Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

DÜNYA “HUKUK GÜNÜ” NÜN SABAHINI NE ZAMAN GÖRECEĞİZ?

Bugün 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü.

"Hukuk Yolu İle Dünya Sulhu" konulu Konferansların üçüncüsünün 10 Temmuz 1967 yılında Cenevre"de yapılması nedeniyle her yıl 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü olarak kutlanıyor.

Sevgililer günü, kadınlar günü, anneler günü gibi tüketime yönelik ticari sonuçları olan günleri reklamlar sayesinde çok iyi biliyoruz ama “dünya hukuk günü” ne gelince,  hukukun kapitalist bir dünyada yerinin  olmaması nedeniyle bilemiyoruz.

Hukuku açıklamadan önce kavramların rolünü kısaca belirtmek gerek. Kavramları bir şeyi düşünürken, anlamlandırırken ve hayal kurarken kullanıyoruz. Diğer yandan konuşurken, yazarken, tartışırken, iletişim kurarken kavramları kullanıyoruz. Eğer kavramların anlamını tam bilmiyor isek onunla ilgili konuları doğru düşünemeyiz ve o konuyla ilgili doğru iletişim kuramayız.

Hukuk Etimolojik olarak Arapça bir kelimedir. Kökü haktır. Hakkın çoğuludur. Haklar anlamına gelmektedir. 

Hukukun yaşayan anlamı ise iki unsuru içinde barındırır: Birincisi devlet tarafından yaptırıma bağlanmış yazılı kurallar yani mevzuat. İkincisi, hayata, vicdana, ahlaka ve insani evrensel insani ilkelere uyumlu kurallardır. Yani hukukun mevzuat kısmı onun yasallığını, hayata, vicdana, ahlaka ve evrensel insani ilkelere uyumlu olması da onun meşruluğunu oluşturur.

Doktrinde yasallık kısmı pozitif hukuk (olan hukuk), meşruluk kısmı ise tabii hukuk(olması gereken hukuk)  şeklinde sınıflandırılmıştır.

Hukuktan şikayetimiz, hukukun meşruluk cephesinin yok sayılarak tamamen egemenlerin çıkarlarına ve ideolojisine uygun olarak çıkarılan kanunların hukuk adına halka dayatılmasıdır. Asıl olan kanunların hukuka ve adalete uygun olmasıdır. Kadim hukuk ilkelerine göre “ Lex injusta non est lex” Yani “Adaletsiz bir kanun kanun değildir.”

Hukuka aykırı yani meşruluğu olmayan kanunlar, toplum vicdanında büyük yaralar açar. Burke, “Kötü yasalar, zulmün en berbat şeklidir” demiştir. Devletin de medeniyetin de temelinde adalet yatar. Bu nedenle yönetenlerin en temel ilkesi adaleti gerçekleştirmek olmalıdır. İbn-i Haldun “Bir medeniyeti tahrip edecek derecede adaletsizlik, ancak iktidar sahipleri tarafından yapılır” diyerek iktidar sahiplerini hem ikaz etmiş hem de onlara yol göstermiştir.

Eğer toplumda bir hukuk bilinci var ise kanunlardaki adaletsizlik, uygulamadaki adaletsizlik ve  yargılamadaki adaletsizlik toplumsal bir sancı oluşturur. Bu sancı adaletli bir toplumun doğmasında rol oynar. Toplum adaletsizliğin bedelini yaşadığı dramlarla ödeyince adaletin değerini bilir. Ama toplumda hukuk bilinci yoksa, bir tarafta, hak, hukuk adalet, insan hakları kavramları havada uçuşuyor  diğer taraftan da bunlar yerde paspas olarak kullanılıyor fakat halk bunları fark edemiyorsa o zaman o toplumun geleceği olmaz.

Eğer bir ülkede adaletsiz kanunlar çıkıyor, adaletsizce uygulanıyor, ve adaletsizce yargılama yapılıyorsa orada kimse güvence altında olamayacağı gibi, Michel Faucalt’ın deyimiyle ülke de açık hava hapishanesine döner.

Hukuksuzluğun bir tarafında hukuka aykırı kanunlar ve yargıya yapılan baskı olabileceği gibi diğer tarafında adalet duygusundan yoksun yargı adamlarının da ciddi rolü vardır.

Egemenlerin gücünün yanında olmak, siyasi güçten pay almak, makam sahibi olmak gibi beklentileri olan yargı adamlarının adaletli karar vermeleri beklenemez. 

İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin (699-767) egemenlerin gölgesinde karar verip adaletsizliğe alet olmamak için teklif edilen kadılık görevini kabul etmemiş olması, makam beklentisi içinde olan yargı adamlarına önemli bir ibret tablosudur.

Ebu Hanife Emeviler döneminde (661-750) Kufe valisi’nin teklif ettiği kadılık görevini kabul etmediği için işkencelere maruz kalmıştır.

Döneminin egemenini kastederek “O idam edeceği birinin ölüm fermanını yazacak ben de onaylayacağım öyle mi? Böyle bir sorumluluğa asla katlanamam” demiştir. Abbasiler döneminde de (750-1258) aynı görevi kabul etmediği için hapse atılmış ve işkence görmüştür. Hak, hukuk, adalet adına işkenceyi göze almış ama zalime alet olmamıştır.

Kendini devlete bağlı ve bağımlı gören, bu nedenle egemen gücün dışında bağımsız ve tarafsız bir adalet anlayışına ulaşamamış  yargı adamlarının adalet dağıtması zordur.

Burada yazdıklarım sadece teorik açıklamalardır. Maksadım kimseyi suçlamak değil, bir hukukçu olarak sadece kendime has düşünce ve kaygılarımdır. 

Bu güzel ülkemizde herkesin şerefli yaşadığı, haklının hakkını aldığı, suçlunun cezasını gördüğü, adaletli bir düzen dileyerek tüm hukukçuların “Dünya Hukuk Günü” nü kutluyorum.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar