Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Mail: shjbjdsk@hotmail.com

Ey ahali, haydi..!

Eee... gemiler geri döndü!

Demem o ki, bu sefer Yavuz ve Midilli gemilerini kendimiz yapıyoruz, hamd olsun ki, gemilerimiz suya değdiği andan itibaren de Al Bayrak'ı dalgalandırıyor!

Ya Hu!

İnanın ki, gerisin geriye dönmelerinin sebebi bundan!

Ah ki ne ah, sebebin bu olduğuna bir inanabilsek !

Ah...

Tamam, 1915'de donanmamız Haliç'te çakılıyken, biz o kahrolası gemilerinize bayrağımızı taktık mı yoksa takmak zorunda mı kaldık, denize düşen yılana sarılır misali..!

Artık ne derseniz deyin, ama Yedi Düvel, Yeni Türkiye'yi tanıdı bildi de ah, şu entel dantel, çiçek böcek nesli mi, Z kuşağı mı, ne derseniz deyin, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize de bir anlatabilsek!

Ah, işte!

Aslına bakarsanız şu kelli felli, cumhuriyetçi, laik, marka Atatürkçüler olmasa, bu gençlerle iki muhabbet etsek, onlar bizi anlayacaklar da..!

Az bana bakın bir dakikalığına!

Şu Covid19 denen melunu, çok mu abartıyoruz ne?

Sebebiyet verdikleri gibi vesile oldukları da var!

Artık işten çıktığımızda doğru evin yolunu tutacağız, çağ çoluk, davar doluk nedir, bir bakıp, vakti zamanında yatıp güzel bir uyku alıp, güne sağlıklı başlayacağız!

Şimdi hatırlıyorum da sene 1991, Almanya turnemde, hafta içi şehirleri karanlık bastığında, şehrin boşaldığını görüp, " Bu nasıl bir haldir, bunların üstüne ölü toprağı mı örtülmüş?" demiştim!

Meğer, biz kendimizi havasız susuz koymuşuz da ölü toprağını kendi üstümüze örtmüşüz! Baksanıza, onlar hemencecik, yine Yedi Düvel oldular!

Biz, içimizdeki çakmalar yüzünden bekamızı, derken neslimizi kaybetmeme savaşı veriyoruz! 1991'de, Berlin, Viyana, Amsterdam , Brüksel sokakları sadece Cuma, Cumartesi geceleri doluyor, kendi kültürlerince de bir araya gelip eğleniyorlardı!

Pazar günü kırmızı lahana yiyip, en şık elbiselerini giyip, sayıları az da olsa, kiliseye gidiyorlardı!

Ne yani, bizim Cuma, Cumartesi geceleri gençlerimizin ve bizlerin eğlenebilecekleri bir mekan var da ben mi duymadım?

Üstelik de Ramazan Ayı'ndayız!

Hazır fırsat eldeyken, her biriniz bulunduğunuz il ya da ilçede, belediyeleri mesaj yağmuruna tutun da sosyal medya hesaplarından meddah, ortaoyunu, gölge oyunu, musiki talep edin! En azından Cuma, Cumartesi akşamları...

Olmaz mı?

Hani, o kadar meddah, gölge oyuncu, musiki sanatçısı var iken..!

En azından, iftar, sahur sofraları Ramazan'a yakışır olsa, olmaz mı?

Kim bilir, Z kuşağı görür de sever belki, kim bilir?

Benim kızım da işte, o çiçek böcek, Z kuşağı denilenlerden!

Dün akşam, Kuruluş Osman'ı seyrederken çay istedim, " Baba reklam arası olsun vereyim" dedi!

Laf aramızda, TRT1 'in, "Bir Zamanlar Kıbrıs " dizisini seyrederken de sanırım ağlamıştı!

İç acıtan arşiv görüntüleri ve özellikle küvet sahnesinde...

Bana çaktırmadan gözünü siliyordu!

Neden mi, gözlerini sildiğini benden saklıyordu ?

Bence bana güvenmiyordu !

Evet evet..!

Çünkü, ben Zafer kazanmış gibiydim, zafer kazanılmasına içimden de olsa, "Ben kazandım, nasıl da benim dediğime geldin " derim diye korkuyor!

Biz hep böyle yapmadık mı, zaten?

Ondandır ki, o bizim can parelerimiz, Cuma ve Cumartesi geceleri Taksim'de, Alsancak'ta, Kızılay'da, o, "ölü toprağı serpilmiş " dediklerimin çakma mekanlarında olmadılar mı? Takvim yaprakları okuyun onlara!

Torunlar masal dinlesin, gençler bağlama, iftar vaktini de Itri bestesiyle beklesinler!

Bir tanısalar, bir görseler vallahi sevecekler !

Ey ahali, haydi..!

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar