Önce, bir yıl önceye döneyim.
Yıl 2020...
Uzun yıllar yapılamayan Formula 1 yarışları yine Türkiye’ye dönmüş ama pandemi nedeniyle seyircisiz yapılıyor.
O gün F1 tarihinde bir rekor kırılıyor.
Lewis Hamilton bu yarışın İstanbul ayağını da kazanmış ve yarışma tarihine yeni bir rekor yazmış.
Bu yarışı, 7’nci defa kazanıp Ferrari efsanesi Michael Schumacher’in rekorunu egale etmiş.
Yani Formula 1 tarihinde çok özel bir gün...
Bütün dünyanın gözü Türkiye’deki pistte yapılacak ödül töreninde...
Herkes Formula 1’in geleneksel şampanya patlatma seansını bekliyor.
Ama o ne?
Gazoz patlıyor...
Evet, F1’in geleneksel töreninde böyle bir olay yaşanıyor.
*
Tabii bu dış ülkelerdeki F1 fanları arasında da dalga geçme konusu haline geldi.
Bu arada Mercedes takımının patronu Toto Wolff, “Geridönüş uçağında gazoz dışında bir şeyle kutlama yapacağız” diyerek zarif bir de espri yaptı.
O törenden sonra bir yazı yazmıştım.
Şöyle demiştim:
Derdim “Niye şampanya patlatmıyorsunuz?” diye sormak değil.
Çünkü Azerbaycan ve Malezya gibi bazı ülkeler şampanya patlatıyor.
Bazı Arap ülkeleri ise alkolsüz şampanya patlatıyor ve neticede görüntü aynı oluyor.
Türkiye’de ise 4 yıldır otomobil yarışlarında ya şampanya hiç patlatılmıyor ya da gazoz patlatılıyor.
Benim asıl merakım başka...
Kim veriyor bu kararı?
Devletin tepesinden mi geliyordu, yoksa bazı işgüzarlar devletin tepesi kızar diye mi bunu yapıyordu?
*
Önceki gün İstanbul’da yapılan F1 yarışının finalindeydim. Geleneksel tören yapıldı.
Ve bu defa şampanya olmasa bile Prosecco patlatıldı. Yani bir tür İtalyan şampanyası.
Ödülü, TBMM Başkanı verdi.
O ayrıldıktan sonra birinci, ikinci ve üçüncü olan yarışmacılar köpüklü şarabı patlattılar.
Böylece dış basında da Türkiye’yi tiye alan yazılar çıkmadı.
*
Patlatmama kararı nasıl alındı bilmiyorduk. Peki, “Patlatabilirsin” kararı nasıl alındı?
Bu soruyu dün Formula 1’i Türkiye’de düzenleyen Intercity Başkanı Vural Ak’a sordum.
İşte cevabı...
TEMSİLİ FOTOĞRAF
F1 YARIŞINDAN 48 SAAT ÖNCE VALİLİKTEN İZİN YAZISI GELDİ
VURAL Ak, önce geçen yıllardaki şampanya patlatmama olayını anlattı.
“Bu aslında içki yasağı falan değildi. Türkiye’de bir kanun var. Sportif alanlarda içkiyi övücü ilan yasak. Yani bu kanun uygulanmış.“
*
Peki bu defa nasıl çözüldü?
Beni şaşırtan bir cevap verdi:
Bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu özel izin vermiş. Valilik resmi bir yazıyla F1 yönetimine törende geleneksel şampanya seremonisi yapılabileceğini bildirmiş.
*
Demek ki bir yıl önce bu soruyu sormakta haklıymışım. Şampanya patlatmayın emri devletin tepesinden gelmemiş.
F1’İN KISA ŞAMPANYA TARİHİ
İLK ŞAMPANYA KRİZİ VIP LOCALARINDA ÇIKMIŞTI
TÜRK F1’inde ilk şampanya krizi 2005’te patladı...
Ama o, patlamayan şampanya krizi değildi.
‘Formula 1’ geleneklerinde, şirketlerin davetlisi olan özel kişilere mükemmel yemek ve içecek servisi yapılıyor.
Bu büfelerin en önemli geleneklerinden biri de şampanya.
Davetlilere Formula 1’in anlaşmalı olduğu özel şampanyalar sunuluyor.
Öteki ülkelerde olduğu gibi Türkiye’ye de bu şampanyalar getiriliyor.
Getirilen şampanyanın değeri 70 bin Euro civarında.
2005’te şöyle bir olay yaşandı.
Gümrüğe gelen şampanyalar için vergi istendi.
Tam rakamı alamadım ama 70 bin Euro’luk şampanya için 100 bin Euro’ya yakın vergi ödemek gerekiyor.
‘Formula 1’ yetkilileri bunu kabul etmedi.
Bunun üzerine İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş devreye girip Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı arıyor.
Unakıtan’dan gelen cevap ise şu:
‘Bunu misafirlere ikram etmeyecekler mi? Öyleyse vergisini ödeyiversinler canım.’
Sonuç... Misafirler o gün şampanyalarını içtiler. Ama vergisi ödenmiş şampanyayı.
TURNİKE RAKAMLARI
İÇERİDE 102 BİN BİLETLİ KİŞİ VAR, TRAFİKTEN GELEMEYEN: 20 BİN KİŞİ
TÜRKİYE’DE, neredeyse iflas etmiş bir F1’i yeniden ayağa kaldırmak gerçekten zor bir işti.
Bunu, Vural Ak başardı.
Dün onunla pazar günkü yarışmanın rakamsal sonuçlarını konuştum.
