Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Genelgeyi gönülden destekliyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde basın ve yayın faaliyetlerinde toplumun temel değerlerini korumaya yönelik bir genelge yayınlayarak, söz konusu yıkıcı etkileri önlemek için adımlar atılacağını ve özellikle de aile ve çocuk dostu yapımların teşvik edileceğini belirtti. Bırakın televizyon yazarlığını, her şeyden önce sorumlu bir vatandaş ve 5 buçuk yaşında bir evlat babası olarak bu genelgeyi gönülden destekliyorum.
Ekranda vahşetin, dehşetin, kural tanımazlığın örneklerini burada yazıp, önlem alınmasını beklemekle geçen ömrümde nihayet bir umut ışığı belirdi. Peki ya bunun için ille de devletin en tepesindeki kişinin özel duyarlılık göstermesini mi beklemeliydik? Bu kadar temel bir sorunda bile Cumhurbaşkanı'nın ağzının içine mi bakmalıydık? Her zaman olduğu gibi çözümü onun sırtına mı yüklemeliydik? Bu ayıp da bize yeter...



Televizyon yayınlarının çivisi çoktan çıkmıştı oysa... Söylemekten dilimde tüy değil, çınar ağacı bitmişti... Bazı gündüz programlarındaki suistimaller, ana haber benlerindeki fütursuz şiddet, magazin programlarındaki mahremiyet ihlalleri, sözde tartışma programlarında devletin saygı gösterilmesi zorunlu makamlarına aleni hakaret ve saldırı, kahvehane geyiklerini mumla aratan hakaret ve küfürle donatılmış (!) sözde spor tartışmaları ile özellikle dijital platformlardaki genel ahlak ve sosyal düzeni temelinden sarsan yayınlar artık tahammül edilemez bir hale gelmişti.
Yasaklar, cezalar ve polisiye tedbirlerle bu işin çözülemeyeceğine inananlardanım. Çözüm için 'alternatif' üretilmesinden yanayım. Ekranda aileyi, çocuğu, ahlakı ve gelenekleri öne koyan yayınları teşvik ederek bu erozyonun önünü alabiliriz diye düşünüyorum. İşte onun için işi gereği günde 15 saat ekran başında kire pasa bulanan biri olarak benimle paralel düşünen bu genelgeyi destekliyor ve uygulanmasını dört gözle bekliyorum.

Ayıların verdiği ders
Görüntüye bir haber sitesinde rastladım. İçim parçalandı... Romanya'da tam 20 yıl boyunca hayvanat bahçesinde küçücük bir kafes içinde tutulan ayı, sonunda doğaya salınmış. Salınmış ama ne çare?.. Hayvan; ormanın orta yerinde, tıpkı eski hücresinde olduğu gibi sadece bir kaç metrekarelik bir alan içinde dönüp durmuş... Yani?.. Yani özgürlüğün ne demek olduğunu unutmuş. Esaret onun doğal (!) yaşamı olmuş...



Ekranlara düşen bir ayı haberi daha: Özbekistan'da adına anne denilen bir yaratık, üç yaşındaki çocuğunu parçalasın diye bir ayının bulunduğu alana fırlatıp attı. Neyse ki, ayı, anneden daha vicdanlıydı. Yaralanan yavrucağın yanına gidip onu kokladı, yarasını yaladı ve sonra utancından olsa gerek dönüp inine girdi.
Ayılardan alacağımız pek çok ders var. Ne dersiniz?

Bir gülücük daha eksildi
Şunun şurasında ekranda yüzümüzü güldüren kaç program kaldı ki? Güldür Güldür, Çok Güzel Hareketler Bunlar ve Gönül Dağı dizisi... Ben bu köşede "Güldürü programları, mizah dizileri artsın, memleket insanının buna çok ihtiyacı var" diye yırtınırken, bir kara haber de Kanal D'den geldi. Parlak zeka ürünü skeçleriyle izleyenlere kahkahalar attıran, şov dünyasına pek çok oyuncu ve yazar kazandıran BKM Mutfak ürünü Çok Güzel Hareketler 2 pazartesi akşamı sessiz sedasız ekranlara veda etti. Bana garip gelen ise final bölümünde programın yaratıcısı Yılmaz Erdoğan'ın da ortalarda görünmemesiydi.
Bu karar kanala mı yoksa yapımcıya mı ait bilmiyorum. Araştırmak, soruşturmak da istemiyorum. Beni ilgilendiren, dudağımdan bir gülümsemenin daha eksilmiş olması...

Gaf'let kürsüsü
Esra Erol'da eşi tarafından aldatılan Fatma, isyan etti: "Yahu sevgilisiyle benim yatağımı kullanıyorlar. Ben hâlâ o yatağın taksitlerini ödüyorum."

Zap'tiye
AKOM'un (Afet Koordinasyon Merkezi) içinde Ekrem İmamoğlu'nun rahat etmesi için bir balık restoranı mı açılsa acaba?

Ne demiş?
"Yer sofrası kurulduğunda 'Ay ben bağdaş kuramam' diyen hatunların hepsi yogada Van Damme gibi bacak açıyor." (Sosyal medyadan)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar