Duyunca inanamadım. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük başkanlarından Alp Yalman, Burak Elmas'ın listesine girmiş..
Tabii amaç Galatasaray'a hizmettir. Galatasaray'a hizmetin de yaşı ve makamı yoktur..
O muhteşem başkanlardan, sadece Galatasaray'a değil, Türk futboluna büyük hizmetler vermiş Ulvi Yenal, Ali Uras'ın listesinden "Disiplin Kurulu" Başkanlığı'na seçilmemiş miydi geçmişte.. O sırada, Birinci Levent'teki Galatasaray Cemiyeti'nde çöreklenmiş "Dazlak" dediğim, yani "Kafatasçı Liseciler" (Dikkat buyurun, Liseliler değil, Liseciler) "Galatasaray üyelerinin hepsi, Galatasaraylıdır ve eşittir. Bu üyeleri 'Liseliler/Liseli olmayanlar' diye ikiye bölmeyin" yazım üzerine 178 imza toplayıp Galatasaray üyeliğinden ihracımı istemişlerdi..
Üyelik başvurumun altında imzası olan 2 Galatasaraylı'dan biri Dr. Ali Uras, başkandı.
Alp Yalman da asbaşkan. Dilekçeyi uzun zaman sümen altında tuttular. Durumu öğrenince ikisiyle de konuştum. "Sakın ha" dedim.. "Sakın bekletmeyin, gereğini yapın ve dilekçeyi Disiplin Kurulu'na havale edin. Yoksa ben gereğini yapar istifa ederim.."
Mecbur kaldılar, gönderdiler. Başkan Ulvi Yenal hemen gündeme aldı.
İlk toplantıda yazımı okumuş ve "Bu yazının altına ben de imzamı atarım" demiş.
78 imzalı dilekçe de ittifakla, "İşlem yapmaya gerek yok" kararı ile kaldırılmış.
Alp Yalman, büyük sportif başarıları yanında, kulüp yapısına da sağlam ilkeler getiren başkandır.
Jupp Derwall'i Almanyalara kadar gidip ikna ederek Galatasaray'a getiren odur.
Takımın başında dünya çapında birisi varken ve tüm Almanya, "Derwall nasıl Türkiye'ye gitti" diye merak ederken, "Galatasaray'da transferi yönetim yapar.
Teknik direktörün işi yönetimin eline verdiği kadroyu kullanmaktır" ilkesini de kulübe getiren başkan da Alp olmuştur.
Bu Alp Yalman işte şimdi, "Seçimi kim kazanırsa kazansın, kulübü maaşlı elemanımız Fatih Terim'e teslim edeceğimize şimdiden söz veren bir protokol hazırlayalım ve tüm adaylar bugünden imzalayalım" diyen Burak Elmas'ı desteklediğini göstermek için adını onun listesine nasıl yazdırır?.
Bu kulübün tarihine değil sadece, Türk Futbol Tarihi'ne yazılmış en büyük kulüp futbolu başarısının, Kopenhag'ın altında imzası olan Faruk Süren'in düşünün bu seçim öncesinde adı geçmiyor ki, o Faruk Süren, bu Burak Elmas'ın kayınpederidir üstelik..
Sana ne oluyor Alp!. Sana ne oluyor?.
Geçmişte kimlerin yönetimlerinde görev alıp ne kazıklar yedin, akıllanmadın.
Şimdi de "Kulübün anahtarlarını Fatih Terim'e teslim için şimdiden protokol yapalım" diyen Burak Elmas'ın kucağına oturuyorsun..
Senin kucağında büyüyen Burak çocuğun..
Yazıklar olsun..
Galatasaraylılar..
Eğer yürekten Galatasaraylı iseniz, Burak Elmas, Metin Öztürk ve Eşref Hamamcıoğlu gibi isimlerden uzak, ama çok çok uzak durun..
Onlara vereceğiniz her oy, Fatih Terim'e gidecek ve kulübü, tarihinde ilk defa "Kutsal başkanlık makamına hakaret eden" bir maaşlı eleman yönetecektir, sakın aklınızdan çıkarmayın.
***
Ünal Özüak
BİR NUMARAMIZI KAYBETTİK!..
Yok öyle lafta değil gerçekten 0001 diploma numaralı Ortadoğu Teknik Üniversitesi mezunumuz, en etkisinde kaldığımız, rol model edindiğimiz ve en baba projelere imza atmış meslektaşımız Doruk Pamir'den söz ediyorum.
Her zaman şık!.. Blazer ceket, Oxford gömlek, kalın çizgili kravat içinde, her yönüyle kendine güvenin taştığı beden diliyle hatırlayacağız sevgili hocamızı...
Okullarını ve ders verdiklerini yan yana yazıyorum. Kalibresine siz karar verin artık..
1956-1960 arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi... Dünya 1 numarası Teknik Üniversite MIT (Massachusetts Institute of Technology-Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) Mimarlık ve Kent Planlama Bölümü.... Harvard Üniversitesi Tasarım Okulu'ndan kent planlamacılığı yüksek lisans diploması...
W.Gropius'un kurmuş olduğu TAC'de (The Architects Collaborative- Birlikte Çalışan Mimarlar) çalıştı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde ve Pennsylvania Eyalet Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde ders verdi...
Serbest çalışmalarınıysa ortağı sınıf arkadaşım mimar Ercüment Gümrük'le birlikte, 1964'te Ankara'da kurmuş olduğu bürosunda sürdürdü. Çalışmalarına 1990'da Limited Şirket'e dönüştürdüğü Mehmet Doruk Pamir & Ercüment Gümrük Associates 14'de devam ettirdi...
Binlerce metrekarelik işlerinin ayrıntısına kitap yazsak yetmez.
Bize en yakışan ve ODTÜ havasını proje pratiğine geçiren başyapıtı Bangladeş, Dakka'da OIC (İslam İşbirliği Teşkilatı) katkısıyla 1985'te yapılan İslam Teknik ve Mesleki Araştırmalar Merkezi'dir.. Git gel, proje başında durularak çıplak tuğla uygulaması birebir yapılmıştır neredeyse.
..Ve ömür törpüsü olan projesi..
İnşaat aşamasında dönemin belediyesinin gadrine uğrayan Boğaz'ın ilk yüksek katlı oteli, şimdiki Ritz Carlton..
Onun koyduğu isimle, Gökkafes..
Kat yüksekliği kısıtlamasıyla törpülenen üst katlarıyla orantısı ile oynanıp katledildiği halde çok önemli ikonik yapılarındandır İstanbul'un...
Bir yıldız mimarımız daha sonsuzluğa gitti..
Işıklarda uyusun..
***
BİR DOST, HEM DE NE BÜYÜK BİR DOST DAHA...
Mesaj Güven Osma dosttan düştü, telefonuma..
"Doruk Pamir'i kaybettik.." İlkokuldan sıra arkadaşlarıydı Güven ile Doruk...
"Ahhh" diyebildim..
Benim asker arkadaşım, 77. Dönem Muhabere Yedek Subay Okulu'nun bayraktarıydı. Nasıl güzel taşırdı Ayyıldızı.. İstirahat saatlerinin de neşesiydi. Asker arkadaşlığı başka şeye benzemez. Tezkere aldık ama, o giderek kardeşliğe dönüşen arkadaşlık hep sürdü.
Mimardı. Müthiş mimar.. Ama işin o kısmını yazmayı, mimar kardeşim, Doruk'un ODTÜ'de sınıf arkadaşı Ünal Özüak'a bıraktım..
Bir gün heyecanla geldi. Elinde bir çizimle..
"Hıncal bu imza eserim olacak" dedi..
Baktım.. Bir gökdelen.. İnönü Stadı'nın hemen arkasından yükselen yamaca bir gökdelen..
"Hayır.. Gökdelen değil, Gökkafes" dedi.. Anlattı..
"Gökdelen bir Batı mimari tarzıdır. Ben onu aldım, İslam mimarisinin simgesi 'Kafes'le birleştirdim. Oldu 'Gökkafes' dedi..
Bayıldım.. Mümkün mü bayılmamak!. İstanbul'un silüeti Haliç'in öte yanındaydı. Orada yüksek yapılar sadece cami kubbeleri ve minareler.. Dünyada eşsiz..
Şimdi onun karşısına, Doğu ve Batı'yı birleştiren kent İstanbul'a, Doğu ve Batı mimarisini birleştiren Gökkafes geliyor.. du..
Gelemedi.
Çünkü Belediye Başkanlığı'na, CHP'nin kalesi İstanbul'u taa Ekrem İmamoğlu'na dek yıkan Nurettin Sözen gelmişti. Sözen, "Yapmam, yıkarım" diyenlerin lideri oldu. Zamanın İstanbul Mimarlar ve Mühendisler Odası Başkanı'nın da desteğini aldı ve Gökkafes'in 35 metresini kesti.
