Paralı asker veya ücretli asker, herhangi bir çatışmaya, çatışmadan doğrudan kazanım elde edeceklere hizmet etmek üzere katılan ve hizmeti sonucunda belirli bir menfaat veya para kazanan silahlı savaşçı veya askere denir. Paralı askerler; katıldıkları çatışmanın siyasî veya ekonomik sonuçlarıyla genelde ilgilenmeyerek hizmetlerini daha çok bir meslek olarak benimseyen kişilerdir. Bireysel paralı askerler olabileceği gibi belli bir kabile, grup veya klan; paralı asker olarak hizmet verebilir. Para dışında herhangi bir ticarî değeri olan varlıklar da hizmetin karşılığı olabilir.[1] Bu tanım ile yola çıkıldığında yapılan araştırmalarda yüzyıllar boyunca bir çok medeniyetin, devletin ve imparatorluğun savaşlarda yabancı paralı askerleri kullandığını görmekteyiz. Yani paralı asker kavramı savaş tarihi kadar eski olarak bilinir. 1859 yılında Solferino Savaşı’nda yaşanan vahşete şahit olarak etkilenen Jean Henry Dunant’ın çabaları sonucunda oluşmuş olan Cenevre Sözleşmelerine 1977 yılında eklenen 1 Numaralı Protokol’de paralı askerlerden bahsedilmiştir.
Protokolün 47. maddesine göre; [2]
1.Bir paralı asker savaşçı ya da savaş esiri olma hakkına sahip olmayacaktır.
2.Aşağıdaki tanımlara uyan kişiler paralı askerdir:
(a) Yerel olarak ya da yurt dışında, silâhlı bir çatışmada savaşmak üzere işe alınmış,
(b) Aslında savaşlarda doğrudan yer almış olan,
(c) Özellikle özel kazanç arzusu ile savaşlarda yer almak istemiş olan ve aslında, çatışmaya dâhil olan bir Tarafça ya da Taraf adına, söz konusu Tarafın, silâhlı kuvvetlerindeki benzer rütbe ve işlevler için savaşçılara öngördüğü veya ödediği miktarın üstünde maddî tazminat alacağı vadedilen,
(d) Hem Çatışma Taraflarından birinin vatandaşı olmayan hem de bir çatışma Tarafınca kontrol edilen topraklar üzerinde ikamet etmeyen,
(e) Bir çatışma Tarafının silâhlı kuvvetlerine mensup olmayan,
(f) Çatışma Taraflarından olmayan bir Devlet tarafından bu devletin silâhlı kuvvetlerinin bir mensubu olarak resmî görevle gönderilmemiş olanlar.
Antik Çağ’dan günümüze kadar uzanan tarihi süreçte çokça paralı asker kavramının kullanılmasının en önemli sebeplerinden biri paralı askerliğin genel olarak toplumun alt tabakasına ait, eğitimsiz ve yoksul kişilerin hatta toplulukların tek yaşam ve geçim yolu olarak görmelerinden kaynaklanmaktaydı. Örneğin, tarihte ilk paralı askerlere Mısır ve Hititler arasındaki Kadeş Savaşı’nda, Mısırlıların Numidyalılardan kurulu ücretli askerleri kiralaması ile tesadüf edilir. [3] Antik Çağ’dan, Mısır’dan Viktoryan İngiltere’sine kadar bir çok imparatorluk paralı askerleri kullandılar. Bu kavram bir çok medeniyette öyle bir hal almış ki paralı asker işini kendine meslek edinen kavimler bile oldu. Örneğin; tarihe düşülen en eski kayıtlardan birisinde M.Ö. 4’ncü yüzyılda Peloponnes’teki Tainaron Burnu’ndaki paralı asker pazarının, önceki yüzyılın site-devletleri arasındaki savaşların sona ermesi ile ortada kalan topraksız askerlerden kaynaklandığı belirtilir. Bu pazar, Pers Savaşları boyunca ve daha sonra Elenleştirilmiş Doğu’da profesyonel askerlere gerek duyulduğu sürece düzenli çalışmıştı. Büyük İskender 329 yılında böyle bir pazardan 50.000 Yunanlı paralı askeri ordusuna katmıştır. Tarih boyunca zengin ancak nüfusu az toplumların, doğrudan doğruya para karşılığı ya da Fransız Yabancılar Lejyonu (Légion Etrangeré) ve Roma Ordusunda olduğu gibi vatandaşlığa kabul edilmek, toprak sahibi olmak ve bazı ayrıcalıklar kazanmak karşılığında talep ettikleri bir hizmet şekli olmuştur.[4]
