Son günlerde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hocaefendi üzerinden din, diyanet üzerinden bir itibarsızlaştırma taarruzuna geçildi!
Neymiş efendim, Diyanet İşleri Başkanı'nın açılışlarda ne işi varmış(!)?
Neymiş efendim, Cumhurbaşkanı Diyanet İşleri Başkanı'nı sürekli yanında tutar mıymış(!)?
Bir de bunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden yapmaları yok mu...?
Gelin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne yapmış, Milli Mücadeleyi kimlerle başlatmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kimlerle kurmuş görelim!
"Efendiler; eğitim düzeni olmayan bir milletin medeni düzeni de olmaz. Bu eşkıyalıkların, rezaletlerin ve alçaklıkların nedeni hep cehalettir. İnsanın yaradılışı saldırı, kavga ve mücadele üzerine kuruludur. İnsanları bu ilkel kanundan vazgeçirmek için kesin ve gerçek bir etken olmak gerekir; bu da eğitimle olur... Köylerde yalnız erkekler için değil, birer de kızlar için okul açmak gerekir. Erkeklerin okuması ne kadar gerekli ise kızların okuması da o oranda önemli, hatta çok daha önemlidir. Çünkü 7-8, 10 yaşına kadar bir çocuk, ana kucağında terbiye gördüğü için kadınların ilimle, kültürle zinetlenmesi daha değerlidir... Kadınları yüksek mertebede bulunan bir milletin sırtı hiçbir zaman yere gelmez. Kadın kadınlığını, yüksek erdemliğini, anneliğini, zevceliğini bilirse o vakit sosyal düzenimizdeki ilerleme en yüksek noktasını bulur. O zorba erkekler ki kadınların sahip oldukları hakları hiçe sayarlar. Onlar milletin geleceğini değil, içinde bulundukları sosyal durumu bile bilmeyenlerdir...
Hülasa, Devlet ve Milletin mutluluğa ulaşması kültür derecesine bağlıdır... Her türlü mutluluk dinden, o da eğitimden doğar.
Bugün acı çeken insanlığa çare bulacak biricik etken, cehaletin yok edilmesine, bilimin doğmasına, ahlakın yayılmasına bağlı bulunan sebepleri meydana getirmektir..."
İşte, bu sözlerin sahibi İzmir Mebusu Hacı Süleyman Efendi, 1855'te Nazilli'de doğar. Yüksek öğrenimi için İstanbul'a gider. 1880 yılında üstün başarı ile, Nur-u Osmanî Medresesi'nde mezun olur.
Hacı Süleyman Efendi, Batıdaki fikir gelişmelerini izleme imkanı için Arapça ve Farsçadan başka Rumca ve Fransızcayı da en ciddi eserleri tercüme edecek seviyede öğrenir. İstanbul'dan Nazilli'ye dönünce de ilim çalışmalarıyla meşgul olur.
II. Meşrutiyet'in ilanı üzerine tekrar İstanbul'a düşer yolu. Aydın mebusu olur. Hacı Süleyman Efendi bu dönemde toplum düzeninin değişebileceğini, Türk halkının yüzyıllardır süren çilesine son verilerek, "Hasta Adam" olmak utancından kurtarılabileceğini düşünerek, meclise ekonomik ve sosyal içerikli önergeler verir. Fakat bu düzenin bozulmasından hoşlanmayanlar nedeniyle önergeler reddedilir, üzülen Hacı Süleyman Efendi de istifa eder, böylesine ilim sahibi bir insanı kaybetmemek için istifasını kabul etmezler, izinli olarak sadrazam adına vapura kadar uğurlarlar. Fakat o, Aydın'dan istifasını gönderip, tekrar kitaplarına döner. 15 gün sonrasında da 31 Mart Vakası patlak verir.
Yıllar sonra Yunan, İzmir'e ayak bastığında bile kurtuluş umudunu kaybetmemiştir. Hemen, halkı Millî Mücadele lehinde bilinçlendirmek için faaliyete geçer.
Olağanüstü durumlarda olağanüstü kararlar verme gerekliliğinin bilincindedir. İlk iş olarak, bir kanun kaçağı olan Demirci Mehmet Efe'yi dağdan indirmenin imkanını araştırır. ... O, yurtseverlik duyguları körüklenerek dağdan indirebilirse, tek kurşuna bile gereksinim duyulan o dönemde büyük bir dayanak olacaktır. Hacı Süleyman Efendi, güvendiği adamlarını Demirci Mehmet Efe'ye göndererek onun Milli Mücadeleye katılmasını ister. Fakat Efe bir baba için çok ağır olan şu şartı gönderir;
"Hacı Süleyman Efendi Hocamızın emirleri baş üstüne... oğlu Ragıp Bey'i bana rehine verirse seve seve dağdan inerim" der.
Bir yanda evlat diğer yanda vatan, hiç düşünmez bile, o günlerde 31 yaşında olan oğlu Ragıp Bey'i Demirci'ye gönderir. Şayet Demirci bir tuzağa düşürülmek istenirse Ragıp Bey'i öldürecektir. Böylece Kurtuluş Savaşı'mızda üstün hizmetleri görülen Demirci Mehmet Efe, Milli Mücadeleye katılmış olur.
Yaşlı ve hasta olmasına rağmen Sivas Kongresi'ne katılan Hacı Süleyman Efendi, burada Mustafa Kemal Paşa ile görüşür. Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanması kararlaştırılınca, İzmir Milletvekilliğine seçilerek siyasal hayatına ikinci defa döner. Bu arada, Bakanlık görevi teklif edilir. Rauf Orbay'ın bütün ısrarlarına rağmen bu görevi kabul etmez.
Hacı Süleyman Efendi'nin meclisteki teklifleri aradan yetmiş yıl geçmiş olmasına rağmen, bugüne dahi ışık tutar.
Mustafa Kemal Paşa'nın, "mefkure arkadaşım" diye onurlandırdığı Hacı Süleyman Efendi, Cumhuriyetin ilanının gerekli olduğunu savunanlardandır. Ne yazık ki, Cumhuriyeti göremeden, ilanından 24 gün önce, 5 Ekim 1923 günü bir kaza sonucu 68 yaşında hakkın rahmetine kavuşur.
Allah rahmet eylesin.
Yorum Yazın