Geçen hafta MHP Genel Merkezi’nde Devlet Bahçeli’nin il başkanlarına nutku, eşsiz bir “hitabet” ve “nasihatname” örneğidir…
MHP, Devlet Ata’nın bu hitabetini güzel mizanpaj ve teknikle teşkilatlara dağıtmalıdır…
Tarihten, Başbuğ’un rahlesinden, ilim, akıl, Ülkücü irade ve terbiye, sadakat, vefa, feraset, liyakat, sabır, tecrübe süzgecinden süzülüp gelen öngörüleriyle 15 Temmuz’da Ankara’da “kale” olan, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin mimarlığını yapan ve Cumhur İttifakının sağlam bünyesini oluşturan MHP Lideri Devlet Bahçeli…
“Devlet aklı”yla herşeyi bir yana bırakıp milletinin ve devletinin derdiyle hemhâl iken…
Ülkenin dört bir yanında olan bitenden, Milliyetçi Hareket’in teşkilatlarındaki her bireyin ruh halini, problem ve eleştirileri yakinen takip ve tahlil edebilen bir liderin nutkudur bu hitabe…
Salgın belâsıyla, etrafımızdaki ateş çemberi ve içimizdeki ihanetle savaştığımız, beka meselesi uğruna önce ülkem ve milletim diyerek Cumhur ittifakında yer aldığımız, ekonomik, askerî ve siyasî mücadele verdiğimiz bir süreçte…
Algı operasyonlarına kapılmış, kasıtlı anket kumpaslarıyla ümitsizliğe ve yılgınlığa düşmüş, ittifakın ayağımıza pranga olduğuna ve medya tarafından MHP’yi iktidarın küçük ortağı yalanına inandırılmış, kongrelerde fitne sokulmaya uğraşılan MHP’nin Milliyetçi-Ülkücü tabanına net bir mesajdır Devlet Bey’in hitabeti…
Tarihî bir vesika olarak Türk Asrı’nda önemle okunacaktır!
*
Türkiye, “Türk Dünyası’nın ağabeyi ve umudu”dur.
Türk milliyetçileri, Ülkücü Hareket ve MHP ise bu umudun kaynağıdır.
Bu sebeple…
Türk milliyetçisi olmanın, Ülkücülüğün, milliyetçiliğin, vatanseverliğin, MHP’li olabilmenin ana hatlarını çizen Türkmen Beyi, “kutlu dava”yı hatırlattı, ümidi, inancı, hedefi, geleceği, liyakat, sadakat, vefa, atılım ve cesaretin önemini, okuyup araştırmayı ve Türk dünyasının bizden beklentilerini vurguladı…
MHP Lideri, “tarihin umutsuzluk ve karamsarlıkla hiçbir şeyin başarılamayacağını gösterdiğini, aslında umutsuzluk değil ‘umutsuz olanlar’ olduğunu, akıl ve iman sahiplerinin haram ve küfür olan yeise kapılamayacağını” açıkladı, “Çağların kilidini kırmak için özgüvenle inisiyatif üstlenenler umutsuzluk dalgalarına teslim olmazlar.” diye uyardı.
Bahçeli, “Davası, Ülküsü olanların ülkesi için yapacağı fedakârlıklarda eşik ve sınır yoktur” derken “bunun ilkinin milletimizin her ferdiyle empati yapmak, duygudaşlık köprüleri kurmak” olduğunu belirtti.
Ve Ülkücü Hareket’i uyardı:
“Adamın adamı değil, davasının adamı olanlar; bugünün taliplisi olanlar değil, geleceğin mimarlığına soyunanlar; günlük heva ve hırslara kapılanlar değil, büyük hedeflerin potasında eriyenler Türk milletini hak ettiği menzile ve mevkie taşıyacak serdengeçtilerdir!”
Bunun için, insan kaybetmemek, siyaseti insan kazanma sanatı olarak görmek, gönüllere girmek, gıybet, dedikodu ve fitneden uzak durmak, birbirimize kefil ve omuz vermek durumundayız.
Saymak, sevmek, “biz” olarak ete kemiğe bürünmek, ülküdaşlık hukukumuzu pekiştirmek zorundayız…
Diyor ki Devlet Bey: “Ülkücü, Ülkücünün deniz feneridir. Ülkücü, Ülkücünün parlak gökyüzüdür. Ülkücü, Ülkücünün can siperidir. Ülkücü, Ülkücünün can beraberidir. Aksini düşünen bizim gibi görünse de bizden değildir. Ülkücü, Türk milletinin ümit çeşmesi, huzur meşalesidir….. Muhabbet varsa musibet yoktur, muhatara yoktur, müşkülat yoktur, muvaffakiyetin hükmü ise mutlaktır.”
Üzerine basa basa içimize sokulan Bizans mikrobunu hatırlattı: “Kulislere mihmandarlık, lobilere kuryelik, layüsel miskinlik, laubali gevşeklik, laçkalaşmış dağınıklık, lafazan kayırmacılık, lakayt durgunluk, unutmayınız ki, yapılanı yıkacak, hareketimize pranga vuracaktır.”
Çare olarak, “Kendi aklını kullanma cesareti gösterenlerin, milletin ruh köküyle eklemlenenlerin hiçbir engele takılmayacağını ve zifiri bir karanlığa teslim olmayacağını” gösterdi.
Hele şu Ülkücü tanımı müthiş: “Milli ve manevi hasletleri kafasında mayalandırıp istikbalin haysiyetini canlı bir resim gibi gönlünün hisarına asanlar için çileler azıktır, çetin yollar aşılmak için vardır. Bir dava adamı, bir iman eri, bir inanç neferi bilir ve itimat eder ki, her akşamın bir sabahı, her yokuşun bir inişi, her zorluğun bir kolayı, her kahrın da bir lütfu olacaktır. Muhteşem fecirlerin doğuşu belalara sabredenlerin, nimete şükredenlerin, milletine, vatanına ve mukaddesatına musallat olan hainleri defedenlerin hak edilmiş mükâfatıdır.”
Ve tecrübeyle sabit bir teşhis: “Milliyetçi Hareket Partisi’nin asil mensupları bu mükâfatın ikramıyla yarım asırdır siyaset meydanındadır, siyasi mücadele halindedir. Bizim için siyaset koltuk, makam ve para aracı değildir. Bilahare bizim için siyaset, millete hizmet gayesinin bir aşkla, bir adanmışlıkla taçlanmış Ülkücü eylemidir!”
Bu muazzam konuşmayı tahlil etmeye yarın da devam edeceğiz.
Türk Asrı’na gebe 2021’in hayırlı olmasını dilerim… Sağlıcakla…
Yorum Yazın