Nasreddin Hoca hamama gitmiş. Yıkandıktan sonra elbiselerini giymek istediğinde, elbisesinin yerinde olmadığını fark etmiş. Bakmış ki orada sadece bir genç grubu duruyor. Elbiseyi muhtemelen onların aldığını düşünmüş. Ancak gidip onlara elbisesinin bulunmadığını söylese riskli bir durum. Çünkü gençler taşkınlık yapıp zarar verebilirler.
Hoca gençlerin yanına varmış ve çıplak halini göstererek şöyle söylemiş: “Gençler Allah rızası için doğru söyleyin. Ben buraya böyle mi geldim.”
Bir sonucu değerlendirirken o sonuca nasıl gelindiğini düşünmek gerekir. Sebebleri düşünmeksizin sonuçta takılıp kalırsanız hiç bir sorunu çözemezsiniz.
** **
GÖRÜNENDEN GÖRÜNMEYENİ ÇIKARMAK AKIL İSTER
Bir Alman subay, bir Yahudi, Bir yaşlı kadın ve onun genç kızı bir tren kompartımanında yolculuk yapıyor. Tren tünele girdiğinde birden bire ortalık karanlık oluyor. O esnada bir öpücük sesi geliyor. Arkasından Alman subayın yüzüne okkalı bir şamar atılıyor.
Yaşlı kadın şöyle düşünüyor: “Karanlıktan yararlanıp kızımı öptüler. Ama oh olsun, şamarı da yediler ya.”
Genç kız şöyle düşünüyor: “Bu ne biçim iş, benim gibi genç kızı bırakıp yaşlı annemi öpüyorlar.”
Alman subay şöyle düşünür: “Elin adamı kızı öpüyor, biz şamarı yiyiyoruz. Bu ne biçim iş”
Yahudi şöyle düşünüyor: “Karanlıkta avucumun içine öpücüğü kondurup sonra nasılda Alman subayın yüzüne şamarı patlattım.”
Olayların bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır. Bir de bizim içimizde yerleşmiş hazır kalıp şablonlarımız vardır. Bir olayın görünmeyen kısmını düşünmeyerek, görünen kısmına sadece şablonlarımızla cevap oluşturmaya çalıştığımızda gerçeğe ulaşamayız. Olayların neden sonuç ilişkisini düşünmek, görünen kısımdan mantık kullanarak görünmeyen kısmını ortaya çıkarmak gerekir. Sihirbazlar da görünen kısmıyla bizi hayran bırakırlar, görünmeyen kısmıyla bizi aldatırlar.
** **
ASIL GAYE UNUTULMAMALI
Bir çiftçi tatilde çiftliğinde çalışmak isteyen çocukları bir teste tabi tutar. Çiftçi çocuklara, “Bir hikaye anlatacağım doğru soru soranı işe alacağım” der.
Hikayeyi anlatır:
“Çiftçi Ali Ağa kümese girmeye çalışan tilkiye ateş eder. Kurşun kümeste bulunan samanları tutuşturur. Kümesteki tavuklar yanar, çiftçinin karısı da yanan tavukları kurtarmak için kümese girdiğinde kısmen yanar, sonra Ali Ağa karısını zor güç kurtarır.”
Hikayeyi dinleyen çocuklar, kimi tavuklardan, kimi ağanın karısından, kimi kümesten söz etti, soru sordu. Çiftlikte çalışmaya hak kazanan çocuk ise şu soruyu sordu: “Peki, efendim. Ali Ağa Tilkiyi vurdu mu?”
Hayatta doğru sorular sormazsak doğru cevaplar bulamayız. Attığımız adım bizi doğru sonuçlara götürüyor mu? Yoksa asıl gayeyi unutup yan yollarda kayboluyor muyuz?
Yorum Yazın