Kovid-19 salgını sadece ekonomileri değiştirmedi, dünyada insanların yarına bakışları da değişti. Çok somut olarak dünyada müthiş bir servet transferi olduğunu, zenginlerin daha zengin ve yoksulların daha yoksul olduklarını gördük. Ancak bu arada yeni bir sınıf türedi. Teknoloji zenginleri servetlerini güce dönüştürdü ve dünya siyasetine yön vermeye başladı.
Şu anda yaygın bir inanç var. Bu siyasi bir düşünceden çok adeta bir inanç sistemine dönüştü. Buna göre dünya nüfusu birileri tarafından dramatik rakamlarla azaltılacak. Buna göre emekçi sınıfların yerini bu yeni zenginlerin ürettigi robotlar alacak. İnsanlar teknolojiye ve yeni dünyaya uyum gösterdikleri oranda sağ kalacaklar.
Bütün bu spekülasyonların başlangıcı tabii ki Kovid-19'un üretimine ve daha sonra üretilen aşıların çeşitliliğine dayandırıldı. Ve bilelim ki bugün dünyada aşılara bağlı geniş bir spekülasyon alanı var. Bu spekülasyonu yapanlar aşıların insanları Kovid-19'a bağımlı kıldığına inanıyor. Devletler ve resmi örgütler ne kadar açıklama yaparlarsa yapsınlar özellikle aşılara karşı bir güvensizlik duygusu var. Üstelik bu aşıları olanların sayıları artmasına karşın Kovid-19'dan ölenlerin sayıları da dramatik biçimde artıyor. Yani güven duygusu adeta yok gibi.
Tarihte dünya böyle salgınlar yaşadı. Örneğin Orta Çağ'daki veba salgınında Avrupa'nın yarısı öldü. Birinci Dünya Savaşı'ndaki İspanyol gribi salgınında da 2 milyonu aşkın insan öldü. Ama hiçbir zaman insanlık şimdiki gibi yarınlara şüpheyle bakmadı. Yani "birileri yaşı 65'ten büyük olan herkesi öldürülecek ve bunun için de gerekli çalışmalar yapılıyor" diye bakılmadı.
Yarına olan güvenimizi onarmak için mutlaka bir şeyler yapmamız lazım. İnsanlık sürekli yok olmayı bekleyerek yaşayamaz. Şu anda dünyadaki pek çok insan için durum bu merkezde.
Yorum Yazın