İlkçağda Mısır Firavunlarının en gözde paralı askerleri Yunanistan’dan gelen Grek savaşçılardı. Bizans Ordusu için ise “Vareg Birliği” olarak adlandırılan Vikingler’di. III. George, kendisine karşı ayaklanan Amerikan kolonistlerine karşı Alman paralı askerlerini kiraladı. Paralı askerlerin Rönesans boyunca yükselişi, para karşılığı kiralanan orduların ortaya çıkmasını sağlamış ve sözleşme (condotta) imzalayarak, bir kentin ya da şehir devletinin savunması görevini yüklenen bu özel ordular kurumsallaşarak, modern ulus devlete giden yolda milliyetçilik akımıyla doğacak olan vatandaş-ordulara kadar yaşamıştır.[5] 17.yy’daki Otuz Yıl Savaşları’na gelindiğinde ise, uzun süren bu çatışmalarda, neredeyse savaşa katılan her devletin paralı asker kullanmaya mecbur kaldığına şahit olunur.[6] Yunan İsyanı ve Teksas Bağımsızlık Savaşı’nda da paralı askerler kullanılmıştır. İsviçre’nin 18.yüzyılın sonlarına kadar en önemli ihraç malzemesi paralı askerleriydi. Cesaretleri ve sadakatleriyle nam salan İsviçreli paralı askerler Avrupa’da bulunan birçok sarayı korurdu. Cesaret ve sadakat olgusundan olsa gerek Katolik Hıristiyanların dini lideri Papa, 1506 yılından beri İsveçli paralı askerler tarafından korunuyor.
Milli orduların oluşumu sonrasında da paralı askerlerin muharebe meydanlarında varlıklarını sürdürdükleri hatta Avrupa’da milli ordu sistemlerin kurucusu olarak görülen Napolyon dönemi Fransa’sında da milli ordunun ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla kullanıldıkları bilinmektedir. [7] Birinci ve ikinci dünya savaşları gibi büyük savaşlar, milletler arasında gerçekleşen ve dolayısıyla da ulusal ordular arasındaki savaşlardı. Her iki savaşta da çatışmanın tarafı olan milletler, düşman karşısında adeta bir varlık-yokluk mücadelesi sergilemişlerdi. Bu iki savaşta da milli ordular hasımlarını asker-sivil ayrımı yapmaksızın topyekun bir şekilde düşman olarak addetmişlerdi. Bu bakış açısıyla milli orduların hedefi, bir daha galip devletin karşısına çıkamayacak şekilde düşmanın top yekun imhası olmuştu.[8] 11 Eylül sonrasında ABD’nin “terörizm”e ve “serseri devletler”e açtığı savaş, özel askeri şirketler (private military companies) için de bir dönüm noktası oldu. BM’nin gücünü yitirdiği ve uluslararası hukukun geçersizleştiği bir dönemde, hukuksal boşluğun bulunduğu bir alanda varlıklarını sürdüren ve tamamen “kâr” amacı ile çalışan özel askeri şirketler geniş bir hareket alanı buldular.[9] 2008 yılı itibarıyla İngiliz Milletler Topluluğu Britanya Ordusunun %6,7’sini oluşturur. Gurkalar haricinde 42 değişik ülkeden 6.600 asker orduda yer alır. Gurkalardan sonra en çok asker veren ülke 1.900 askerle Fiji’dir. Ayrıca Kuzey İrlanda’da milliyetçiliğin yükselmesi orduya da yansımış ve gönüllülerin sayısı artmıştır.[10] Günümüze daha yakın dönemde ise İspanyol İç Savaşı , Arap-İsrail Savaşı , Afganistan Savaşı , Irak Savaşı, Somali’deki çatışmalar , Yemen- Suudi Arabistan Savaşı, Libya ve Suriye’deki çatışmalarda Paralı Askerleri hemen hemen tüm çatışma alanlarında görülmektedir.
Günümüzde, paralı askerlerin hukuki durumu tartışmalıdır. Gerçekte, paralı askerler ile askeri şirketler birbirinden farklı oluşumlardır. Askeri şirketlerle paralı askerleri birbirinden ayıran dört temel unsur bulunmaktadır. Öncelikle bu şirketler, ticari birer firmadır. İkinci olarak süreklilikleri vardır ve hiyerarşik yapıya sahiptir. Üçüncü olarak uluslararası ticari enstrümanları kullanırlar ve son olarak ise meşruiyeti uluslararası toplum tarafından tanınan hükümetlerle çalışırlar; ki bu sayede kendi meşruiyetlerine zarar vermek istemezler. Paralı askerler ise bu özellikleri barındırmazlar.[11] Son yarım asırda özel askeri şirketlerinin gelişmeye başlamasıyla birçok devlet savaş ve çatışma bölgelerinde düzenli askeri güçleri yerine bu şirketlerin mensuplarını kullanmaya başladı. Düzenli askeri güçlerini çoğunlukla emir komuta zincirinin en tepesinde ve idare alanında kullanmaktalar.
Bugün başta Ortadoğu’da ve Afrika’da olmak üzere dünyanın bir çok bölgesinde ABD’nin Blackwater (Sonradan ismini Xe olarak değiştirmiştir) ve Rusya’nın Wagner özel askeri şirketleri görev almaktadır. Bu şirketler kriz bölgelerinde özelikle risk derecesi yüksek oranda olan bölgelerde kendi vatandaşları yerine farklı ülkelerden gelen savaşçıları kullanmaktalar. Ortadoğu ülkelerinde özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan son yıllarda Sudanlı, Çadlı ve Kolombiyalı paralı askerlerle Libya’daki çatışmalarda Hafter’e destek vermekteler. Yine Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait bir şirket tarafından Sudanlı gençlerin paralı asker olarak Yemen’de savaştırıldığı kamuoyu tarafından bilinmektedir. Aynı şekilde Suriye iç savaşının başlangıcından bugüne kadar dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce insan ülkeye gelerek çatışmalara katıldı. Bu gelen insanlar ya devletlerin organizasyonu ile yada belirli örgüt ve grupların kontrolün de Suriye’ye ve Libya’da çatışmalarda yer aldılar/almaya devam etmekteler. Esed karşıtı olan muhalif gruplara binlerce yabancı paralı asker katıldığı gibi benzer bir şekilde Esad’ın yanında savaşmak üzere Lübnan Hizbullahı’ndan, İran Devrim Muhafızları’ndan ve Irak’taki Şii gruplardan da ciddi bir askeri güç geldi. Esed yanlısı bu güçleri maddi olarak İran, Rusya, BAE gibi ülkeler desteklemektedir. İran yönetimi ülkesinde bulunan Afgan mültecilerinden özellikle Şii mezhebinden olanlardan “Fatimiyyun Tugayları” adıyla bir askeri birlik kurdu. Para karşılığında bu tugayda yer alan Afganlar Esed yanlısı olarak Suriye’de yıllardır savaşmaktalar. Ayrıca İran; Afganistan sahasında etkinliğini arttırmak için yıllarca bu tugayda yer alan binlerce Afganı para karşılığında Afganistan’da savaşa göndermiştir.
Yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında bulunan çatışma ortamları göz önünde bulundurduğumuzda, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 1998’te Ruanda’daki iç savaş sırasında, “teröristleri mültecilerden ayırmak için” özel bir şirketi görevlendirmeyi düşündüğünü, ancak o zaman “dünyanın barışın özelleşmesine hazır olmadığı”nı söyleminin haklılığını savunanlardanım. Paranın gücü ile kurulmuş bu silahlı gücün yanlış konumlandırılması durumunda her zaman felakete yol açabilecek bir yükselişe geçme potansiyeli barış için bir tehdittir. Çünkü paralı asker gruplarının herhangi bir yasa ya da yönetmeliğe dahil olmadıkları, işledikleri açık savaş suçlarından dolayı herhangi bir soruşturma ya da cezaya tabi tutulmadıkları bilinmektedir. Aşağı yukarı savaş tarihi boyunca paralı askerlere her zaman tanınan en bilindik ayrıcalıktır. Olayın bir diğer trajik tarafı, Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da ve diğer sorunlu pek çok bölgede katledilen masum sivillerin yanı sıra dillerini ve isimlerini bilmedikleri coğrafyalarda hayatını para uğruna kaybeden paralı askerlerdir. Kayıtları net olarak tutulmadığı için ne kadar paralı askerin Irak ,Afganistan, Suriye ve Libya’da öldüğü bilinmemektedir. Kural tanımaz özel askeri-sanayi komplekslerin gelecekte özgürlüklerimizi ya da demokratik işleyişimizi tehlikeye sokmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Barış, huzur, özgürlük ve güvenlik birlikte serpilmelidir.
Dr. İmbat MUĞLU – Terör ve Güvenlik Uzmanı
Yorum Yazın