Görüntüye Twitter'da rastladım. Nerede ne zaman çekildiğini bilmiyorum. Bir semazen, hem ellerinde tuttuğu hem de eteklerine tutturulmuş havai fişeklerle sema ediyor. Dönerken de ortaya Uzakdoğuluların ejderha festivallerinde görmeye alıştığımız bol alevli, çatapatlı görüntüler çıkıyor.
Şovu (!) akıl eden kim bilir kendisiyle ne kadar övünmüştür, "Ulan amma cafcaflı gösteri buldum" diye... Gelin görün ki Sema bir gösteri değildir. Dini, ahlaki, felsefi derinliği olan çok özel bir ritüeldir. Öyle semazenin tennuresine kız kaçıran bağlayıp da dönerken ateşten daireler çizmesini izleyemezsiniz. Tıpkı ramazan ayında kebapçının ortasında iftarla birlikte Sema Şovu (!) yapamayacağınız gibi. Adam, içli köfteye yumulurken, göz ucuyla da sema izleyecek ha?
Böyle bir sakilliğe dünyanın en hoşgörülü insanı Mevlana Celaleddin-i Rumi bile tahammül edemezdi.
Sanal olimpiyatlar
İlk kez seyircisiz bir olimpiyat yapılıyor. Sadece televizyon ve reklam gelirleri için düzenlenmiş bir organizasyon. Tokyo 2020, olimpiyata karşı çıkan Japon halkından bile gizlenmeye çalışılıyor sanki. Steril ama izole edilmiş oyunlar izliyoruz. Her şey sanki sanal. Açılış törenindeki sanal gerçeklik efektleri, sanal seyirciler... (Stadın üzerindeki dünya figürünü oluşturmak için tam 2478 drone kullanıldı) Eskiden savaşları bile durduran 'Olimpiyat ruhu' diye bir şey vardı. Hâlâ hisseden var mı, merak ediyorum.
Olimpiyatlar giderek sembolik bir ritüele dönüşecek gibi. Yakında bu oyunlar ya robot sporcularla ya da her sporcunun evinden joysticklerle yarışacağı sanal bir organizasyona dönüşebilir.
Bu arada geçit törenindeki sporcularımız, Tokyo 2020'nin en şık kafilesiydi. Tasarımı ve üretimi Vakko ile Nike'a aitmiş. İkisine de helal olsun.
TRT yayınına gelince: Açılış törenini nakleden spiker Cüneyt Kıran tek kelime ile harikaydı. Düşünün, Tokyo'ya gitmeden önce Japon dili ve kültürü üzerine uzman profesörlerden ders bile almış. Naklen yayınla birlikte kendisinden Japon kültürü üzerine harika bir de konferans dinlemiş olduk. Yorumcu olarak Atilla Gökçe'nin seçilmesi de tam isabetti. Atilla ağabey, futbol ile yetinen köşecilere adeta 'spor yazarlığı dersi' verdi.
Tokyo 2020'de tüm madalyalar hurda cep telefonlarının geri dönüşümünden üretilmiş. Dünyaya cep telefonu yağdıran Japonların harika mesajına bakar mısınız? "Cep telefonundan ne kadar uzaklaşırsanız, başarıya o kadar yaklaşırsınız!.."
Bir özel not da benden: 2020 Tokyo Olimpiyatları'nın içindeki yuvarlakları bir sayın bakalım. Beş olimpiyat halkası önünüzde durmuyor mu?
Bayramın en dramatik haberi
Mezarlıktaki kadın, yoldan geçen baloncuyu çağırmış. Baloncu da "Çocuk gelsin, o seçsin abla" demiş. Kadın "Gelemez, o burada yatıyor" deyip, aldığı balonu evladının mezar taşına bağlamış. Baloncu akşamüstü yeni balonlarla o mezarlığa gelmiş. Gördüğü bütün çocuk mezarlarına birer balon iliştirmiş...
Bu bir O'Henry öyküsü değil. Kemalettin Tuğcu'nun da kaleminden çıkmadı. Hepimiz haberlerde nemli gözlerle izledik. Senaryosu yine 'Kader'e ait. Hani bu sütunlarda hep övgüyle söz ettiğim, "Dünyanın cümle yazarları, senaristleri kafa kafaya verse böyle bir hikaye yazamaz" dediğim 'Kader'in elinden çıkma...
Felek yazar, biz izleriz. Gerisi, balon şişiren nefeslerden ibaret...
Ne demiş?
"Salatalık yetiştirmek, öğrenci yetiştirmekten daha hızlı sonuç veriyor." (Ufuk Uras'ın bir kap sebze fotoğrafîyla birlikte paylaştığı tweet'i)
Gaf'let kürsüsü
Şile'de denize girmek Kaymakamlık kararıyla yasaklanmıştı. Denize girmekte ısrar eden bir grup maganda, kendilerini uyaran iki cankurtaranı bıçakladı.
Zap'tiye
İran'da susuzluk protestolarında hayatını kaybedenler oldu. Su savaşları kapıda. Şimdi seçim barajlarını değil, su barajlarını tartışma vaktidir.
Yorum Yazın