Şiir, 2005 yılında çıkan ikinci kitabım Aşk Tedavülden Kalkmadan'ın sayfalarından... Üzerine şöyle bir not düşmüşüm: "Kaçınılmaz İstanbul depreminin yitik aşklarına bugünden adanmıştır..."
Ne hazindir ki, bu coğrafyanın şairlerine ağaçlar, kuşlar, kelebekler değil, depremler ilham veriyor. Şimdi o şiirimi de buraya not düşme zamanıdır...
KALDIRIMLARINA TÜKÜRDÜĞÜMÜN ŞEHRİ
Be hey kaldırımlarına tükürdüğümün şehri,
söylesene nerede O?
Nerede sevgilim?
Nerede rüyalarımda uçuşan peri?
Saklama, biliyorum,
koynunda bir yerlerde uyuyor şimdi.
Ama inadım inat,
Çekip alana kadar kollarından,
Ne O'ndan vazgeçeceğim,
Ne terk edeceğim seni.
Be hey umutlarımın değirmen taşı,
Türlü belanın yoldaşı,
Kaldırımlarına tükürdüğümün şehri,
Nerede alıkoydun yarimi?
Ama bilesin ki inadım inat,
Hiç umutlanma beyhude,
Ne yardan vazgeçeceğim,
Ne terk edeceğim seni...
İstediğin kadar köprü kur,
Ahtım olsun,
Altın boynuzundan tutup,
tuş edeceğim seni...
Çöplüğünde ekmek arayan garibanın,
Gurbetinde gün sayan
Mihriban'ın,
Fetih günü surlarında şehit mehteranın aşkına,
Söyle,
Hangi kuytuda sakladın yarimi?
Ama inadım inat,
Bilesin ki bir ucundan diğerine yakarım,
Ateşe çalarım kubbelerini, saraylarını,
Taş üstüne taş komam diyarında.
Hadi be şehirlerin zalim sultanı,
Hele bir yol dile gel de söyle,
Nereye sakladın sevdiceğimi?
Bilirim, ölemez
O, Ölse bile sığmaz bir avuç toprağına.
Be hey kaldırımlarına tükürdüğümün şehri...
Bu "Feryat" biter mi?
Cumartesi günü mevcut gündemden azıcık sıyrılmak, biraz kafayı dağıtmak için Show TV'deki eski bir Yeşilçam filmine sığınmak istedim. Feryat, 1973 yılında Ertem Eğilmez'in yapımcılığında, Orhan Elmas tarafından çekilmişti. O yıllarda henüz terörle, salgınla tanışmamıştı insanlar. Depremin acıları canlı yayınla evlerinin tam ortasına serilmiyordu. Sosyal medyada kimse kimseyi parçalamıyordu. Her mahallede bir sapık da yoktu üstelik. Yani tam da kanayan ciğerime pansuman yapacak filmdi...
Eskiden olduğu gibi sadece başrol oyuncusunun kör olmasıyla hüzünleneyim, araba çarpınca gözlerinin açılmasına sevineyim istedim.
Her şey istediğim gibi gidiyordu. Ta ki, Tarık Akan ile Emel Sayın'ın, Cennet Tepesi adını verdikleri yerde kendilerine bir ev yaptıkları sahneye kadar... Çamurla birlikte kardıkları uyduruk beton ve derme çatma tahtalar ile yapıyorlardı evlerini... Görünce günümüze döndüm ışık hızıyla... 1973'den 2023'e... Bu Feryat biter mi?..
Şeref kürsüsü
Yardımların toplandığı merkeze gelir gelmez hazırladığı koliyi az bulup üzerindeki paltoyu da gönderen Azerbaycanlı bacıma koca bir helal olsun!
Zap'tiye
Hatay'da depremzedeler, Mimar Sinan'ın 450 yıl önce inşa ettiği ve sapasağlam duran medreseye sığınmışlar. İddia makamının başka söyleyeceği bir şey yok Hakim Bey...
Ne demiş?
"İlk saatlerde 'Çıkarılan cesetler inşallah bizim tanıdıklarımız değildir' diye dua ediyorduk. Sonradan 'Çıkarılanlar inşallah bizimkilerdir' demeye başladık. Şimdi 'İnşallah tek parça halinde çıkarılırlar' diyoruz." (Enkaz başındaki bir depremzedenin ruhlarımıza mıh gibi çakılan sözleri)
Yorum Yazın