Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs'a gerçekten çıkarma yaptı. Başta Avrupalılar olmak üzere dünya kamuoyunun bile büyük dikkatini çekti. Bu ziyaret Kıbrıs'a yönelik desteğin artarak devam edeceği ve hatta belki de yeni aşamalara geçeceğimiz anlamına gelebilir.
Ama bu çıkarmanın dış politika ve Kıbrıs ötesinde de anlamları var. Hatta büyük bir oranı Türkiye siyasetine dairdir diyebiliriz. Erdoğan, Bahçeli, Oğuzhan Asiltürk ve Mustafa Destici hep beraber aslında bir ittifak görüntüsü de verdi.
Bilen bilir. Kıbrıs, Türkiye için sadece bir dış politika meselesi değildir. Türkiye'nin ulusal çıkar tanımlamasında öylesine merkezi bir rol oynar ki, içe dönük sonuçlarının olmaması da düşünülemez.
Ziyaretteki resimler tam da bu gerçeklikle üst üste oturuyor. Erdoğan, yerli ve milli siyaset olarak tarif ettiği şeyi Kıbrıs'ta sergiledi. Böylece 2023 için de açık bir mesaj veriyor. Türkiye'de siyasetin iki kutbu var. Biri, aralarındaki tüm farklara rağmen Türkiye fikri etrafında birleşebilen ve ayrıntıları göz ardı edebilen bir ittifak. Diğeri ise Türkiye'nin siyasi istikrarına katkı sunmak yerine yıkım siyaseti üreten bir ittifak. Sanırım önümüzdeki günlerde bu iddiayı çok daha yaygın bir biçimde göreceğiz.
Erdoğan öylesine bir merkez inşa ediyor ki, bunun dışında kalanların marjinalleşme ihtimali çok yüksek. CHP ve HDP'nin zaten tarafı baştan belli. Ama İYİ Parti böylesi bir merkez inşasının karşısında ne kadar direnebilir? Israrla direnmeyi sürdürebilir. Fakat o zaman CHP'den farkı kalır mı? İYİ Parti'nin siyaset yapabilme ihtimali olan iki alan var. Birisi milliyetçilik diğeri merkez sağ. Fakat milliyetçilik, siyasetin merkezine Erdoğan ve Bahçeli liderliğinde bu kadar yerleşirken İYİ Parti kendisini nereye konumlandıracak? Bu ciddi bir sorun. Belki İYİ Parti'yi bitirmez ama asla büyütmez. Ve eğer İYİ Parti eksen değiştirecek olursa da bu kez CHP ve HDP daha da marjinalleşir. Görünen o ki, 2023'ün kilidi burada çözülecek.
İki yıl sonrasının seçim sonuçları üzerine spekülasyon yapmak bile anlamlı değil. Ancak o seçime giderken Erdoğan'ın ciddi bir blok inşa edeceğini görmek lazım. Bence bu seçimlere dair ilk ipucuydu. Özellikle Kıbrıs ve benzeri meseleler üzerinden Türkiye'ye yönelik Batı baskısı da zaten artacak gibi görünüyor. Bu nedenle de iç siyaset ile dış siyaset üst üste oturabilir. Böyle bir ortamda da Erdoğan yine en iyi tercih olarak görülecektir.
Muhalefet algı operasyonları üzerinden söylem üstünlüğü kurma çabalarına devam edebilir. Erdoğan ise kurumsal siyaseti yeniden şekillendiriyor. Söylem değil gerçek siyaset zeminini kurguluyor. İşte zaten bu yüzden hep kazanıyor.
Yorum Yazın