Gördüğünüz bu fotoğraf, İsrail’in Gazze’deki vahşetine başlamasından bir hafta önce Afganistan’da çekildi...
Bu tabutta, hayatının daha baharına bile gelmeden katledilmiş bir kız çocuğu yatıyor...
Gazze’deki İsrail vahşetinden bir hafta önce, Kabil’de Taliban vahşetinin kurbanı oldu.
Taliban canilerinin, Saayed Ul-Shudada okulunun kapısında patlattıkları bombalar 90 çocuğun hayatına mal oldu...
Yani Gazze’de katledilen çocuk sayısından fazla çocuk katledildi...
100 de yaralı var...
Kimdi bu çocuklar?
Okumak için çalışmak zorunda kalan yoksul çocuklardı çoğu...
Kitaplarını bir yardım kuruluşu sağlamıştı.
Okulun duvarlarını öğretmenleriyle birlikte öğrencileri boyamıştı.
Ölen 90 çocuğun 60’ı kız öğrenciydi...
*
Bu çocuklar neden Taliban vahşetine kurban gitti?
Çünkü Taliban kız çocuklarına okulu yasaklıyor...
Taliban’ın kontrolündeki iki bölgede kız çocuklarının 12 yaşından sonra okula gitmesi yasak...
Ve ne yazık ki Amerikan ordusunun çekilmesinden sonra kızların geleceği artık meçhul...
Madem “ümmetin adımlarını” konuşuyoruz, şu soruyu sorma zamanı da gelmedi mi...
Ümmet deyince haklı olarak aklımıza Gazze gelirken, aynı duyarlılığı neden Müslüman Afgan kızlarının uğradığı Taliban zulmü karşısında gösteremiyoruz...
*
Acaba İslam ülkeleri önce kendilerini, Türkiye gibi seçime dayalı demokrasi ile yönetilen ülkeler haline getirse, ümmetten önce millet haline getirse...
O zaman hayal ettiğimiz ümmet adımlarını daha kolay ve etkili atmaz mıydık...
Artık bunu da bir düşünelim isterseniz...
OSMAN HOCAM İNDİR ARTIK ŞU 10 BİN ADIMI
İKİ veya üç yıl oldu...
Osman Müftüoğlu’na şunu yazdım: “Her gün 10 bin adım yürüme hedefi çok fazla.
Hocam bu hedef insanda stres yaratıyor. Şunu 7 bin 500 adıma indir...”
*
Hoca önce “Haklısın” deyip hedefi 7 bin 500 adıma çekti.
Ama bir hafta sonra fikir değiştirip yeniden 10 bin adım yaptı.
Dün sürpriz bir gelişme oldu.
Harvard Üniversitesi büyük bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
Buna göre sağlıklı bir hayat için günde 4 bin 400 adım atmak yeterliymiş...
*
Hoca 10 bin adım deyince, iPhone’umun egzersiz programını da ona ayarlamıştım.
Siri’nin sesi o saatlerde sinir bozucu hale geliyor.
“Hadi Ertuğrul az kaldı, biraz daha gayret” falan...
Oysa ben her gün 5 kilometreyi çok ritimli yürüyorum...
Bu da bana yetiyor.
OSMAN HOCANIN İNATÇI 10 BİN ADIM TEZİ ŞU
DÜN Harvard araştırması gelince hemen Osman hocayı arayıp “Hocam bu defa indir şu 10 bin adım hedefini” dedim.
Ama hoca inatçı...
Bana cevap olarak şunu gönderdi:
Paslanmamak için 5 bin adım...
Yağlanmamak için 7 bin 500 adım...
İyi yaşlanmak için: 10 bin adım...
GÜNÜN FOTOĞRAFI
BİZDE Mİ HİÇ KADIN YOK ONLARDA MI HİÇ ERKEK YOK
BU fotoğraf önceki gün Moskova’dan geldi... Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın da bulunduğu bir heyet Moskova’ya giderek Türkiye’ye gelmesi beklenen Rus turist konusunu görüşmüşler.
