Ne zaman Instagram’da bir paylaşım yapsam altına mutlaka şu yorumlar geliyor:
“Memleketin bunca meselesi varken sen nelerle meşgulsün... Bak Emin Çölaşan nasıl yazıyor...”
Her defasında açıp Emin Çölaşan nasıl yazıyor diye bakıyorum...
Her defasında hiç şaşırmıyorum...
Çünkü onu Ankara yıllarından tanıdığım günlerden beri her iktidar için hep aynı şeyleri yazıyor...
*
Takdir de ediyorum...
Hiç bıkmıyor, usanmıyor, hep aynı şeyleri yazıyorum demiyor, kendi değişmiyor, konularını hiç değiştirmiyor...
Her gün memleketin en önemli meselelerini yazıyor.
Hadi bu eleştirileri dikkate alıp ben de ciddi şeyler yazayım diye bakıyorum...
Peki nedir memleketin ciddi meselesi?
İktidara bakıyorum: FETÖ, terör, dış odaklar, İsrail, Gazze...
Muhalefete bakıyorum: COVID, ekonomik sıkıntılar, Merkez Bankası rezervleri, hapisteki aydınlar, adalet...
Sosyal medyaya bakıyorum: İktidarın meselelerinden bambaşka başka bir şey...
Birinin “Memleket meselesi” dediğine öteki “Dış mihrakların gündem saptırması” diyor...
Ve sonra arkadaş WhatsApp gruplarına bakıyorum...
4 bin 400 adım meselesi... Testosteron iyi mi kötü mü tartışması... Streaming platformlarda hangi filmi seyredelim... ‘Sadakatsiz’in son bölümü... Hangi aşıyı oldun... Bodrum’a ne zaman gidiyorsun... Ne olacak bu Fener’in hali... Mesut Özil bu cuma hangi paylaşımı yapacak...
Ve bir de malum konu...
*
Anlayacağınız karar veremiyorum...
O nedenle bugün de memleketin bunca meselesi varken ben yine hiç mesele olmayan konulara dalacağım...
Memleketin ciddi meselelerini memleketin en ciddi yazarlarına bırakıyorum.
Nitekim başyazarımdan da ciddi bir uyarı aldım, onunla başlayacağım.
BAŞYAZARDAN UYARI: ‘KARDEŞİM SEN SÜPER ERKEK FALAN DEĞİLSİN’
Bunu söyleyen kişi Hürriyet’in başyazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu...
Adımı vermiyor ama sözünün adresi benim.
Dünkü yazısında diyor ki “Ey Özkök, son kan tahlilinde çıkan testosteron miktarına bakarak böbürlenme. Senden de büyük süper erkekler var...”
*
Olay şu...
Son tahlilimde testosteron miktarım 18.9 çıktı.
Üst limiti 21... Yani limite yakınım.
Evet testosteronum yüksek ama ben hayatımda bu rakamı ona buna gösterip hiç böbürlenmedim.
Ben bunu mesele yapmadım ama galiba Osman hoca hafif bir kıskançlık meselesi yapmış. Üstelik bana çakmak için yanına Prof. Saadettin Eskiçorapçı’yı da almış ikisi birden üstüme geliyor.
*
Saadettin hoca daha önce benim de yazdığım gibi diyor ki:
“Kandaki testosteron oranının yüksekliği ile övünen erkeklere kötü haberim var. Yüksek testosteron cinsel güç üzerinde öyle önemli bir etkiye sahip değil.”
Hoca orada da kalmamış. Diyor ki: “Hatta beyindeki cinsel merkezi bozarak aksi etki bile yapıyor...”
Hocam siz hep birlikte bize yıllarca “Erkeklik demek testosteron demektir” dediniz.
Şimdi yaşınız geldi testosteron düştü.
Bu defa ters köşe yapıyorsunuz...
Yoksa durup dururken aleni kıskançlık kokan bu sözler niye ki...
UPPER CİHANGİR YANLIŞ ADRES, BEN ORADA DEĞİLİM
OSMAN hoca bir de “Upper Cihangir’de bu konuşuluyor” diye yanlış adres vermiş....
Ben Upper Cihangir’den değilim...
Upper Cihangir’dekilerin, memleket meselelerini ve entelektüel vaziyetleri konuşmaktan cinselliğe halleri kalmamış...
Bu mesele onları aşar...
BAŞKAN ÇEVRECİYİ KAZANACAĞIM DİYE APEROCUYU KAYBEDİYOR
FRANSA birbirine girmiş durumda.
Hem de iklim yüzünden... Olay şu.
Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’yı iklim değişikliğine karşı mücadelede dünya şampiyonu yapmak istiyor.
O amaçla Fransız Parlamentosu’ndan çok sıkı tedbirler içeren bir kanun geçirtti. Buna göre artık Fransız kafelerinin dış kısımlarındaki gazla çalışan ısıtma aletleri yasaklanıyor.
Bu demek ki, dışarıda oturup, Gauloises sigarası ile bir kadeh apero (aperatif içki) almak artık hayal olacak.
Isıtma cihazları ile yaz sokağını kışa da taşıyan Paris böylece yaşam kültürünün çok önemli bir alışkanlığından vazgeçecek. Bütün Avrupa’da Yeşiller hareketi yükseliyor.
Aşırı sağ partiler bile çevreci oluyor.
Macron da yaklaşan seçimlerde genç çevreci oyları alabilmek için mücadele ediyor. Fransa sadece hayatını yaşamayı değil, muhalefetini de sokaklarda yapan bir toplum. 68 Mayıs’ında yollardaki taşları sökerek vermişti mücadelesini...
Bakalım çevreciler mi kazanacak, yoksa “Aperomu vermem” diyen sokak Fransız’ı mı...
EYVAH Kİ EYVAH POLİS BİLE ARTIK ‘CAN GÜVENLİĞİM YOK’ DİYORSA
Bu fotoğrafa bakınca ne görüyorsunuz?
Muhalif gruplar iktidara karşı gösteri yapıyor değil mi... Hayır gösteriyi yapan Fransız polisleri...
Hükümetten ne istiyorlar biliyor musunuz?
“Hayatımız giderek daha tehlike altında, can güvenliğimiz yok, bizi koruyucu politikalar uygulayın...”
Polis kendi hayatını tehlikede görürse bizi nasıl korur diyeceksiniz...
Ama çok ilginç ve önemli bir gerekçeleri var:
“Ekonomik ve sosyal politikalarınız çok kötü. Halkın durumunu düzeltecek politikalar uygulamazsanız bizim de hayatımız tehlikeye giriyor” diyorlar.
Bence bütün ülkelerde üzerinde çok düşünülecek bir gerekçe bu.
DÜNYANIN EN YAKIŞIKLI ERKEĞİNİN YERİNİ ‘EN HOŞ ÇOCUĞU’ MU ALIYOR
GQ dergisi son sayısının kapağını “Dünyanın en hoş erkeği”ne ayırdı. Dergi “ASAP Rocky” adlı hip hop sanatçısını yılın en hoş erkeği seçti. Onun için kullandığı kelime “Prettiest”...
Aslında “En güzel” olarak çevirmek daha doğru ama bana sanki “En hoş” demek Türkçe’de daha doğru gibi geldi.
Eskiden “En yakışıklı” erkek veya “En seksi” erkek diye seçilirdi.
Kavramlar değişiyor...
Bir erkekte güzellik anlayışı George Clooney’in “En seksi” erkek mertebesinden “En hoş çocuk” unvanına geldi.
Ne diyorsunuz maçolar?
Tenzili rütbe mi...
Yoksa terfi mi...
OSCAR ALAN HERGELE EŞEK 20 YAŞINA GİRDİ
ÇİZGİ film tarihin en büyük kahramanlarından biri “Shrek”...
Shrek dünyanın en hergele eşeği... O bir çizgi film kahramanı...
Disney’in çizgi film şirketi Pixar 2001 yılında o filmi çıkardığında kimse büyük bir ticari başarı kazanacağına inanmıyordu.
Övünmek gibi olmasın ben daha o gün ilk gördüğümde inanmış ve Türkiye’deki ilk yazıyı yazmıştım.
O Shrek büyük ticari başarılara imza attı. Oscar kazandı... Ve ben 20 yıldır hiç bıkmadan seyrediyorum bu şahane hergele eşeği...
Üçkâğıtçııı...
Güvenilmeeeez...
Ama öyle sempatik ki...
Tam “Arkadaşım Eşşek” yani...
İyi ki doğdun Shrek...
Daha nice yıllara eşşek biraderim...
ÜZERİNDE YÜZLERCE ARI İLE 18 DAKİKA BU POZU NASIL VERDİ
DÜN Instagram’daki en ilginç paylaşımı National Geographic yaptı.
Arılar Günü dolayısıyla Angelina Jolie’nin bu fotoğrafını çekmişler. Fotoğraf çekilirken Angelina Jolie hariç sette herkes arılara karşı koruyucu elbise giymiş.
Arılar sokmasın diye çekim karanlıkta yapılmış. Angelina Jolie 18 dakika boyunca üzerindeki arılarla böyle hareketsiz biçimde durmuş. Amaç bütün dünyaya ‘arıların hayatımızdaki önemini’ ve karşı karşıya bulundukları tehlikeyi anlatmak.
Dün baktığımda 600 bin kişi beğenmişti bu paylaşımı. Her yıl Arılar Günü’nde hatırlatıyorum...
Ne demişti Einstein?
“Bir gün arılar yok olursa sıra insanlara gelmiş demektir...”
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Yorum Yazın