Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haklı olarak “Mutasyon ve salgının inişli çıkışlı rakam ve görüntüleri bizi karar almada zorluyor ama yine de bütün şartları zorlayarak aldığımız son kararların arkasında durmaya gayret edeceğiz” şeklinde özetleyebileceğimiz bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı haklı. Sadece bizde değil, hemen her ülkede özellikle de yakın ilişki içinde olduğumuz Avrupa coğrafyasında “KORONAVİRÜS DALGALARI” bir gidip, bir geliyor! Mesela Almanya ve İtalya’da durum tam da böyle ve neredeyse ciddi bir felaket halinde. Nedeni şu...
İKİ ÖRNEK
ALMANYA VE İTALYA’DA 3. DALGA BAŞLADI
Geçtiğimiz hafta ortasında önce Almanya’da, doğrudan Şansölye Merkel’in ağzından “3. dalganın kapıda” olduğu açıklandı. İki gün önce de İtalya Başbakanı Mario Draghi vaka sayısında baş edilmesi güç bir artışın başladığını ve ülkedeki kırmızı bölgelerin sayısının hızla arttığını belirterek “Ülkenin yarısı karantinaya alınacak” şeklinde özetlenebilecek ciddi bir açıklamaya imza attı. Peki sonuç ne?
BANA GÖRE
MUTASYONA KARŞI 3 ÖNEMLİ STRATEJİ
MADDE 1- AŞILAMA HIZLANDIRILMALI: Eldeki bütün imkânlar kullanılmalı hatta sonuna kadar zorlanmalı, daha fazla ve hızlı aşı uygulaması için her şey yapılmalı. Zira aşı kampanyasının süresi uzadıkça yeni mutasyonların gelişeceği kesindir.
MADDE 2- SOSYAL MESAFE DAHA DA ARTMALI: Mademki bizdeki mutasyonların çoğunluğunu İngiliz mutasyonu oluşturuyor ve mademki İngiliz mutasyonlu virüslerin temel özelliğini “daha kolay bulaşma gücü” oluşturuyor, yapacağımız üç değişimden birinin de “sosyal mesafeyi 2 metreye çıkarmak” olduğundan kimse şüphe etmesin.
MADDE 3- MASKE MESELESİ ŞİMDİ DAHA ÖNEMLİ: Bir tarafta bulaşıcılığı artan bir virüs var, diğer tarafta da haklı olarak evinde oturmaktan sıkılan değerli halkımız, döndürmekte iyice zorlandığımız ekonomimiz var. Eğer sokağa çıkacaksak, eğer kafeler, restoranlar ve benzeri yerlerde sosyalleşerek bir parça da olsa rahatlayacaksak, eğer uzaktan da olsa eş dost buluşmaları yapacak, hasret kalmalara son vereceksek, eğer ekonomi çarkını döndürmeye devam edeceksek, maske meselesini bugünlerde daha da ciddiye almak zorundayız.
MESELE ŞUDUR
BİZE DAHA ÇOK GAYRET LAZIM
Aşılama sürati ve miktarında fena değiliz. Rakamlara bakılırsa dünya genelinde ilk 7’nin içindeyiz. Hastanelerimizdeki alarm durumu ve sağlık ordumuzun başarısı da eksiksiz devam ediyor. Bu arada hepsinin “14 Mart Sağlık Günü”nü yürekten kutluyorum. Sağlık ordumuz her zamanki gibi dipdiri ve ayakta. Hizmetlerini aksatmadan sürdürüyor. Meselenin bundan sonraki çözümü millet olarak karşımızdaki bu yeni mutasyon dalgası ile mücadelede “biraz daha samimi, biraz daha dikkatli, biraz daha gayretli ve sürekli” bir çaba içine girmemizle ilişkili. ENSEMİZİ ASLA KARARTMAYACAĞIZ. Ve bu can sıkıcı, bu müthiş yıpratıcı savaşı mutlaka ama mutlaka biz kazanacağız.
GÜNÜN TAVSİYESİ
AKLINIZA SAHİP ÇIKIN
BEYNİMİZ, hem fiziksel hem kimyasal hem de duygusal olarak bedenimizin en hassas organlarından biridir. Eğer onu koruyup kollamak istiyorsanız şu 10 tavsiyeyi aklınızdan hiç çıkarmayın.
İLK 5
1- Hareket edin, aktif olun ve bu işi son nefesinize kadar ısrarla sürdürün.
2- Onu stresten uzak tutun, sünger değil teflon olun.
3- Toksik gıdalardan (şeker, transyağ, kimyasal katkılar vs) uzak durup doğal besinlere yönelin.
4- Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamaya gayret edin.
5- Kötü alışkanlıklara (alkol, sigara vb) “Hayır” deyin.
İKİNCİ BEŞ
1- Uykunuzdan taviz vermeyin.
2- Doğru takviyeler (Omega 3, B12, D vitamini) kullanmaya gayret edin.
3- Ağır metaller ve toksik küflerle zehirlenmeyin.
4- Elektromanyetik kirlenmeye dikkat edin.
5- Başınızı travmalardan koruyun.
BİR TAVSİYE
ÜZÜLMEYİN ERTUĞRUL BEY
ERTUĞRUL Özkök’ün dünkü “ALZHEIMER KORKUSU” da içeren mükemmel hafta sonu yazısını okuyunca ona Andre Maurois’nın “Yaşama Sanatı” kitabından aldığım bazı “İYİ YAŞLANMA” tavsiyelerini yeniden hatırlatmak istedim. Ertuğrul Bey bakın, A. Maurois 1934’te neler yazmış:
TAVSİYE 1: Yaşlılığın gerçek kötü yanı bedenin zayıf düşmesi değil, ruhun kayıtsız kalmasıdır. Fakat bu kayıtsızlıkla mücadele edebiliriz, etmeliyiz de.
TAVSİYE 2- (Unutmayalım ki) Yaşlanmak kötü bir alışkanlıktan başka bir şey değildir; işi olan insanlar bu alışkanlığı edinecek zamanı bulamaz.
TAVSİYE 3- İyi yaşlanmanın iki ayrı yolu vardır. Birincisi (en zor olanı) yaşlanmamaktır. Faaliyete devam etmek suretiyle yaşlılıktan kurtulanların izlediği yol, bu yoldur. İyi yaşlanmanın ikinci yolu ise yaşlılığı kabul etmektir.
(NOT: Orta yaşlılığın keyfini süren ve 80’li yaşlarda başlayacağı yaşlılık dönemine dikkatle hazırlanan Ertuğrul Özkök’e bir tavsiye de benden: Daha çok detay istiyorsa, bir pazar röportajına hazırım.)
Yorum Yazın