Korkunç haber, Milliyet'te Çiğdem Yılmaz imzasıyla yayınlandı. Sadece ocak ayı içinde tam 6 kadın yüksekten düşmüş. Bunlardan sadece biri ağır yaralı olarak kurtulmuş. Vakaların hemen hepsi şüpheli bulunmuş. Yani camdan, balkondan atılma ihtimalleri yüksek. Ayrıca 2022'nin ilk ayında 36 kadın, erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirmiş. İstatistiğin vahametine bakar mısınız? Her gün 1'den fazla kadınımızı erkek şiddetine kurban veriyoruz.
Aslında kadınların yüksek binalardan atılmalarının giderek arttığı gerçeğini bundan 2 yıl önce fark etmiş ve bizim Zap'tiye kutucuğunda "Kadınlarımızı kurtarmak için rezidansların altına ağ gerilsin" diyerek bu korkunç durumu en çarpıcı haliyle vurgulamaya çalışmıştım.
Alınmaya çalışılan tüm önlemlere rağmen istatistik daha da korkutucu bir hale bürünüyor. Ne yazık ki artık erkekler tarafından öldürülen kadınların haberleri iç sayfalara taşınmaya başladı. En tehlikelisi de bu zaten... Alışmak ve kanıksamak...
Kadın, eski kocasının niyetini anlayıp, 4 kez koruma istiyor ama nafile... Koruyamıyoruz... Yaptığımız, sadece arkasından ağıt yakmak... Her gün bir başka kadının haber bültenlerindeki çığlığını duyuyoruz: "Bu adam beni öldürecek. Ben öldükten sonra mı duyacaksınız beni? Ölmek istemiyorum." Adam, uzaklaştırma kararının sona erdiği ilk gün gidip karısını öldürüyor...
Elektronik kelepçe, panik butonu ve KADES uygulaması kadınlarımızı bir yere kadar koruyabiliyor. Tek çare, kadına karşı şiddet suçunun cezasını artırmak, bu fiili işleyenleri hemen salıvermemek.Yeni ama tecrübeli Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ'ın girişeceği adalet reformunun ilk maddesi, 'düşen' kadınlar olmalı. Ahlaken değil, fiziken...
Radyo günlerine geri döndük
Siz de artık televizyon izlemiyor, dinliyor musunuz? Muhtemelen öylesinizdir. Çünkü sosyal medya elimize yapıştığından beri eşimizden, evladımızdan daha çok cep telefonu ya da tabletin ekranını görür olduk. Herkes televizyon izleme alışkanlığının 'izleme' kısmını kaybetti, televizyonu 'dinler' hale geldi. Çünkü herkesin gözü elindeki cep telefonu ya da tablette.
Bu durum en çok yapımcıları ve yönetmenleri ilgilendiriyor. Zira artık televizyonun cazibe merkezi olarak görüntünün yerini ses aldı. Şimdilerde evdeki insanın gözünü cep telefonundan kaldırıp, ekrana odaklayabilmek için cayırtılı ses efektlerine, çarpıcı konuşmalara, etkileyici ses tonlarına daha fazla ihtiyaç var. Özellikle dizilerin diyalog yazarları, 'radyo tiyatrosu' formatında cümleler yazmak zorunda.
Hikayeyi, görüntüden çok sesle anlatan kazanacak. Benden uyandırması...
Kovid'den 87 bin kişi öldü, farkında mısınız?
Pandemideki en tehlikeli gelişme, son günlere hakim olan şu yalancı bahar havası... Maskeler fora, mesafe hak getire... Tabii ki enseyi karartın, umudu kesin, evinize tıkılıp kalın demiyorum. Ama Kovid-19'un hâlâ öldürücü bir hastalık olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Durumun ciddiyetini ortaya koyan bir sayı var: 87 bin... Bugüne kadar Türkiye'de Koronavirüs'ten ölenlerin toplam sayısı... Biz teröre, depreme bile bu kadar kurban vermedik. Her gün ortalama 200 kişi bu hastalık yüzünden toprağa karışıyor. Ama durumun farkında değiliz. Çünkü önceleri her gün açıklanan o turkuvaz renkli tabloda o güne kadar tespit edilen toplam vefat sayısı da yer alırdı. Sonradan bu uygulamadan vazgeçildi.
Bana göre bu sayının görünmez hale getirilmesi, işin ciddiyetinin kavranmasını, kişisel önlemlerin devam ettirilmesini engelliyor. Zira bizim karakteristik özelliklerimiz arasında gözü korkutulmadan harekete geçmemek de var...
Ne demiş?
Esra Erol'un programından bir diyalog: Ahmet Karaboğa: "Bedia bizim eve kuma olarak geldi. Hiç olmayan bir şey mi bu?" Esra Erol: "Olmayacak tabii. Senin gibi adamların kökü kuruyacak!.."
Gaf kürsüsü
360 kanalındaki Ben Bilirim yarışmasında üniversite mezunu 4 yarışmacı 7 harfi açılmış olan Nihavent kelimesini bir türlü bilemeyince izleyiciler saçını başını yoldu.
Zap'tiye
Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmayla midenin, beyinden daha akıllı olduğu ortaya çıkmış. Öyle ya, boş mide guruldayarak sizi uyarır. Boş beyin ise durumun farkına bile varmaz.
Yorum Yazın