Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Mail: djghdgd@hotmail.com

Emel bebekler kimden kaçıp kimlere sığınıyor

Siz de izlemişsinizdir... Suriye sınırını geçen bir kız çocuğu, 27 Temmuz günü Gaziantep’ten uzun bir yürüyüşe başladı.

Adı “Küçük Emel”...

Ama 3 metre 66 santim boyunda dev bir kız çocuğu...

Suriyeli..

*

Arapça adı “Amal”... “Umut” anlamına geliyor...

Türkiye’yi baştan sona geçti ve şu sıralar Yunanistan’a girdi ve orada da yürümeye devam ediyor.

8 bin kilometre yol yürüyecek.

Amacı İngiltere’de Manchester’a gitmek...

Yol boyunca da Avrupa’nın insanlarına göçmenlerin sorununu anlatacak.

Emel bebekler kimden kaçıp kimlere sığınıyor

Emel mekanik dev bir bebek.

“The Walk” yani “Yürüyüş” isimli bir tiyatro projesinin ürünü olarak yapılmış.

İngiltere merkezli “Good Chance” tiyatrosu ile dünyanın önde gelen kukla topluluklarından Handspring Kukla Kumpanyası’nın ortaklaşa yaptığı dev bir kukla.

Türkiye yapımcıları ise İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı...

Ayrıca Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği de destekçisi.

*

Emel, bu hafta Yunanistan’ın Meteora denilen yerine geldi ve orada hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı...

Bazı yerel yöneticiler “Bu Müslüman kızın Meteora’da ne işi var” diye ayaklandı.

Meteora, Rum Ortodoks kiliselerinin bulunduğu koyu dindar bir bölge...

Oysa kimse sormuyor:

“Emel sen nereden ve kimlerden kaçıyorsun?”

*

Emel Suriye’den kaçıyor...

Yani Müslüman’ın Müslüman’a zulmettiği bir ülkeden...

Ve istikameti Batı...

Yani Hıristiyanların yaşadığı bir coğrafyaya sığınmak istiyor...

Emel bebekler kimden kaçıp kimlere sığınıyor

Küçük Emel’in Meteora’ya vardığı gün Afganistan’dan küçük bir haber geldi.

Taliban yönetimi, yabancı ülkeye gitmek isteyen Afgan vatandaşlarına izin verileceğini açıkladı.

Peki hangi ülkelere gidecek bu Afgan vatandaşları:

Amerika, İngiltere, Avustralya, Fransa, Japonya ve İspanya...

Eee hani nerede, bir İslam ülkesi yok mu...

*

Hadi yine Küçük Emel’e dönelim...

Doğu’da bir ülkeye doğru yürüyüşe geçen bir Küçük Emel daha var mı...

Yok...

Bütün bunlara bakınca artık siz de şu soruyu sormuyor musunuz:

Fanatik Müslüman zulmünden kaçan Küçük Emeller niye hep Batı’ya yürüyor...

Akdeniz sahilinde küçücük bacaklarını karnına çekmiş vaziyette yatan Aylan bebeğin hüzünlü bedeni...

Belçika’da sevinçle sıçrayan küçük kızın dansı size hürriyet destinasyonunun ne olduğunu gösteren çok çarpıcı bir koreografi çizmiyor mu...

Evet arkadaşlar...

Müslüman’dan kaçan Müslüman niye Hıristiyan’a sığınıyor...

*

Dün 30 Ağustos Zafer Bayramı’ydı...

Küçük Emel’in fotoğrafına bakarken bir kere daha anladım...

Bu büyük zaferin arkasından kurulan Türkiye Cumhuriyeti bizim istikametimizi, demokrasimizle, laik değerlerimizle öyle bir coğrafyaya demirlemiş ki...

Hepimiz kendimizi orada çok daha iyi hissediyoruz...

O nedenle her bayramda haykırarak aynı şeyi söylüyorum.

Yaşasın Kurtuluş Savaşı, başkomutanımız Atatürk ve arkadaşları...

Yaşasın onların armağan ettiği bu büyük Türkiye Cumhuriyeti...

*

Bizim Küçük Emellerimiz sizlere minnettardır...

DEV BEBEK KORKU MU SEMPATİ Mİ YARATIR

EMEL bebekle ilgili fotoğraflara bakarken kendimi şöyle bir sorgulama içinde buldum.

Acaba bu kadar büyük bir bebek onu görecek çocuklarda tam ters etki yaratabilir mi?

Yani sempati sağlamak yerine korkutucu bir etki...

Sadece bir his ama psikologların da bakmasında yarar var.

Emel bebekler kimden kaçıp kimlere sığınıyor

UZUN ZAMANDIR İLK DEFA BİR HABER PROGRAMINI SONUNA KADAR İZLEDİM

GAZETECİYİM ama çok uzun süredir televizyonda haber izlemiyorum.

Önceki gün ilk defa haber niteliğinde bir olayın canlı yayınını sonuna kadar izledim.

Bayraktar tarafından yapılan “Akıncı” adlı TİHA’nın Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giriş töreniydi bu...

Gururla izledim...

Sevinç gözyaşı ile izledim...

Geçenlerde Savunma Fuarı’nda Türk savunma sanayinin yeni teknolojik ürünlerini de aynı duyguyla izlemiştim.

Her Türk’ün gurur duyacağı bir sahneydi önceki gün izlediğimiz tören.

Sonra bu fotoğrafa baktım...

Bayraktar ailesi...

Türk mühendisleri...

Türk kadınları ve erkeklerinden oluşan bir modernite tablosu.

Önde ülkenin Cumhurbaşkanı ile çok güzel bir tabloydu bu...

Bayraktar ailesini, bunu gerçekleştiren çalışanları, tabii ki buna destek veren hükümeti bütün kalbimle kutluyorum.

1974’TE O DENİZAŞIRI PARAŞÜT OPERASYONUNU BAŞARAN ORDU

Bu tabloyu seyrederken 1974 yılına döndüm...

Türk ordusunun o günkü imkânsızlıklarla dünyaya parmak ısırtan paraşüt indirme operasyonunu düşündüm.

Çıkartma gemileri olmayan bir ordunun denizaşırı harekâtını hatırladım.

Şimdi o ordu dünyaya parmak ısırtacak teknolojilerle donanıyor.

Cumhurbaşkanı haklı...

Geldiğimiz noktada artık bütün dünya şunu çok iyi biliyor:

Sakın Türkiye’yi hafife almaya kalkmayın...

Kurtuluş Savaşı’ndan beri bu milli ordunun bugüne gelmesine katkısı olan herkesin önünde saygı ile eğiliyorum.

ZEYTİN AĞACININ ENSTRÜMANI SAKSAFON MU DİYECEĞİM AMA

GEÇEN cumartesi akşamı, Yalıkavak’a tepeden bakan bir taş evin bahçesinde Diageo grubunun davetine katıldım.

Yaşlı zeytin ağaçlarının nasıl şahane bir tablo oluşturduğunu bir kere daha gördüm.

Şuna inanıyorum. Ege’nin evleri zeytin ağaçlarına göre yapıldığı zaman çok daha etkileyici oluyor.

Geceye dünyaca ünlü saksofoncumuz İlhan Erşahin de davetliydi. Onu New York’ta çaldığı caz kulübü günlerinden beri hayranlıkla izliyorum.

Bir ara havuzun arkasındaki sahneyi andıran taş bir dekorun önünde o kadar güzel çaldı ki... Kendimi tutamayıp gidip izin istedim ve o çalarken birlikte fotoğraf çektirdim. Çünkü bu şahane gecenin görsel bir hatırası kalsın istedim arşivimde. Bu arada kendi kendime sordum.

Acaba zeytin ağacının enstrümanı saksafon mu...

Biliyorum üzerinde anlaşmak mümkün değil.. Geçen yaz zeytin ağaçlarının altında Kerem Görsev’in piyanosunu da dinlemiş ve yine çok sevmiştim...

O nedenle çok iddialı olmadan şunu söyleyeyim.

Zeytin ağacı evlere, İlhan Erşahin çalınca da saksafon zeytin ağacına çok iyi gidiyor.

Emel bebekler kimden kaçıp kimlere sığınıyor

ÜZÜM HABERLERİ

STİNG’İN ŞARAP YAPIMCISI TÜRKİYE’DE DE HARİKA YARATTI

CUMARTESİ akşamı davette Yeni Rakı ve Kayra şaraplarını da üreten Mey-Diageo grubunun Türkiye Genel Müdürü Levent Kömür’le sohbet ettim.

Son olarak “Giz” adlı bir Kraft rakı ürettiler. Ama dikkat, 68 derece bir rakı bu...

Yani normale göre 2 kat su eklemek yazım.

*

Tabii benim asıl ilgi alanım şarap olduğu için daha çok onu konuştuk.

Grubun şarap yapımcısı Daniel o’Donnell, Toskana’da ünlü şarkıcı Sting’le “Sisten Moon” adlı bir şarap üretti ve çok iyi puanlar aldı.

Hatta şimdiden onu “Super Tuscan” sınıfında gören yazılar bile çıktı.

*

Daniel Türkiye’de “Heritage” adlı bir şaraba imza atmıştı.

Şiraz-Zinfandel blend’i çok iyi bir şarap oldu. Ama ne yazık ki 5 yılda, çok sınırlı sayıda yaptıkları için neredeyse tükendi. Birçok restoranın şarap mönüsünde var ama stoklarında bulunmuyor.

Bu yaz benim en favori şaraplarımdan biriydi.

*

Levent Kömür iki haber verdi.

Heritage’ın 2019’u hazırmış ama henüz şişelenmeye başlanmamış.

Bu arada Daniel çok yüksek kalitede iki ayrı şarap daha hazırlıyormuş.

Merakla bekliyorum.

PUANLAMA

BU YIL TATTIĞIM ÜST BANDDAKİ EN FAVORİ 10 KIRMIZI ŞARABIM

Heritage Şiraz-Zinfandel

Kavaklıdere 1929 Cabernet Franc

Imperial Öküzgözü

Urla Tempus Merlot-Şiraz-Cabernet Sauvignon, Cabernet Franc, Petit Verdot

Yedibilgeler Bias Pirene, Petit Verdot

Porta Caeili Ament blend

Sevilen Magnesia Cabernet Franc

Şato Kalpak Cabernet Sauvignon-Merlot-Cabernet Franc-Petit Verdot

Suvla Rezerv Petit Verdot-Karasakız

Pamukkale Amfora Grand Rezerv Şiraz

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Nagehan Keleş
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar