ural ile 18 yaşındaki Sibel Can'ın, ailelerinden gizlice Zerrin Özer'in evinde evlenmesi. Nikah görüntüleri ortaya çıktıktan sonra her magazin muhabirinin hayali, Hakan ve Sibel ile konuşmak. Ama ikisi de adeta sırra kadem basmışlar. Yerlerini kimse bilmiyor. Şans bu ya, tesadüfen öğrendim. Mütevazı bir apartman dairesinde kalıyorlarmış. Bir foto muhabiri arkadaşımla birlikte hemen o adrese gittik. Kapıyı Sibel açtı. Nasıl ürkek, nasıl çekingen ve gergin anlatamam. Bizi mecburen içeriye davet etti. "Hakan nerede?" diye sorduk. "Atıştıracak bir şeyler almak için dışarı çıktı" dedi ve utana sıkıla ekledi: "Kusura bakmayın, şu an evde size ikram edecek bir şey yok..." Derdim yiyecek içecek değildi zaten. Kış günü sobası bile yanmayan odada buz gibi üşüyen ayaklarıma bir terlik arıyordum. Etrafa çaresizce bakındım, o bile yoktu. Hakan'ı tam iki saat beklemek zorunda kaldık. Üç beş kelam, bir iki fotoğraf derken o soğukta, buz kesen ayaklarımla tam 5 saat orada kaldım. Ama o zamanlar çok büyük önemi olan 'atlatma haberi' de çıkarmıştık işte...
Ertesi gün ve onu takip eden iki gün boyunca işe gidemedim. Çünkü ayaklarımı üşüttüğüm için idrar zoru olmuştum... Hey gidi günler...
Kadının Senfonisi
Şahane programa cuma günü 16.00 sıralarında TRT Müzik kanalında tesadüfen rastladım. Adı Kadının Senfonisi idi. İlk bakışta sıradan bir stüdyo müzik programına benziyordu. Dikkatlice bakınca gördüm ki, tüm solist ve saz sanatçıları kadınlardan oluşuyor. Üstelik Şef Zafer Gündoğdu yönetiminde tüm türküler modern enstrümanlarla yeniden düzenlenmiş ve ortaya gerçekten harika 'halk müziği senfonileri' çıkmıştı. Meğer divan sazının yanında arp, kemençenin rehberliğinde viyolonsel ve yan flüt bizim türkülerimize ne kadar yaraşırmış. Tabii en önemli ve en naif enstrümanı da unutmayalım: Kadın sesi...
Ne yalan söyleyeyim, kadın eli değince her şey bir başka keyfe bürünüyor. Bu arada sevgili dostum Zafer Gündoğdu'ya da haddim olmayarak naçizane bir tavsiyede bulunayım: Arada bir bageti kendi yetiştirdiği bir kadın şefe devretse nasıl olur?
Camilla'dan kraliçe olur mu?
Kraliçe Elizabeth geçenlerde taht tartışmalarına son noktayı koydu. Ölümünden sonra tahta Prens Charles'ın geçeceğini, eşi Camilla'nın da kraliçe olarak kabul edilmesi gerektiğini açıkladı. Ama bu karar sadece İngiltere'yi değil, tüm dünyayı ikiye böldü. Zira benim gibi merhum Lady Diana'ya sempati besleyenler, onun saray dışına savrulmasının, mutluluğu başka kollarda aramasının ve ailesinin parçalanma sebebinin eşi Charles'ın yasak aşkı Camilla olduğunu iyi biliyor. Bu arada Kraliçe'nin son kararıyla, bir döneme damga vuran bu yasak aşkı onaylayarak, İngiliz toplumunun muhafazakar kesimine ihanet ettiği düşünülüyor.
İşte bu nedenle eğer Camilla tahta çıkarsa, Pamuk Prenses masalındaki kötü kalpli kraliçeden daha az sevilecek.
Gaf kürsüsü
Ankaralı veteriner Mustafa Çelik tedavi için kliniğe bırakılan kedi hırçınlık yapınca onun üzerine oda spreyi sıkarak sakinleştirmeye çalıştı. Sonra da bu görüntüyü hayvanseverlere sözde akıl vermek için sosyal medyada paylaştı.
Zap'tiye
Koronavirüs'e yakalanmayan parti liderleri acaba halkın içine girmeyip, toplumdan uzak mı yaşıyorlar dersiniz?
Ne demiş?
Atv'deki Milyoner stüdyosuna arkadaşını desteklemek için gelen kadın, daha sorular sorulmadan yarışmacının moralini bozdu: "Rüya bunca yıllık arkadaşım ama ilk soruda elenirse arabamla onu evine bırakır ve bir daha görüşmem."
Yorum Yazın