Bir süredir ve sistematik biçimde konuşuluyordu. Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında, Türkiye'nin çizdiği ekonomik yol haritasındaki yeni güzergâh üzerine epeyce fısıltı yayılıyordu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın OVP'yi sahiplendiğini açıklaması dahi marazi çevreleri iyileştirmeye yetmemişti. Belli ki Cumhurbaşkanımız, bu güncel tabloyu görerek önceki gün TBMM'de, ekonomi ile ilgili kısa, net ve vurucu başlıklar vermeyi tercih etti.
Önce, "Ülkemize yönelik her saldırının bir tarafında ekonomik hesaplar bulunuyor" dedi ve ardından, umumi manzaraya değinerek Türkiye'nin ekopolitik doktrininde bir sapma olmadığını vurguladı.
"Dünya genelinde enflasyon oranları son 60-70 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı. Gıdadan enerjiye, ticaretten istihdama kadar her alanda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Gelişmiş ülkeler dâhil hemen hiç kimse önünü net bir şekilde göremiyor. Türkiye olarak biz de ister istemez bu olumsuzluklardan etkileniyoruz" tespitini paylaştıktan sonra, karnından konuşanlara da adrese teslim mesajlar gönderdi:
"Seçimlerin ardından hem mevcut küresel ekonomik görünümü hem de önümüzdeki dönemde karşılaşabileceğimiz muhtemel tehditleri dikkate alan bir politikaya yöneldik. Amacımız, bu hassas dönemden ülkemizi en az kayıpla ve şayet arzu ettiğimiz neticeleri alabilirsek en büyük kazançla çıkarmaktır. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme stratejimiz ekonomi politikamızın omurgası olmaya devam ediyor. Milletimizin canını yakan hayat pahalılığını ortadan kaldırmak, deprem başta olmak üzere ülkemizin acil meselelerini çözmek, ülkemizi büyütmeyi sürdürmek için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız!"
***
BİR TERÖR EYLEMİNİN ANATOMİSİ
Terör eylemlerini organize edenlerin hedefi, toplumda dehşet ve korku salarak, güç yanılsaması oluşturarak meşru düzeni alt üst etmektir. Bu nedenle bir terör saldırısına dair yazı yazarken özel hassasiyet göstermek gerekir
1 Ekim'de, TBMM'nin yeni yasama yılına başlayacağı gün, Meclis'in tam karşısındaki İçişleri Bakanlığı/Emniyet Genel Müdürlüğü kampüsüne yönelik hain saldırı, çok yönlü değerlendirmeyi zorunlu kılıyor.
Elbette...
Teröristler ve bunları yöneten akıl hocaları, sembolik yani demokratik değeri yüksek bir güne odaklanarak sansasyon yaratmayı öncelediler.
Terörle mücadelenin merkezi konumundaki İçişleri Bakanlığı'nın seçilmesi de bilinçli bir tercihti. Terör operasyonları ile bitme noktasına gelen örgütün son çırpınışlarını gösteriyordu.
PKK terör örgütü-uyuşturucu baronları ve yerel pazarlama ağındaki çeteler dikkate alındığında, aynı anda tasfiye edilen tüm illegal yapıların amaç birliğine girebilecekleri de deşifre oldu.
İçişleri Bakanlığı'ndaki bayrak değişimi sonrası, "usul, üslup ve kadro değişikliğini" zafiyet gibi gösterme veya kullanma eğilimindeki fitne odakları da kendini belli etti!
Terör örgütünün yönetici kadrosunun kafası koparıldıkça sahaya sürülecek, kandırılacak terörist bulmakta zorlandığı ve acziyet içinde olduğu bir kez daha açığa çıktı.
Türk polisinin duyarlılığı, refleksi, mukavemet kabiliyeti büyük bir faciayı önledi. Kritik kurumları koruyan ekiplerin profesyonelliğinin önemi ve gereği teyit edildi.
Örgütün, Suriye'den silah ve mühimmat getirme, plaka tanıma sisteminden kaçma, olabildiğince isimsiz militan bulma gibi manevralara yöneldiği görüldü.
Belli ki...
Karabağ'da, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, Kıbrıs'ta büyük tezgâhı bozan, bölgesinde oyun kurucuya dönüşen, küresel sistemin adaletsizliği sorgulayan Türkiye, yine rahat bırakılmayacak. Bilhassa Cumhuriyetimizin 100. yılını gölgelemek isteyen ihanet şebekeleri boş durmayacak! Devleti yönetenlerin kudreti, güvenlik kurumlarının etkin işbirliği ve artan milli bağışıklıkla bütün bu kirli oyunları dün olduğu gibi bugün ve yarın da bozacak irade şükür ki bu onurlu millette mevcut.
Yorum Yazın