Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Mail: jlgjflkd@hotmail.com

Dünyayı saran endişe hastalığı

Neden korktuğunu ve neden kaçınacağını bilmek iyidir...
Önlem alırsın, uzak durursun.
Tam da bu yüzden cesaretle korku birbirlerini sever, iyi geçinirler.
Lakin endişe/kaygı öyle mi ya!
Kocaman bir ağırlık gelir oturur yüreğinize.
Herşeye buğulu bir camın arkasından tedirginlikle bakarsınız.
Artık korktuğunuz şey bulanıktır; gerçekten endişelenmeye değer olup olmadığı şüphelidir.

***

Diyeceğim şu...
Mart 2020'de dünya sadece salgına yakalanmakla kalmadı, ciddi biçimde "endişe çağı"na girdi.
Malum, bu hastalıktan tek tek çeken çoktu, bazılarımız panik ataklarla hayatını zehir ediyordu.
Artık devletler, toplumlar, kurumlar ve en çok da medya bu rahatsızlıktan çekiyor.
Nefes almakta zorlanan bir dünya bu!
Sorular soruları izliyor.
Cevaplar hep belirsiz.
İstatistikler ve rakamlar çok elle tutulur görünüyorlar ama dikkatle bakınca şüpheli hale geliyorlar.

***

Pandemi...
Aşı ticareti...
Finans hareketleri...
Gündelik hayat ekonomisi...
Dijital teknolojinin çılgın gelişmeleri...
İyice ezilen bireysel irade...
Savaşın ayak sesleri...
Küresel ısınma patırtısı...
Upuzun bir liste...
Ve hepsi global "kalp çarpıntısı"nı ve "nefes darlığı"nı arttırıyor.

***

Bu cendereden çıkamazsak...
Yani ülkeler, devletler, toplumlar bu ağırlığı üzerinden atamazsa...
Gidiş, gidiş değil, demektir.
Hiç lafı uzatmayacağım...
"Endişe hastalığı"ndan kurtulmanın ve serbest (ve milli) irademizle bir gelecek kurmaya başlamamızın ilk adımı salgın politikalarını değiştirmektir.
Çünkü bir tür deli gömleği haline gelen global ceketin yanlış iliklenmiş ilk düğmesi salgın algısı ve yönetimidir.
Neden mi?
İşte bir kez daha görüyorsunuz...
Ciddi ekonomik kurtuluş reçetelerini hayata geçirmeye çalışan her ülkeye virüs yine parmak sallıyor...
Kapanırsınız ha, diyor.
Kontağı yine kapattırırım, diyor.
Böyle gitmez ki!

***


NOT DEFTERİ
Yaşamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz. Mendilimiz, gömleğimiz, potinlerimiz kadar yaşamıyoruz. Bir sigara kağıdını şu masaya koy, üstüne bir taş bırak, kapıları kapa ve git! Üç yüz sene sonra gel, yerinde bulursun. Belki sararmış, belki buruşmuş fakat yine o. Bir sigara kağıdı kadar yaşayamıyoruz. Kefenimizden evvel çürüyoruz. (NECİP FAZIL KISAKÜREK / Bir Adam Yaratmak)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar