Baştan söyleyeyim...
Ortada bir "Filistin sorunu" yok, İsrail sorunu var.
En başında böyle başladı, şimdi de böyle gidiyor.
Bunu anlamayan veya bu konuda zihnen "anlaşma"ya yanaşmayanlar olup bitenleri hiçbir zaman anlayamazlar, anlayamayacaklar...
"Filistin sorunu"ndan söz edildiği sürece, Filistin kaybeder, kaybedecektir.
Ama açın diplomasi diline bakın...
Uluslararası ilişkilere, Birleşmiş Milletler gibi kurumlara, medyaya, hatta Google'a bakın; "Filistin sorunu" kavramından ötesini göremeyeceksiniz.
Bu terimin bu kadar kemikleşmiş olması hakikatin çarpıtılmasının, yalanın galibiyetinin, binlerce yıllık tarihin geçen yüzyıldaki bir "operasyon"la altüst edilişinin açık delilidir.
Şimdi şu üç noktayı düşeyim...
1. Birkaç gündür Kudüs'e odaklandık. Kalbimiz kanıyor, zihnimiz alev içinde... Filistin çilesinin 1948'de başladığını düşünmek yanlıştır. Ansiklopediler ve diplomatik belgeler çoğu zaman yalan söyler. İsrail'in kuruluşu Filistin topraklarında başlamadı. 19. yüzyılın sonlarında Batı'da "siyonizm"in filizlenmesiyle birlikte başlatıldı.
2. Kudüs'ün kaybedilişinin tarihi ne 1948'dir, ne 1967'dir ne de 2019 falandır. Kudüs, 25 Mayıs 1918'de Osmanlı delegasyonunun İngiliz general Edmund Allenby'e şehrin anahtarlarını teslim ettiği gün kaybedildi. Böyle bakmak olup bitenleri anlamak için daha doğrudur. 1922'de Lozan'la bu devir teslim tescil edilmiştir. (Unutulmamalı ki, Kudüs 1847'de Suriye vilayetinden ayrılmış, idaresi doğrudan İstanbul'a bağlıydı.) Şimdi baştan düşünelim bakalım; Birinci Büyük Savaşın doğu cephesinde gerçekte neler oldu? Osmanlı'nın yıkılıp dağıtılması neden bu kadar şiddetle gaye edinildi?
3. Şuraya da dikkat edilsin isterim. 1922 yılında Kudüs'ün nüfusu 50 bin civarındaydı. 1948'e, yani İsrail'in kuruluş yılına geldiğimizde şehirdeki nüfus 200 bine yaklaşmıştı. Nasıl? Çünkü geçen 26 yıl içinde siyonist kuruluşlar dünyanın dört bir tarafından (özellikle de Rusya gibi pogrom uygulanan ülkelerden) Filistin topraklarına ve Kudüs'e Yahudileri taşıdılar. Bu yüzden bazı tarihçiler Nazi Almanyası ve Sovyetler ile Siyonistler arasında örtülü uzlaşmanın varlığını önemserler.
***
NOT DEFTERİ
O zaman bir hayal daha kuralım: Bir ikindi vakti oturmuşuz, Mescid-i Aksa'nın avlusundayız. (AHMET MURAT / Kuşlarla Sohbetin Şartları)
Yorum Yazın