Tüm dünya, "gıda ve enerji şokuyla" büyük sınamadan geçiyor. Türkiye de küresel sistemin ürettiği bu ek maliyetlerle baş etmeye çalışan ülkelerin başında geliyor. Rusya-Ukrayna-Hindistan kaynaklı tahıl krizi, Avrupa ve Kuzey Afrika'dakiler başta olmak üzere pek çok ülkeyi kara kara düşündürüyor. Uluslararası lojistik zincirinin kırılması, giderek artan ticari korumacılık, dünya savaşına evrilmeye müsait bölgesel çatışmalar, yarınlara dair endişeleri artırıyor.
Geçen yıl bu aylarda varili 40 dolar civarında olan ham petrolün, şimdilerde 110 dolarda ancak dengelenmesi başlı başına bir mesele iken doğal gaz fiyatları da bu yılın ilk 5 ayında (bin metreküpü) ortalama 1.222 dolar seviyelerinde gerçekleşti. 2021 ortalaması ise 483 dolardı. Yani geçen seneye göre, şu an iki kattan daha fazla bir artış söz konusu. Uzmanlar, fiyatların önümüzdeki yıl da yükseleceği yönünde projeksiyonlar yapmaya başladı.
İşte bu ortamda Türkiye, her türlü siyasi, ekonomik, jeopolitik kısır döngüden kurtulacak formüllerin arayışında. Nitekim bu noktada en önemli teminat unsurlarımız yerli doğal gazımız, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlarımız.
***
Dün, Turkuvaz Medya Grubumuzun ev sahipliğinde, "Enerji ve Doğal Kaynaklar Zirvemizin" 5'incisini düzenledik. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bakan Yardımcıları Alparslan Bayraktar, Abdullah Tancan, Şeref Kalaycı, Meclis Enerji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, sektörün emektarları, gövdesini taşın altına uzatan müteşebbisler... Hep birlikte pandemi günlerinin içe kapanık, karamsar ruh halinden, oldukça çalkantılı global ortamda her şeye rağmen aydınlık geleceği konuştuk. Detaylarını ekonomi sayfalarımızda okuyacağınız birbirinden vizyoner mesajlardan eminim istifade edeceksiniz.
Ben, zorlu bir virajı almaya çalıştığımız bu dönemde enseyi karartmamak adına birkaç hususu ayrıca dikkatlerinize sunmak istedim.
Bakan Dönmez'in anlatımına göre, Türkiye'de hane halklarının yıllık ortalama doğalgaz tüketimi 1.060 metreküp dolayında. Eğer binalarımızı yalıtırsak bu tüketimi bin metreküplerden 750 metreküpe çekmek ve ödediğimiz faturayı yüzde 25 azaltmak mümkün. Kanımca, devletin sübvansiyonları bir yere kadar etkili. Ama enerji verimliliği, faturaların yükünü azaltmanın en sihirli yolu. Üstelik bu amaçla yapılacak harcamalar, 4 yıl içinde kendi kendini finanse etmiş oluyor.
Belli somut verileri, hatta gerçeklikleri paylaşmamız, elbette her ailenin, her bireyin aşmaya çalıştığı sorunlara pansuman tedavisi yapmak anlamına gelmiyor. Aksine, derdi ile dertlendiğimiz milyonlara, esasen dert ortağı olduğumuzu da hatırlatma amacı taşıyor.
Sözün özü...
AK Parti kurulduğunda da 2002'de iş başına geldiğinde de Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi... (Küresel manada) Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir sürece hazırlanmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Zira, şans sadece hazırlıklı olanın yüzüne gülüyor!
Yorum Yazın