Millet İttifakı'nın bu zamana kadar ortaya koyduğu tek iddia Parlamenter Sisteme geri dönüş. Adına da "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" diyorlar. Ama neyi kast ettiklerini de anlayabilmiş değiliz. Neyi güçlendirecekler? Nasıl bir sistem öngörüyorlar? Veya bunu nasıl hayata geçirecekler? Bu soruların hepsi askıda.
Kendilerinin de bu sorulara cevap verebildiklerini düşünmüyorum. Aslında çok da umursadıklarını sanmam. Çünkü asıl mesele sistem tartışması falan değil. Millet İttifakı'nın görebildiğimiz kadarıyla tek bir ortak hedefi var. O da Erdoğan'ı devirmek. Böylesine açık biçimde dile getirmenin hoş kaçmadığını fark ettiklerinden sözüm onu bir pozitif siyaset söylemi yaratmak adına "Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme" dönme iddiasını seslendiriyorlar. Ama dikkat edin. Bu bile bir çeşit geriye dönüş. Hiç de pozitif sayılmaz.
Uzun süre gündemde kalınca da bu iddia doğal olarak kamuoyu önünde çeşitli değerlendirmelere tabii tutuluyor. Somut değerlendirmeler yapıldığında da ortaya oldukça ilginç sonuçlar çıkıyor. Mesela parlamenter sisteme geçildiğinde AK Parti'nin kolayca tek başına iktidar elde edebileceği öngörüsü bunlardan birisi. Bu öngörüye dayanarak birileri de soruyor. Ya AK Parti "çok kolay seçim kazanacağını bildiği Parlamenter sisteme dönelim o zaman derse ne cevap vereceksiniz?" Bence ortada bir cevap falan yok. Millet İttifakı o kadar derinlemesine düşünmüş değil bu konuyu.
Ancak Erdoğan Soçi dönüşü yaptığı açıklamalarla konuyu başka bir düzleme taşıdı. Geriye dönüş fikrinin önünü kapadı. Hem de bunu yaparken parlamenter sistemin ülkeye nasıl bir zarar verdiğini anlattı. İstikrarsız hükümetlerce yönetilemeyen Türkiye'ye ve vesayet sistemine geri dönüşe rıza göstermeyeceklerini söyledi. Sanırım bundan sonra Türkiye'de siyaset bu ayrışma üzerinden şekillenecek.
Bu ayrışmada en dikkat çekici taraf ise tarafların Türkiye'ye dair hesapları. Bir tarafta Millet İttifakı kendi vizyonun ne olduğunu dahi bilmiyor ve topluma anlatamıyor. Erdoğan ise açıkça Türkiye adına bir vizyon çiziyor. Parlamenter sistemin ülkeyi geri bırakan temel kurumsal sorunlardan biri olduğunu tecrübe üzerinden aktarıyor. Millet İttifakı'nın konuya bakışı ise oldukça dar ve düşmanca bir perspektife hapsolmuş durumda. "Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" fikrinden ibaret.
Halbuki Erdoğan kendi siyasi kariyerinden bağımsız biçimde Türkiye'yi önceleyen bir perspektifi benimsemiş durumda. Yoksa o da bu havaya kolayca girebilirdi. Çok daha kolay seçim kazandığı Parlamenter sistemi tercih edebilirdi. Ama sorumlu bir bakış açısıyla bunun ülkeye zararlı olduğunu düşündüğünden Cumhurbaşkanlığı sisteminde ısrar ediyor. Erdoğan Türkiye'nin kendisi sonrasında da istikrarlı bir yapıya sahip olması için uğraşıyor. Muhalefetin tek dersi ise Erdoğan. İşte bence en temel fark bu.
Yorum Yazın