Mimari bir "oranlar" sanatıdır düşünün.
Da Vinci "altın oran"ı bulmuş, hatta çizmişti.
O Mimarlar Odası Başkanı, mimarinin temeline ihanet etti. "Tümüyle yıkılmalı" dese, kendi açısından haklı olabilirdi. Ama sadece 35 metrenin tıraşlanmasını kabul etti.
Geriye bakanı öfkelendiren, çirkin, güdük bir yapı kaldı ve Doruk o bina ile ilgisini kesti. İlan da etti. Bir daha o rezil binayı ağzına almadı.. Ama asıl kötüsü, küstü, evine çekildi. Bir daha adını duyan da olmadı zaten..
Biz ilişkimizi telefonla sürdürdük. Köşesine çekilmiş o küskün adama gitmedim ben.. O da bana gelmedi.
Neşeli kahkahalarımızı karşılıklı telefonda attık yıllarca..
Taa ki, Güven'in mesajı cebime düşene kadar.
Bana hasta olduğunu bile söylememişti.
***
BÜYÜK ALTAY'I KİM?..
Büyük Mustafa, 1983 yılında Galatasaray'a transfer olurken, yıllarca kaptanlığını yaptığı Altay da küme düştü. Yıllardır İzmir'de yaşayan Öcal Ağabeyim de bir yazı yazmıştı, başlığı ikonik..
"Büyük Altay'ı kim düşürdü?."
"Büyük Mustafa" ile kelime oyunu yapıyordu aslında..
Altay, çarşamba gecesi son dakikada attığı golle play-off'u kazanıp 18 yıl sonra Süper Lig'e dönerken ben mesaj attım yakın dostum Hocama..
"Büyük Altay'ı kim çıkardı?"
Bu yazıyı yazmadan önce cevap geldi.. Dün gece telefona bakacak vakti de hali de yoktu herhalde. Kenarda dururken halinden belliydi fena hasta olduğu.. (Serumlar ve iğnelerle ayakta kalabilmiş meğer..)
"Bu soruna muhatap Öcal.. Ona soracağız Hocam. Öcal iki yazıyı yan yana koyacak artık!."
Şimdi sadece Altay değil, İzmir de bayram yapıyor.. Hem maç, hem de sonrası için sözümüz olacak elbet, Uluç Kardeşler olarak.
Şimdilik meydan, kutlamaların!.
Hoş geldin Büyük Altay!.
***
QUO VADİS İMAMOĞLU!..
Bu dünyada her şey aklıma gelirdi de, Beylikdüzü Belediye Başkanı iken yaptırdığı bitmez tükenmez halk bahçesini bana gururla gezdiren, içinde Japon Bahçesi dahil tür tür bölümleri neşe ile gösteren Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'a Başkan olunca böylesi bir değişim geçirip hayvan ve ağaç katili olacağını 40 kişi ile 40 yıl düşünsem bulamazdım..
Kafasında herhalde Türkiye'nin tümünün başkanlığı fikri de yerleşince, sevgili dostum adeta kardeşim İmamoğlu gitti, bu tanımadığım adam geldi.
Üç trole yaranmak için Adalar'ın simgesi, ikonu, efsanesi faytonlara "Yasak" dedi önce..
Ve atları başından savdı..
Geçen hafta öğrendik, çoğu ölmüş..
..Ve de o "Parkçı Ekrem" hafta başında Eyüpsultan Parkı'na balta ile gidip ağaçları kesmeye ve yerine 'Rezidans' temelleri atmaya kalkınca, başta o parkı en çok kullanan Eyüp kadınları olmak üzere öyle bir tepki ile karşılandı ki, apar topar kaçtı..
Park yıkıp beton diken Ekrem İmamoğlu..
Tanrım!. Dostlarımdan vazgeçtim. Düşmanımı siyasetçi yapma..
***
TEBESSÜM
Kayserili, Amerika'ya gitmişti. Orada bir hemşerisini buldu hemen. Bir fabrikada 20 senedir çalışıyordu. Türkiye'den gelen fırçaladı.
"Sen Kayseri'nin yüz karasısın. 20 yıldır ayni fabrikadasın ama hâlâ buranın sahibi olamamışsın."
"Mümkün değil, olamam" dedi, hemşerisi.. "Çünkü buranın sahibi de Kayserili.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatın en güzel anı, her şeyden vazgeçmeyi düşünürken, seni hayata bağlayan birinin olduğunu hatırladığın andır!. Honore de Balzac
Yorum Yazın