Telefonumda mesaj...
"Abi çayımız güzel, beklerim, Dudullu'dayız."
Baktım, yaklaşık on yıldır hayat serencamını takip ettiğim bir genç kardeşim...
İlahiyat Fakültesi mezunu...
Çok hayalleri vardı.
Ama yüz binlerce akranı gibi üniversite bitirmenin "işi bitirmek" anlamına gelmediğini öğrenmeye devam ediyor.
Alnının teriyle ve helalinden kazanılmış ekmek uğruna oradan oraya dolanıyor.
"Ne Dudullu'su yahu?" diyorum, "Üsküdar'da bir tostçuda değil miydin sen?"
"Esas iş sahibi arkadaşımız kapattı orayı" diyor, "yürümüyor, borçtan başka bir şey üretmiyor. Şimdi burada güzel bir çay ocağımız var."
Tostçudan önce, dürümcü, dürümcüden önce kokoreççi...
Hiç öyle dışarıdan göründüğü gibi değil bu ucuz yeme içme sektörü...
Hepsi pandemiden bu yana hevesle başlanıp bitmiş, gönülde bin bir kırgınlık bırakmış hevesler, işler, ilişkiler...
Peki sonrası ne olacak?
***
Gördüğünüz gibi ilk satırlarına bakılıp sonrası okunmayacak bir yazıya başlamış bulunuyorum...
Bu konular hiç sevilmiyor çünkü, biliyorum.
Oysa şu gazete köşesine hayatı hakikiye sahnesinden bir minik bir not düşsem fena mı olur?
Medya dediğimiz hep "özel" olaylar ve oyuncular üzerinden dönüyor ya, ara sıra da "sade insan"ın dünyası da girmesin mi?
Şu gençler mesela...
Nasıl serpilecek, günü geldiğinde evlenecek, çoluk çocuk sahibi olacaklar?
Çoğunun henüz yirmili yaşlarının başlarında yorulup düştüğünü görmeye başladım.
***
Dün bizim gazete editörleri sarsıcı bir kiralık ev haberi koydular, gördünüz mü?
Hani hep "bu artık enflasyon, pahalılık sorunu falan değil, basbayağı insan ve ahlak sorunudur" dediğim nokta!..
Kiralık daire için aranan şartlar arasına maaş bordrosu ve kredi notunu eklemişler.
İstenen peşin kira ve aidat bedellerini hiç açmayayım...
Yuh diyor musunuz?
Demiyorsunuz, çünkü bu anormallikler hepimize normal gelmeye başladı.
İşin fena yanı bu...
Oysa daha dört beş yıl öncesine kadar "kimse kimsenin özel bilgilerini sorgulayamaz" diye atıp tutuyorduk.
Açtım, kiralık daire ve dükkan ilanlarına bakmaya başladım ve sinirim tepeme çıktı.
Şunu uzatmadan söyleyeyim.
Geldiğimiz noktadan hızla dönmeliyiz.
***
NOT DEFTERİ
Çoğunlukla zaferin sevincinden ya da bozgunun kederinden haberdar olunur. Kimse yıllar süren inadı, hayal kırıklığını, sabrı, tahammülü bilmaz. (ÖMER F. OYAL / Önceki Çağın Akşamüstü)
Yorum Yazın