Kral Gılgamış halkına sağladığı kamu hizmetleri ve ticaret sayesinde gelişen çok önemli bir kent yaratmıştı (M.Ö. 4200- Sümer tabletlerinde). Görkemli saraylar yapmış, güzel yollar açmış, güçlü kaleler inşa ettirmiş, kent meydanları kurdurmuş, halkını güzel evlerde oturtturmuştu.
GILGAMIŞ’IN GÜCÜNÜ FARKETTİĞİ DÖNEM
Yine de bir şeyler eksikti. Kent onundu. Sokaklarında kasılarak, kibirle, başı yukarıda yürür, yurttaşlarını vahşi bir boğa gibi ezer geçer. O kraldır, ne isterse yapar, babadan oğlunu alır ve eziyet eder, annesinden kızını alır ve kullanırdı. Kimse ona karşı koymaya cesaret edemezdi.
GILGAMIŞ’IN DENETİME ALINDIĞI DÖNEM
Kral Gılgamış kontrolden çıkmıştı. Umutsuzluk içindeki halk, “Cennetteki göklerin tanrısı ve Sümer tanrılarının panteonundaki baş tanrı Anu’dan; Gılgamışı (devleti) frenleyecek ve yeteneklerini olumlu yönde kullandıracak bir denge ve denetim mekanizması olarak” Gılgamışın da ikizi denebilecek Enkidu’ nun gönderilmesini istemişlerdi. Anu’nunbu Gılgamış sorununa bulduğu çözümle Gılgamış denetim altına alınmış olacaktı. ABD’nin ilk kurucu babalarından J. Madison da Anu’nun bu çözümünden etkilenecek ve anayasaların “hırsların diğer hırsları dengelemesi” için tasarlanmaları gerektiğini savunacaktı.
GILGAMIŞ’IN MUHALEFETLE YARIŞTIĞI DÖNEM
Gılgamış ikiziyle (Enkidu) ilk kez yeni bir gelinin ırzına geçmek üzereyken karşılaşmış ve kavgaya tutuşmuşlardı. Kavgayı Gılgamış kazansa da, rakipsiz ve despotik gücünü kaybetmiş, karizmayı çizdirmişti. Bu kavga Uruk’ta denge ve denetlemeyi sağlamamıştı. Çünkü; tepeden indirilen bu mekanizma genellikle fayda sağlamayacağı gibi, Uruk’ta da başarılı olmamıştı.
GILGAMIŞLA İTTİFAK DÖNEMİ VE SİYASİ ŞİKENİN İCADI
Kısa süre sonra Gılgamış ve Endiku aralarında anlaştılar, sarılıp öpüştüler. Kardeş gibi el ele tutuştular. Yan yana yol aldılar ve yakın arkadaş oldular.
GILGAMIŞ’IN İTTİFAK ORTAĞI
Özgürlük gelmemişti. Çünkü; özgürlüğün devlet ve yasalara ihtiyacı vardır. Özgürlük, devlet veya onu denetim altında tutan seçkinler tarafından verilen bir şey değildir. Sıradan insanların elde etmesi gerekli bir şeydir. Özgürlük; siyasete katılan, gerektiğinde protesto eden ve gerekirse hükümeti seçimle düşürebilen hareketli bir topluma ihtiyaç duyar.
SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI (HEM DE İÇERİ)DOSTLAR
Oysa Gılgamış ve ortağı halkın özgürlükçü yasalarla yaşamalarını istemez, seçim bile yaptırsa her zaman kendinin seçildiği bir sistemsizlikte kalınmasını isterdi. İlk dönemdeki gibi kendine şirk koşulmasını istemez, denge ve denetime girmeyi reddeder ve en önemlisi de tüm nimetleri kendinin tüketmesini, yine kızını anadan, oğlunu babadan alan sisteme dönülmesini isterdi. Çünkü demokrasi icat edilmemiş, ölümlü ve sonlu bir nefes sahibi olduğunu kabullenmemişti, Yine “her canlı ölümü tadacaktır” ayetiyle de tanışmamıştı.
DALKAVUKLARIN PADİŞAHINA
Padişah, özel dalkavuğuyla vakit öldürürken:
Ben demiş; hünkar beğendiyi çok seviyorum, sen ne düşünüyorsun patlıcan hakkında? Dalkavuk:
- Patlıcan mı, sultanımın ağzına layık muhteşem bir sebzedir, hele hünkar beğendi. Hâk-i payiniz kulunuz bendeniz de bayılırım ona... Padişah:
- Patlıcan musakka da öyle, demiş; onu da çok seviyorum.
- Sultanımın hakkı-alileri var elbet; Allah’ın bir lütfudurpatlıcan.
Padişah bu kez:
- Patlıcan oturtma ile patlıcanlı kebap da fena değil ama,demiş. Dalkavuk:
- Hâk-i pâyini kulunuz bendeniz de, patlıcanlı bir yemek söylendiğinde, biraz tereddüde düşerim, hele oturtma ile kebapsa...
Padişah:
- Ama, demiş; “patlıcan karnıyarık”tan hiç hoşlanmıyorum...
- Alt tarafı patlıcan işte, nesinden hoşlanacaksınız ki?
- ”İmambayıldı”dan ise nefret...
- Tam bir rezalet sultanım, tam bir rezalet bu patlıcan...
Padişahın birden tepesi atmış:
- Bre, demiş; sen ne hınzır mel’unsun; demincek patlıcanı öve öve yere göğe koyamıyordun, şimdi de yerin dibine batırmaya başladın, yıkıl hemen karşımdan...
Dalkavuk, yerlere kapanıp, ayaklarını öpmeye başlamış padişahın:
- Hâk-i pâyiniz bendeniz kulunuz, patlıcanın dalkavuğu değilim ki, demiş; sadece sultanımın dalkavuğuyum.
Yorum Yazın