*
Türkiye’de ilk F1 yarışı 2005’te yapıldı. O yarışı 62 bin kişi izledi ve ilk yıl yaşanan trafik kaosu çok konuşuldu.
*
Onu izleyen yıllarda seyirci sayısı giderek düştü ve yarışmalara 9 yıl ara verildi.
*
Geçen yıl yeniden başlayan F!1 için 82 bin bilet satıldı. Ancak yarışa 3 gün kala pandemi nedeniyle seyirci alınması yasaklandı. Bu biletlerin parası bir günde iade edildi.
*
Bu yıl aşı olayı halledildi ve seyircili yapıldı. F1 pistinin bulunduğu alan Heybeliada’dan biraz büyük. Açık havada oturma kapasitesi 160 bin kişi.
*
Yine de alınacak seyirci sayısı 100 binle sınırlandı. Turnikelerden geçildiği için kesin seyirci sayısı bilinebiliyor. Pazar günü 102 bin kişi geldi.
*
Trafik nedeniyle 20 bin kişi de gelemedi.
TURNİKE RAKAMLARI
PAZAR GÜNÜ, KAÇ ARAÇLA TARİHİ BİR REKOR KIRILDI
F1 sahası içinde 9500 araçlık bir park var. Bunlar tamamen doldu. Bunun üzerine dışarda 2 park yeri oluşturuldu. Bunlardan biri 12.500 öteki 7 bin kapasiteli idi. Onlar da tamamen doldu.
Yani yarışları izlemeye gelen araç sayısı 30 bini buldu.
*
Vural Ak kamu kuruluşlarının çok yardımcı olduğunu söylüyor. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bilet gösteren herkesin bedava bindiği çok sayıda özel otobüs seferi düzenlemiş.
*
Bu devasa organizasyon, devletten tek kuruş alınmadan yapılmış.
İLK SEFER GÖZLEMLER
KENDİMİ BİR COLDPLAY KONSERİNDE HİSSETTİM
Önceki gün McLaren takımının sponsorları arasında bulunan Bitci’nin özel davetlisi olarak, finali, bir F1 fanı olan torunum Zeynep Saatçi ile birlikte izledim.
Hayatımda ilk defa bir F1 yarışını yerinde izliyordum.
Zeynep gibi olağanüstü bir danışmanım olduğu için neyin ne anlama geldiğini çözdüm.
Özetim şu:
BİR: Müthiş bir modernite ve müthiş bir enerji...
Bir Coldplay konserinde kadar iyi hissettim kendimi.
*
İKİ: Dün Murat Ülker’in bloğunda okudum.
Dışardan gelen bir yabancı günde ortalama 320 dolar harcıyormuş.
*
ÜÇ: Yarışın izleyicisini sosyolog gözüyle de izledim.
Burada Türkiye’nin de çok dinamik bir kesimini görüyorsunuz.
Üstelik genç bir nüfus bu.
AKSAKLIKLAR
VİP PARKINA GİREMEYİNCE YARIŞ STARTINI KAÇIRDIM
ORGANİZASYONDA bazı aksaklıklar yok muydu?
Vardı...
BİR: Trafik yönlendirme çok karışıktı.
Bir de “Cumhurbaşkanı gelecek” diye bazı yollar kesilip VİP girişi engellenince, dıştaki parklardan birine yönlendirildim.
Neticede Bitci’nin McLaren Lounge’unu bulmakta zorlandım ve startı kaçırdım.
*
İKİ: Etkinlik alanının içindeki yönlendirme ve işaretler daha iyi olabilirdi. Personel yeterince tecrübeli değildi.
*
ÜÇ: Ama bir yandan da organizasyonun mükemmel işlediği çok fazla şey vardı. Eminim bütün bu aksaklıklar, iki veya üç organizasyonda, biraz da tecrübeyle halledilecek konular.
*
DÖRT: Bu küresel olayı tekrar Türkiye’ye getiren Vural Ak ve ekibini kutluyorum.
Büyük bir hizmet yapıyorlar Türkiye’ye...
Çünkü bu, bir spordan öte bir şey...
GÖKSEL’İN TEK KİŞİLİK MİLLİ MARŞ DEVRİMİ
Pazar günü Formula 1 yarışında bir ilk daha vardı..
Ben buna İstiklal Marşı devrimi diyeceğim.
Çünkü bu yarışmada Göksel, İstiklal Marşı’nı tek başına söyledi..
Ben çocukluğumdan beri İstiklal Marşı’nı hep birlikte söylenen bir marş olarak dinledim.
Belki de o yüzden İstiklal Marşı’nı hiç bir zaman tek başıma söyleyemedim.
Zaten söylenmesi çok kolay olmayan bir marştır.
O nedenle Göksel’i bu marşı tek başına söylerken görünce şaşırdım.
*
Göksel milli marşımızı hiç detone olmadan harika söyledi.
Söylerken kendi yorumunu mükemmel ekledi.
Marş özelliğini kaybettirmeden ona güzel bir şarkı havası verdi.
Böyle bir törende bu marşı söylerken çoğu insan ondan kırmızı beyaz bir elbise giymesini beklerken o kilişeye uygun giyinmeyerek kendi tarzını korudu.
Nereden bakarsanız bakın mükemmeldi.
*
Bu tür tek kişilik milli marş tarzını spora Amerikalılar soktu.
Her şarkıcı kendi şahsi tarzıyla söyleyerek milli marşlarına kişisel bir yorum getiriyor.
Pazar günü bunun uygulamasını Türkiye’de de gördük.
Kim bunu düşünmüşse tebrikler.
Ayrıca Göksel’e de alkışlar.
Hep birlikte bir milli marş devrimi yaptılar.
Yorum Yazın