Yıllardır devlet olgusu tartışılagelir. Birleşmiş Milletlere göre dünya üzerinde 208 devlet var. Tabi bunların içinde emperyal gücü elde etmiş olanlar da var, muz cumhuriyetleri de... İçişlerinde bağımsız olup dış işlerinde bağımlı olanlar da var. Son yüzyıla baktığımızda güvenlik için hegemonya altına koşa koşa giren devletler de var. Güvenlik korkusu oluşturmak hem devletleri hem de bireyleri bağımlı hale getirebilmek için çok kullanışlı bir aparattır.
Genelde devletleri eleştirirken, insani olgular üzerinden değerlendirerek sevinir veya üzülürüz. Oysa ki, devlet farklıdır, insan eliyle oluşturulmuş bir kurumdur. Mükemmel bir dizayn söz konusu değildir. Zaten bin bir çeşit yönetim biçiminin olması ve birbirleri ile yarış içine girmeleri hiçbirinin mükemmel olmadığının göstergesidir. İnsan ise farklıdır, insan yaratılmıştır. İnsanın hala çözülememiş özellikleri vardır. Devleti de insan gibi değerlendirmek, çoğu zaman bireylerde negatif düşüncelere sebebiyet verebilir.
Devletin derdi; kendisini oluşturan topluluğu bir bütün halinde korumak ve o topluluğun geleceğinde de bu düzeni var edebilmektir. Bu uğurda yöneticilerine kıymış, din değiştirmiş, hicret etmiş; kendi topluluğunu koruyabilmek için etik olmayan durumlar içine de girmiş. Zaman zaman dostlar düşman olmuş, düşmanlar dost edilmiş; öyle zamanlar gelmiş ki, birbirine karşı çarpışan iki asker, iki sene sonra devletlerinin politikası için yan yana çarpışmış.
Bugün de bu tarz olayların yoğun yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Devletler ne yapacaklarını şaşırmış durumda. İki sene önce Amerika'nın gazıyla hareket eden Arap Devletleri, şimdi petrol konusunda Amerika aleyhine kararlar alabiliyor. Ermenilere kol kanat geren Rusya, Azerbaycan'a dur demiyor. Dünya ile birlikte, Türkiye de Çin'e yanaşıyor. Çeçen deyince, şanlı mücadeleler akla gelirken, şimdi Kadirov ve ekibinin yaptıkları ile anılıyorlar. Suriye ile normalleşme ihtimali var. Avrupa'da ısınma korkusu başladı.
Birileri resmen dünyaya format atıyor ve bütün dengeler değişiyor. Bize garip geliyor, fakat çoğu devlet yerini sağlamlaştırmak için tüm eksenini kaydırabiliyor. Böyle çalkantılı dönemlerde, ulus devletlerin üzerine çok iş düşüyor. Süreci iyi yönetebilmek, bu kaos ortamından milletini ezdirmeden çıkabilmek anlamına geliyor.
Bilinir ki, bu gibi kaotik dönemlerde küresel güç odakları, parayı kullanarak insanları daha da yozlaştırabilmek için baskılarını arttırırlar. İnsanları devletlerine düşman etme emellerini gerçekleştirebilmek için, bulunmaz nimet yakalarlar. Süreçte ekonomi ve güvenlik açısından ayakta durabilmeye çalışan devletleri, borç ve yatırım vaadi ile tuzağa çekerler. İçişlerine karışmaya çalışırlar ve o toplumu yozlaştıracak politikalara zorlarlar. Böyle süreçleri sağlam atlatabilmek kolay olmaz.
Devlet olmak zordur. Bu devirde millet olmak da zor. Allah hem devletimize hem milletimize zeval vermesin.
Yorum Yazın