Gelinen aşamada, "Birileri tarafından mı konuşturuluyor veya kendince şahsi hesabını mı görüyor?" sorusuna cevap bulmak kadar, "Artık birilerince korunup kollanıyor" durumunu da hesaba katmak gerekiyor. Organize suç örgütü lideri sicili taşıdığını kabul eden bir kişinin merak figürü haline gelmesi, siyaset ve devlet dinamikleri adına sonrası da düşünülerek ele alınmak zorunda.
Tabii ki devlet, devlet olma vasfının gereğini yapmak, buna uygun nokta çözümler üretmek ve netice almakla mükellef.
Ancak unutulmaması gereken husus...
Yıllarca Kurtlar Vadisi vb. senaryolar üzerinden önden yüklemeyle biçimlendirilmiş bir kitlenin, şu anki video kurgusuyla bilinçaltının hareketlendirilmekte oluşudur.
Ayrıca...
Pandemi şartlarının belirlediği sosyopsikolojik ortamı da iyi etüt etmeliyiz. Uzun süredir eve ve içe kapanan toplum kesimlerinin "telefon-tablet-televizyon" üçgenindeki etkileşimini, "iddia, ifşa, iftira" bağlamındaki söylem ve duyumları gerçeklik gibi kabul etme eğilimine girmesini de her yönüyle masa yatırmalıyız.
***
Kabul...
Pandemi günleri sahaya çıkmayı, yani birebir teması çok kısıtladı. Candan temas azalınca, camdan temas devreye girdi. Burada da sosyal medya, muhalif unsurların elinde karamsarlığın, yalanın, spekülasyonun bulaşıcı biçimde yayıldığı mecraya dönüştürüldü. Bununla da kalmadı. Örneğin bugün, Cumhurbaşkanı ve kabinesiyle bitmek bilmeyen meselesi olan çeşitli gruplar, temsilcisi oldukları siyasetle örtüşen faaliyetlerinin "bir taraftarlık türü" olduğunu ustaca kamufle edebilirken... Ülkenin dününü unutmadan yarınları için söz söyleme çabasında olanları veya yapıcı eleştiride bulunma arayışlarını kolaylıkla değersizleştirebiliyorlar.
Yetmiyor!
Sanal alemde koparılan fırtına, ülkenin tek gerçeği olarak sunulabiliyor. Evet, tüm toplumlar, asimetrik bilgi bombardımanı altında. Ve enformatik cehaletin esiri de olabilmekte. Özellikle gençler... Heyecanlarıyla, sorgulamalarıyla ana hedefler arasında!
İşte bu nedenle...
Toplumun her ferdine, zamana ve zemine göre... Durup dinlenmeden doğruları anlatmak, aynı zamanda güncel yakınmalarını dinlemek ve çözümün doğru adresini göstermek gerekiyor. Sanırım, siyasetin yeni normali de bu olacak.
Ve nihayet en mühimi...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan... Tamam, 20 yıldır her hal ve şart altında, büyük kırılma anlarında siyasal mimarisini ve devleti ayakta tutmayı başardı. Ama eskisi gibi "Nasılsa Erdoğan var. Alana çıkar, son düzlükte bizim adımıza da yarışı kazanır" rahatlığına bel bağlanmamalı. O, üstüne düşeni, milletiyle bütünleşerek sonuca ulaştırır da... Eldeki veriler, Türkiye'nin, bir erken seçime gitmeyeceğini ama "erkenden seçim atmosferine sokularak" hayli yüksek tansiyonlu süreçlere sürüklenebileceğine işaret ediyor. Dileriz böyle olmaz. Fakat ihtiyatı elden bırakmadan, kapsayıcı politikaları uygulamaya taşımakta, aşılamanın da avantajı ile yine, yeniden halkla iç içe olmakta sonsuz fayda var.
Ya biz milli çıkarlarımıza dayalı oyunumuzu oynayacağız ya da birilerinin gazına getirilenlerimiz ise dışarıda pişirilen oyunun içerideki figüranlarına dönüşecekler. Aman dikkat!
Yorum Yazın