Görüşme sırasında çekilen şu fotoğrafa bakınca aşağıdaki iki gözlemden hangisi sizin aklınıza takıldı?
Bizim heyette hiç kadın olmaması mı...
Yoksa Rus heyetinde hiç erkek bulunmaması mı...
Ne yalan söyleyeyim, benim gözüm bizim heyete takıldı...
Eminim Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda o masada olmayı layıkıyla hak eden çok sayıda kadın yönetici vardır.
BİR TASARIMCI HİKÂYESİ
HAK EDİLMİŞ BİR MEGALOMANİ Mİ YOKSA HAK EDİLMİŞ ŞIMARIKLIK MI
KONU 1970’ler... Ve bir de o dönemin müzisyenleri veya tasarımcıları olunca...
Beni bekleyen kader, sabaha kadar uykusuz kalmaktır...
Önceki gece de böyle oldu...
Çünkü konu 1970’lerin ünlü tasarımcısı Halston’du...
Tam adıyla Roy Halston Frowick...
*
Onun hayatını anlatan “Halston” adlı docudrama, geçen hafta streaming platformlara konuldu.
1970’ler Fransa hâkimiyetindeki fashion, yani moda dünyasına Amerikalı tasarımcıların gelişine tanık olundu.
Daha doğrusu modada “Amerikan tarzının” doğuşuna...
Calvin Klein, Ralph Lauren, Andy Warhol neslinin en yaratıcı simalarından biri de Halston’du...
Müthiş bir karakter...
Avantgarde bir çizim...
Ve yağmura dayanıklı suni süetten yapılmış trençkotu sokaktaki her 10 Amerikan kadınından üçüne, beşine giydiren bir deha...
Ama ne karakter...
İnatçı...
Megaloman...
Şımarık...
Ve hepsini hak eden bir yaratıcılık...
Martha Graham’ın balesine çizdiği olağanüstü giysilerle sona eren bir hayat...
Bol da hüzün var...
*
Bundan 7-8 yıl önce IWC saatlerinin bir gecesinde aynı masada yemek yediğim Ewan McGregor çok iyi oynuyor. Ve diziye harika oturan bir Ella Fitzgerald şarkısı var:
“How Deep Is The Ocean...”
Ben keyifle seyrettim...
MÜZİKTE YENİ BİR APPLE DEVRİMİ DAHA MI GELİYOR
APPLE’ın Cupertino merkezinde önceki gün beni çok ilgilendiren bir açıklama yapıldı. Eminim aranızdan çok insanı da ilgilendiren bir bilgi bu.
Apple haziran ayından itibaren streaming müzikte “Dolby Atmos” destekli yeni bir “spatial” (uzaysal) müzik teknolojisini uygulamaya koyuyormuş. Buna “Lossless audio” yani kayıpsız dinleme adı veriliyor.
*
Amazon geçtiğimiz yıl streaming müzikte HD’ye geçmişti.
Apple şimdi bir adım ileri giderek, stüdyoda kaydedildiği kalitede dinleme imkânı sunacağını iddia ediyor.
Bu sistem mevcut IOS üzerinden dinlenebilecek ama Apple’ın airPod ve Beats kulaklıklarına da yeni bir sistemle uygulanacak.
75 milyon şarkıyı ses kalitesini hiç kaybetmeden iletmeyi vaat ediyorlar.
*
Son yıllarda proaktif hoparlörler çok gelişti.
Son olarak JBL’in 310 model sistemlerini dinliyorum.
Neredeyse diskotek kalitesinde bas ve tiz ses alıyorsunuz.
Bu bir de Dolby ve Lossless teknolojisiyle desteklenirse, eminim evde ses dinleme konusunda yeni bir dönem açılacak.
*
Apple iTunes ve iPod’la müzikte gerçek bir devrim yapmıştı.
Streaming müzikte Spotify karşısında geri kalmıştı.
Bakalım bu yeni teknoloji ile arayı kapatabilecek mi...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Yorum Yazın