Devletimizin tüm kurumlarına 40 yıldan beri sızan FETÖ’cülerin büyük bir kısmı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamudan ihraç edildi. Hatırı sayılır oranda bölümü de tutuklandı ve yargılandı. Lâkin dünyada eşi az bulunur bu “canlı türü”nün hatırı sayılır bir popülasyonu da firar etmeyi başardı ve onları yıllar boyu besleyen sahiplerinin kucaklarında aldılar soluğu.
Bugün “dost ve müttefiklerimiz” olan Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD’deki FETÖ’cüler öylesine pervasız ve fütursuz ki, sahibinin tasmasından havlayan köpek gibi sürekli dişlerini gösteriyorlar ülkemize. Ama işin daha vahim tarafı, 15 Temmuz öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı gibi kritik kurumlarımızda “görev” yapan FETÖ’cülerin, firar ettikleri ülkelerin devlet kurumlarında “memur” olarak istihdam edilmeleri. Yabancı ülkelerin FETÖ'cüleri hangi kurumlarda çalıştırdıkları da belli; Ordu ve İstihbarat. Örneğin Almanya’da Alman Ordusu ve dış istihbarat teşkilatı BND.
ABD’de durum biraz daha farklı. FETÖ’cüler zaten Türkiye’deyken de CIA ve Pentagon’a bağlı çalıştıkları için, firar ettiklerinde onları bekleyen makamlar bu kurumlarda hazırdı...
Bunları anlatıyorum, çünkü geçtiğimiz gün aldığım bir bilgi beni ziyadesiyle endişelendirdi. MİT’in içine sızmış olan ve 15 Temmuz sonrası yurt dışına kaçan bir FETÖ’cü istihbaratçının, firar ettiği ülkenin istihbarat teşkilatının “Türkiye masası”nda göreve başladığı bilgisini aldım. Hem TSK, hem de MİT’in FETÖ’cülerden arındırılmaya başladıktan sonra yeniden yapılandırıldığını ve kodlamalarının değiştirildiğini tahmin ediyorum. Daha doğrusu umuyorum ama yine de bu tür “eleman”ların yabancı istihbarat servislerinde ve askerî kurumlarında çalışıyor olmaları bizim açımızdan ciddi bir risk.
Bu yüzden, başlıkta da ifade ettiğim gibi FETÖ’cü firarilerin tamamı, nerelerde çalıştırılıyorlar ve yaşatılıyorlarsa Türk medyasında ve sosyal medyada teşhir edilmeliler.
Eğer FETÖ’cülerin Türkiye’deki kritik kurumlara kimin referansıyla yerleştirildiğinin ortaya çıkması ve zülfüyâre dokunacak olmasıysa sıkıntı, bu önemsiz. Geçmişte kimler nerelere yerleştirilmedi ki… Referansı ayrıca gizli olarak incelemeye tabi tutulur o ayrı bir şey, ama dediğim gibi tali bir mesele.
Mühim olan bundan sonrası.
ByLock’tan daha sonuç alıcı FETÖ’cü avlama yöntemi devrede
Üç gün evvelinin haberi. Ukrayna-Rusya çatışmalarının hengâmesi arasında kaynayıp gidiyor ama çok önemli.
İstanbul merkezli 9 ilde düzenlenen FETÖ operasyonunda, TSK’ya özel kodlama sistemiyle giren 31 şüpheli gözaltına alındı. Verilen bilgiye göre FETÖ’nün TSK için personel alımında, aday numaraları ve T.C. kimlik numaralarında özel bir kodlama yaptığı ve kendi üyelerini bu kod sayesinde belirleyerek Harp Okullarına aldığı belirtildi. FETÖ bu yöntemle kendi adamlarına mülakat için özel aday numaraları verdi ve bu numaraların T.C. kimlik numarası ile özel bir şifre oluşturması sağlandı. Emniyet, 2011, 2012; 2014, 2015 yıllarındaki Deniz Harp Okulu askerî personel alımında ve Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu 2012, 2014, 2015, 2016 yılı mülakat sözlü sınavlarında bu yöntemle, çok sayıda FETÖ üyesinin askeriyeye alındığını tespit etti.
Bu operasyon ve sebebi beni epey rahatlattı ve mutlu etti.
5 Aralık 2019 tarihinde “FETÖ’nün kodlama sisteminin kaynağı MERNİS mi?” başlığıyla bir yazı yayınlamıştım.
Orada da anlattım. 2019 yılı Ekim ayında bir FETÖ itirafçısı, Deniz Harp Okulu ve Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nun 2013 yılındaki mülakat komisyonunda yer aldığını belirterek, personel alımlarında örgüt elemanlarının kodlama sisteminin nasıl yapıldığını anlatmıştı. İtirafçının mülakata alınan örgüt elemanlarına aday ve kimlik numaralarıyla örgütsel bir kodlama yapıldığını ve bu kodlama sayesinde onlara yüksek notlar verilerek işe alındığını anlattı.
İtirafçının verdiği bilgiye göre aday numaralarının 2’nci ve 3’üncü hanelerindeki rakamların toplamı 9, 10, 11 ve 12 olan şahıslar ÖRGÜT mensubuydu.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, bu itiraftan yola çıkarak örgütün bugüne kadar ORTAYA ÇIKMAYAN BİR YÖNTEMİ olduğunu deşifre etmişti. Savcılık bunun üzerine 2013 yılında sınavı kazanan kişilerin aday ve kimlik numaraları üzerinde Kriptoloji uzmanlarına inceleme yaptırarak bir bilirkişi raporu hazırlattı.
Şimdi o çalışma üzerinden gidilerek hırsızlıkla sınavları “kazanan” FETÖ’cüler tek tek tespit ediliyor. Dikkat ederseniz geçen hafta gözaltına alınanların tamamı da FETÖ’cü itirafçının verdiği bilgilerden yola çıkılarak Deniz Harp Okulu ve Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’ndan.
Bu yöntem diğer askerî okullarda da uygulandı. Çözmek öyle kolay değil ama söz konusu kodlama sistemini sürekli gündeme getiren Elektronik Yüksek Mühendisi Ayhan Şahin o zaman bir YÖNTEM önermişti:
“Evet, T.C. kimlik numaraları ve sınava giren kişilerin aday numaralarını harmanlayarak bir kodlamayı elle yapmak yıllar sürebilir ama eğer MERNİS dediğimiz e-Devlet veri tabanı kullanılırsa birkaç baytlık varyasyonla tüm kurumların mensupları listelenebilir ve örgüt mensupları da şifrelenebilir.
Bu nedenle MERNİS projesindeki 2004, 2007, 2010, 2011’deki back up verilerini bir grupta, 2012, 2014, 2016 ve 2017 verilerini de bir başka grupla karşılaştırmalı tablolar hâlinde değerlendirmek gerekir.”
Dediğimiz gibi, sinekleri öldürerek değil, bataklığı kurutarak mücadele edilmeli.
Yorum Yazın