1 Kasım 2013 günü Belçika’nın Ostende şehrindeki bir otelin müşterilerinden biri merdivenlerden inerek resepsiyona geldi ve “Karım odada banyoda yerde yatıyor bir ambulans çağırın” dedi.
Ancak adamın davranışları garipti ve resepsiyondaki görevli polise haber verdi.
Yukarı odaya çıktıklarında adamın karısını banyoda çırılçıplak yerde yatarken buldular. Kadının yüzünde ve vücudunda çok sayıda morluk ve şişlik vardı.
*
Olayın bir başka yönü de vardı. Kadının kocası Belçika’nın en tanınmış siyasetçilerinden biriydi.
Adı Bernard Wesphael’di ve halen de milletvekiliydi.
Milletvekili, eşinin yüzüne plastik torba bastırarak intihar ettiğini söylüyordu.
*
Ancak adamın tuhaf hallerinden şüphelenen polis, karısını öldürmüş olduğu sonucuna vardı ve tutukladı.
Bunu izleyen dönemde Belçika tarihinin en tartışmalı davası başladı.
*
Eldeki bütün bulgular kadının kocası tarafından öldürüldüğünü gösteriyordu...
Adli tıpçılar aşırı alkol ve ilaçtan zehirlenme tezinin geçerli olmayacağını söylüyordu. Kadının yerde yatış biçimi de intihar tezini zayıflatıyordu.
Çünkü kadının sağ kolu vücudun altına kıvrılmış şekildeydi.
Ama iddia tarafının en önemli argümanı şuydu:
“Hiçbir kadın çırılçıplak intihar etmez...”
*
Böyle bir yaklaşımı ilk defa duyuyorum.
Sonra bildiğim kadın intiharlarını gözümün önüne getirmeye çalıştım. ...
Gazetelerde, kitaplarda okuduğumuz vakalarda böyle bir şeyi hatırlamadım.
Pek hatırlayamadım.
Ama çırılçıplak intihar eden pek erkek olayı da hatırlamıyorum.
İlginç bir argüman gibi geldi bana...
ŞÜPHE
BU OLAYIN BELGESELİNİ SEYREDERKEN AKLIMA NE GELDİ
BELÇİKALI milletvekilinin karıştığı bu olayı anlatan bir belgesel iki gün önce “Under Suspicion: Uncovering the Wesphael” (Şüphe Altında: Wesphael Olayını Ortaya Çıkarmak) adı altında streaming platformlara kondu.
*
Dün bu 6 bölümlük belgeseli seyrettim.
Gerçekten çok ilginç bir hukuk olayı...
Türkiye’de bütün savcı ve hâkimlerin, avukatların izlemesi gereken bir yargılama...
Filmi seyrederken “Cinayeti bu adam işlemiş” diyorsunuz... Ama sonunda jüri öyle bir karar veriyor ve duruşmanın hâkimi bu kararı öyle bir açıklıyor ki...
“Şüphe sanığın lehinedir” kuralı nedir anlıyorsunuz.
Olayın bir başka önemli yanı da delil toplamada titiz davranmamanın ve belgelerdeki tutarsızlıkların mahkeme kararlarını nasıl etkilediğini göstermesi.
*
Bir kere daha anladım ki... Adalet sadece esas değil...
Aynı zamanda usul...
Yani bu ülkede adaletin temeline dinamit koyan FETÖ’cü hâkim ve savcıların kumpas oyunları...
DÜNYADA TARİHİ DEĞİŞTİREN KADINLARDAN KAÇI TÜRK’TÜR
TEMPO dergisi son sayısında, “All About History” dergisi ile birlikte özel bir konuyu işlemiş.
Başlığı “Tarihi Değiştiren Kadınlar.”
Benim anlayışıma göre biraz dar bir çerçevede alınmış “tarihi değiştirmek” kavramı ama yine de iyi bir seçim olmuş. Böyle bir albüm söz konusu olunca insan tabii ki hemen “Türkiye’den kimse var mı” diye bakıyor.
Var... Hem de 11 Türk kadını...
*
Dergideki sayfa sıralarına göre şunlar:
- Bahriye Üçok: İlahiyat Fakültesi’nde cübbe giyen ve kadının özgürleşmesini savunan ilk kadın öğretim üyesi.
- Halide Edip Adıvar: Yazar, siyasetçi, akademisyen.
- Gülsüm Kav: ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kurucusu.
- Afife Jale: Tiyatro sahnesine çıkan ilk Müslüman kadın.
- Semiha Berksoy: Ressam ve heykeltıraş.
- Bedia Muvahhit: Cumhuriyet döneminde tiyatro sahnesine çıkan ilk Müslüman kadınlardan.
- Duygu Asena: “Kadının Adı Yok” kitabı ile Türkiye’de kadın özgürlüğü konusunda çığır açan yazar.
- Özlem Türeci: Bugünün Marie Curie’si. Eşi Uğur Şahin’le birlikte COVID aşısını ilk bulan iki insandan biri.
- Halet Çambel: Hitit dilinin çözülmesine katkısı olan bir bilim insanı, olimpiyatlara Türkiye’yi temsilen katılan ilk 2 kadın sporcudan biri...
*
Bu kadınlar aşağı yukarı çoğumuzun bildiği isimler.
Dergide iki Türk kadını daha var ki onları yeni öğrendim.
O nedenle o iki kadını ayrı yazacağım.
İLK FEMİNİST
1923’TE TÜRKİYE’NİN İLK VE SON KADIN PARTİSİNİ KURAN FEMİNİSTTİ
TEMPO dergisinin “Tarihi değiştiren kadınlar” listesinde Nezihe Muhiddin de var.
1889’da Osmanlı döneminde doğup 1958’de Cumhuriyet döneminde ölen bir kadın.
Daha Osmanlı döneminde kararlı bir kadın hakları savunucusu.
1923’te daha CHP kurulmadan önce “Kadınlar Halk Fırkası” adı altında ilk kadın siyasi partisini kurdu.
Ancak partisi gerekli yasal izni alamadı.
GÜNEŞİN TARİHİNİ YAZAN KADIN
20 TEMMUZ 2020’DE DOODLE’DAN ADINI ÖĞRENDİĞİMİZ TÜRK KADINI
- Prof. Dilhan Eryurt adını çoğunuz duymamış olabilirsiniz.
Ben de geçen yılın 20 Temmuz günü Google’ın başlığına koyduğu Doodle’dan öğrendim.
1969’da Ay’a inen Apollo 11 ekibinin arkasındaki NASA takımında yer alan bir Türk kadınıydı.
Matematikçi ve astronom.
1926’da İzmir’de doğmuş.
NASA’ya bağlı Goddard Uzay Araştırma Enstitüsü’nde çalışmış.
Güneş’in tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor.
Bu araştırmada elde ettikleri bilgiler Ay’a iniş sırasında çok işe yaradı.
Onun da içinde bulunduğu ekibe 1969 Apollo Başarı Ödülü verilmiş.
13 Eylül 2012 günü Ankara’da evinde geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı.
BİR SNEAKER HASTASININ KAFASINI KARIŞTIRAN KARE
SNEAKER hastasıyım...
Yani spor ayakkabının...
Pandemi içimdeki bu hastalığı artık bağımlı hale getirdi. Neredeyse başka ayakkabı giyemiyorum.
Dün üst üste gelen iki haber sneaker tutkumu yeniden zirveye çıkardı. Reebok’un klasik beyazı, Sketcher’ın klasik beyazı. Vazgeçilmezlerim arasında... Adidas’ın geri dönüşümlü malzemeden yapılan ürünleri yaz aylarımın vazgeçilmezi...
Basket ayakkabısında ise duygularım çakışıyor...
Hayranı olduğum Stephan Curry yüzünden Under Armour’cuyum...
Ama mesela dün Lakers’ın paylaştığı bu harika LeBron James fotoğrafını görünce tabii ki gözüm yine Nike’a döndü...
SANA NFT SNEAKER AYAKTA NASIL DURUR
VEEE...
Bütün bunlar olup biterken önceki gün bir sneaker hareketi de Gucci’den geldi. Gucci NFT formatında “virtual” (sanal) sneaker çıkarıp satmaya başladı. Üstelik fiyatı da sadece 12 dolar... Galiba kendimi tutamayıp alacağım bir çift... Giyemesem de bakacağım. Bu bağımlılık kötü bir şey...
BUGÜN EKİNOKS
24 SAATLE KAÇIRDIĞIM EN İLGİNÇ EKİNOKS YILANI
BUGÜN ekinoks...
Aslında 21 Mart ama bazı yıllar 20 Mart’a geliyor.
Bilimsel tarifi şöyle:
“Güneş ışınlarının Ekvator’a dik vurması sonucunda aydınlanma çemberinin kutuplardan geçtiği an...”
Daha anlaşılabilir günlük dilde ise şöyle diyoruz: Yılın gece ve gündüzün eşit uzunlukta olduğu iki gününden biri...
21 Mart bahar ekinoksu...
23 Eylül ise sonbahar ekinoksu...
Hayatımda kaçırdığım en önemli ekinoks, Meksika’da Chichen Itza’da Kukulkan Tapınağı’ndaki 21 Mart günüydü.
Her yıl iki ekinoks gününde o tapınağın tepesine vuran güneş ışığı yandaki merdiven şeklindeki taşlardan S şeklinde kıvrılarak en alt basamaktaki yılan başı ile birleşir ve ortaya devasa bir ışık yılanı çıkarır. Ne yazık ki 24 saat sonra oraya gitmiştim ve bu muazzam bahar ayinini kaçırmıştım.
İlkbahar gerçek anlamda bugün başlıyor.
Keyfini çıkarın.
ŞARM EL-ŞEYH İSRAİL UÇAKLARINA AÇILIRKEN GUY RITCHIE’NİN TÜRKİYE’YE EKİNOKS HEDİYESİ
İSRAİL’in Isra Air Havayolları hafta başında Mısır hükümetine başvurarak tatil beldesi Şarm El-Şeyh’e Tel Aviv’den direkt uçuş izni istedi.
Bunun anlamı Sina Yarımadası’ndaki bu turistik yöreye yüz binlerce İsrailli turistin gelmesiydi. Nereden bakarsanız bakın Şarm El-Şeyh de bu bölgede Antalya’nın rakiplerinden biri.
Geçen yılbaşında Dubai’de 80 bin İsrailli turist vardı.
İşte böyle bir günde Türkiye’ye çok güzel bir yerden destek geldi...
Snatch ve Sherlock Holmes filmlerinin kült yönetmeni Guy Ritchie dün Instagram sayfasında o kadar güzel Türkiye paylaşımları yaptı ki...
Baharın başladığı bu ekinoks gününde, yani turizm mevsiminin açılışına kısa süre kala bundan daha büyük hediye olamazdı.
Ritchie ayrıca bundan sonraki filmlerini Türkiye’de çekmeyi planlıyormuş.
Ayrıca ünlü oyuncu Jason Statham’ın Antalya’da almak için ev aradığı da kulağıma geldi.
Yorum Yazın