Geçen hafta bu köşede "Dizilerdeki liseli zorbalığına dikkat!" başlıklı yorumum büyük ses getirdi. Pek çok sivil toplum örgütü bu yazıyı paylaşarak tehlikenin büyüklüğü konusunda halkı uyardı. Meğer vatandaş da sözde gençlik dizilerindeki okul şiddeti ve örtülü seks mesajlarından rahatsızmış. Okurumuz Sevcan Ceyhan'ın mektubu ise hepsine tercüman olacak cinstendi:
"Merhabalar, yazılarınızı severek okuyorum. Liselerdeki zorbalık ile ilgili yazmış olduğunuz yazıyı çok beğendim. Liselilerin hayata bakış açısı mı değişti yoksa ben mi yaşlandım demekten kendimi alıkoyamıyorum.
Bahsettiğiniz lise dizilerine baktım. Karakterler çok ütopik geldi bana. Neden izleyiciye bunları dayatıyoruz? Ben çocukken Hayat Bilgisi diye bir dizi vardı, inanılmaz güzel ve naif bir işti. Hâlâ ara sıra tekrarlarını izlerim. O şekilde dizi yapılınca izlenmiyor mu? Anlayamadım. Sektörde olan birisi olarak soruyorum, diziler bu şekilde mi olmalı?"
YAZAR NOTU: Değerli okurum, televizyonda reyting almanın pek çok yöntemi vardır. Ama biz hep kestirmeleri, kolayımıza gelenleri tercih ediyoruz. Şiddet ve cinsellik bizim yumuşak karnımız. Diziler bunların üzerinde zıpladıkça kolay yoldan reyting elde ediyorlar. Hayat Bilgisi gibi eğitici, öğretici yanı ağır basan bir diziyi izletmek içinse çok daha fazla emeğe ihtiyaç var.
Mesele iyilikte yarışmak
Geçenlerde 'Sazan sarmalı' başlığıyla kaleme aldığım ve memleketteki dolandırıcılık yarışını örnekleriyle ortaya koymaya çalıştığım yazı, siz okurlarımızdan büyük ilgi gördü. Köşemizin müdavimlerinden Mustafa Ertuğrul da içine düştüğümüz bu girdabı değerlendiren bir yorumda bulunmuş:
"Günaydın, hayırlı sabahlar. Ancak bu kadar net açıklanabilirdi. Emek yok, hak yok, helal-haram ayrımı yok, ayıp yok, günah yok... Peki ne var? Bütün olumsuzluklar üstümüzde... Güzel bakmak, güzel görmek, hoş muhabbet, saatlerce dinleyebileceğimiz kim var? Ahlak nerede? Sabah kalkıp aynada kendimize bakıyor muyuz? İyilik yapmaktan mutlu oluyor muyuz? İyilikte yarışıyor muyuz? Ne zaman kendimizi unvansız tanıtacağız? İşkadını, işadamını, 'iş insanı' yaptık ama 'Ben insan Mustafa' diye kendimizi tanıtıyor muyuz? Hırsıza 'hırsız' diyemiyoruz. Kadına şiddet uygulayana hoşgörüye, katile merhabaya devam ettiğimiz sürece her daim karşılaşırız bu olaylarla. Sağlıkla, sıhhatle, afiyetle her şeyin gönlünüzce olmasını temenni ederim. Kolay gelsin."
Gazeteci gözüyle hayat
Marmaris'te emekliliğinin tadını çıkaran meslek büyüğüm sevgili Muharrem Akduman bu hafta fazla mesai yaptı. Neredeyse her gün benimle bir notunu paylaştı. Hepsini sizlere aktarmaya karar verdim. Gazetecilik nosyonuna sahip birinin hayata farklı bakış açısını sergilemek ve "Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur" sözünün hakkını vermek için:
"Kanada'da bir şekerleme firması günde 100 şekerleme test edecek kişiler arıyormuş. 5 yaşındaki çocuklar bile katılıyormuş. Yılda 1 milyon 400 bin TL. maaşla... Dişçi masrafları da şirkettenmiş... Bunların hepsi diyabet hastası olacak hatta ölecek. İnanılır gibi değil..."
Marmaris'te bir banka şubesinin ATM'sinden para çekeceğim... Saat 13.20... Kapıda bir delikanlı bekliyor... Herhalde içeride bir çalışan yakını var dedim. İşimi hallettim, tam gidecekken durdum. Delikanlı camdan içeri bakıyor. 'Oğlum, içeride çalışan bir yakının mı var?' diye sordum. (Zira, temizlikçiler olabiliyor) 'Hayır amca, bir saattir açılmasını bekliyorum' deyince ben de dedim ki: 'Oğlum, bugün cumartesi..."
"Sabahın köründe karşı siteden bir müzik sesi geliyor... Yabancı bir kadın şarkıcı söylüyor ve parça devamlı çalıyor, bitmiyor. Saat 8 oldu 10 oldu, müzik hâlâ devam ediyor. Nihayet sitenin bekçisini görüp sordum. 'Sorma amca, biri telefonunu balkonda unutmuş. Alarm müziği bu... Tüm site uyandı..."
Gaf kürsüsü
Sivas Gemerek'te damadın arkadaşları, çekicinin üzerine oyun masası kurup, bahşiş almak için gelin arabasının önünü kestiler. Pazarlık uzayınca yol yarım saat kapalı kaldı. (Allah herkesi böyle "arkadaşlardan" uzak eylesin!)
Zap'tiye
Günün Zap'tiye'si de okurumuz Ali Şahin'den gelsin: Bu akşamki Fenerbahçe- Adana Demirspor maçında bu iki takım yerine hakemler takımını tutuyorum. Çünkü hakem takımında diğer iki takımdan daha çok Türk var.
Ne demiş?
Katılımcı okurumuz Murat Aydın Show Haber'de soyadı değişikliği ile ilgili haberi izlerken not etmiş: Muhabir: Arkadaşınızın adı neydi? Vatandaş: Kırkdokuzgram'dı. Muhabir: Şimdi ne oldu? Vatandaş: Elligram!..
Yorum Yazın