Bir alışveriş merkezinde maskesini azıcık aşağı indireni gördüler mi, güvenlikçiler hemen koşup kemiklerini kırıncaya kadar dövüyor...
Avustralya'dan söz ediyorum.
Hatta videosunu görmüşsünüzdür...
Bir kadını boğmaya kalktılar.
(Pandemiyle güvenlikçiler arasında başlayan şüpheli kişiyi "nefessiz" bırakma çizgisi dünyanın dört bir yanında sürüyor, çok garip değil mi?) Hepsi bir yana...
Sydney gibi şehirlerde aşı kampanyaları askerler tarafından denetleniyor.
Üç gün önce 12 yaş çocuklarına aşılama kampanyasını protesto edenlere karşı plastik mermiler kulanıldı.
Ülkeye giriş kadar, ülkeden çıkışlar da muafiyet kurallarına bağlandı.
25 milyon nüfuslu ülkede aşıları tamamlananların oranı yüzde 41.5.
Ha! Şu notu da koyayım...
2020'nin kasım ayında Avustralya "koronayı sıfırlayan ülke" olarak bütün dünyada alkışlanıyordu.
***
İsterseniz, bunlara bakıp "E, nolmuş!" diyerek konuyu kapatabilirsiniz.
Lakin dünyanın öteki ucundaki bu ülkede gariplik sadece pandemi çerçevesinden ibaret değil.
Hatta pandemi kısıtlamaları yoluyla Avustralya'nın iç güvenliğinin sürekli tahkim edilişinin aslında dışarıya karşı bir hazırlık niteliğine ulaştığını anlarsanız, zihniniz açılacak...
O zaman denizaltı alımlarında Fransa'ya sırt dönülmesi ve Birleşik Krallık sularına geri dönüş basit bir "kazık atma" olayından çıkıp bambaşka bir anlam kazanacak...
***
Şu önemli soru...
Halen içinde yaşadığımız "Soğuk 3. Dünya Savaşı" belli bir bölgede "sıcak" çatışmaya dönecekse, orası neresi olacak? İşte bu soruya artık Güney Pasifik cevabı veriliyor.
"Egemenler savaşın kopacağı yer olarak orayı seçtiler" diyenler çoğalıyor.
Avustralya'nın pandemi macerasına bir de bu açıdan bakın...
O zaman sadece dünyanın o ucunu değil, buraları da daha iyi anlayacaksınız.
***
KISA BİR ARA
Biraz soluklanmak için izninizi istiyorum.
Kısa bir süreliğine duracağım. Dönüşte...
Yüzeysel itirazlar, değiniler, sorular yerine olup bitenlerin biraz daha derinine bakmayı umarak...
***
NOT DEFTERİ
Mutlak ve sarih menfaatlerin zorladığı ufak tefek yardımlara siz karagün dostluğu mu dersiniz? Beş kuruşluk aspirini bize bin liraya satıp başımızın ağrısını durduran eczacıya minnet borçlu değiliz. Dostluk tabirinin hakikati, milletler arasında akgün dostluğudur. (NECİP FAZIL KISAKÜREK
/ Savaş Yazıları)
Yorum Yazın