Köşemize sürekli katkı veren değerli okurum Ali Aktulga bu hafta da pek çoğumuzun dikkatinden kaçan bir konuya parmak basmış:
"Televizyon dizilerinde dikkatimi çeken bir konuyu paylaşmak istedim Yüksel Bey. Öküz altında buzağı aramakla suçlayan olabilir beni belki ama yine de topluma tercüman olacağımı düşünerek yazacağım fikrimi.
İyimser bir yorumla içinde yaşadığı toplumdan kopukluk diye yorumlayacağım ama bu konuda gerçek düşüncemin pek de iyimser olmadığını itiraf etmek istiyorum. Gerek bahçeli havuzlu villanın zemin katındaki perdesiz yatak odasını, gerekse tek katlı gecekonduda yaşayan ama yatak odasında perde bulunmayan bir yaşamı normal gibi empoze etmeye çalışan bir zihniyet ile karşı karşıyayız maalesef.
Aslında Türk toplumunun bu olmadığını, bile bile dizi ve filmlerde bu dayatmanın neden devam ettiğini anlamakta zorlanıyorum. Ortadan kaldırılanın perde olmadığını, birilerinin toplumun ar perdesini zorlamak istediğini düşünüyorum ama beceremezler bence."
Ahlak erozyonu
Geçenlerde bu sütunlarda gündüz kuşağında önümüze serilen rezillikleri baz alarak köylerdeki uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına dikkat çekmiştim. Okurumuz İrfan Kurt da köylerimizde giderek artan ahlak erozyonunu bizzat yaşadığı bir olayla örneklemiş:
"30 küsur sene önceydi, biri diğerine sitem etti. 'Kız neden benim hayvanlarla olan olayımı ulu orta anlatıyorsun? Ben senin ekinlerin içinde yatıp yuvarlandığını anlatıyor muyum?' dedi. Bu konuşma arabanın içinde gayet net duyuldu. Ben de güzel saf köylüm derdim, bu ve bundan öncekilere şahit olduğumda. Bu arada ben de saf değilim, hiç olmazsa zihnen. Allah kimseye fırsat vermesin, içinde de bana. Selamlar tüm saf ve güzel insanlara..."
YAZAR NOTU: Bu eleştirileri; köyünde şerefiyle yaşayan ve çoğunluğu oluşturan milletimizin efendisi köylü vatandaşlarımızı tenzih ederek yayınladığımı da herkesin bilmesini isterim.
Bu iyilik bulaşıcı olsun
Köşemize önemli katkılar veren okurlarımızdan Süleyman Bilgin, hayvanseverliğin giderek daha fazla tartışma konusu olduğu şu günlerde önemli bir konuya dikkat çekmiş:
"Güzel insan, moralini yükseltecek bir haberim var: Bugün eşimi, omuz ve kol ağrıları nedeniyle Bolu İzzet Baysal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'ne götürüp yatırdım. Dönüşte Bolu Dağı'ndaki köpek dostlarımıza mama ve su vermek için iki yerde durdum. İkinci durduğum yerde mama ve suyu verdikten sonra fark ettim ki benden önce de mama bırakanlar olmuş, çok sevindim. Bu arada benim köpekleri beslediğimi gören bazı sürücüler de korna çalarak destek verdiler. Sonra şunu düşündüm, bir daha sevindim: Beni gören vatandaşların 'Yahu adam ne güzel iyilik yapıyor, biz de arabamızda mama bulunduralım' dediklerini hissettim. Sen de sevinirsin diye yazdım. Sağlıklı, huzurlu ömrün olsun inşallah, Allah'a emanet ol."
Çift tırnağa destek
Yine geçenlerde bu köşedeki yazılarımda yer alan çift tırnakların, değerli editörlerim tarafından sürekli tek tırnağa (kesme işareti) çevrilmesinden dert yanmıştım. Eğitimci okurum Öznur Alperen bana destek çıkmış:
"Merhaba Aytuğ Bey, ben bir eğitimciyim. Konuşma cümlelerinin başına ve sonuna konulan işaret hakkındaki yazınız için size teşekkür ediyorum. Ben de sizin gibi, konuşma cümlesinin baş ve sonuna çift tırnak işaretinin konulmasını uygun görenlerdenim. Çift tırnak işareti, dediğiniz gibi anlaşılmayı kolaylaştırıyor ve kesinlikle kötü de görünmüyor. Bu konuda elinizden ne geliyorsa yapmanızı rica ediyorum. Saygılarımla..."
Ne demiş?
"Bill Gates'i acil neredeyse bulup tutuklayın. Kapatın. Sağlam bir pazarlık yapıp asgari müşterekte ne istiyorsa anlaşın, bitsin bu çile. Usandık artık." (Hakan Ural'ın koronavirüse çözüm önerisi)
Gaf kürsüsü
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, yeni transfer Visca'ya "Verdiğimiz para seni tatmin etti mi?" diye sorunca ünlü futbolcu ne diyeceğini bilemedi.
Zap'tiye
Bu da benim çözüm önerim: Omicron'u bir odaya kapatıp 24 saat boyunca gündüz kuşağı programlarını izletin. Bakın bakalım bir daha bize bulaşıyor mu?
Yorum Yazın