Haritayı açıp önünüze seriyorsunuz... Irak ve Suriye'nin kuzeyinden Doğu Akdeniz ve Güney Kıbrıs'a, Girit'ten Dedeağaç'a kadar uzanan her noktada ABD askeri varlığını görüyorsunuz. İster İsrail'in güvenliği, ister İran'a karşı tedbir, isterse Rus yayılmacılığına önlem olarak sunulsun... Bu kuşatma Türkiye'nin milli güvenliğini doğrudan ilgilendiriyor. Daha önemlisi, ulusal çıkarlarımızla ciddi manada çelişiyor! Üstelik bahse konu sorunlu mimarinin müellifi her fırsatta müttefiklik ilişkisinden söz ediyor!
16 Aralık'taki yıllık değerlendirme toplantısı vesilesiyle Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'e, yukarıdaki tabloyu çizip sormuştum. Sn. Bakan da çok açık cevap vermişti...
"Müttefiklerimizin Suriye'de yaptıklarının kabul edilemezliğini her ortamda vurguluyoruz. Kimse zekâmızla alay etmesin. YPG'li teröristlerle yaptıkları hiçbir faaliyet kabul edilemez. Daha önce, 'teröristlere helikopter kullanma eğitimi veriyorlar' dedim. Geçtiğimiz hafta da teröristlerle tatbikat yaptılar. Her gelişmeyi yakından takip ediyoruz!"
***
Bu bilgileri bir kenarda tutalım ve şimdi de o karanlık adama odaklanalım. Brett McGurk! Önce, ABD'nin DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi olarak karşımıza çıktı. PKK/YPG'ye sözde meşruiyet kazandırmak üzere Suriye'nin kuzeyindeki terör gruplarını 2015 sonbaharında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) altında birleştirdi. Böylece, terör belâsının kökleşmesine önayak oldu. Aynı isim şimdi de Beyaz Saray'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü kimliğiyle faaliyet gösteriyor. Brett McGurk, Gazze'nin geleceğine ilişkin planların da tam merkezinde yer alıyor. Gazze'nin kaderinin Suriye ve Irak'ın kaderi ile kesişmesi, Türkiye'nin beka meselesiyle örtüşmesi ise elbette bizlere şaşırtıcı gelmiyor. Aksine, teyakkuz halimizi pekiştiriyor!
***
Bölge dışı unsurların, bölgemizin geleceğini şekillendirme faaliyetleri karşısında Türkiye Cumhuriyeti, bir devlet kararı olarak Suriye ve Irak'ta yeni bir güvenlik doktrinini hayata geçirdi. Terör koridorunu parçalamak amacıyla Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı harekâtları icra edildi. Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye terör sızmalarının önlenmesi, kuzey Irak ve kuzey Suriye arasındaki terör bağlantısının kesilmesi için de Pençe-Kartal, Pençe-Kaplan, PençeŞimşek, Pençe-Yıldırım, Pençe-Kılıç ve Pençe-Kilit operasyonları gerçekleştirildi.
Terörü kaynağında kurutma iradesiyle TSK; Hakurk, Sinat-Haftanin, Metina, Zap, Gara ve Avaşin-Basyan bölgelerinde mutlak kontrolü ele almayı hedefledi. Her birini rahmet ve minnetle yâd ettiğimiz şehitlerimizden sonra, TSK'nın sağladığı bu üstünlüğü kırmak üzere, malûm odaklar yine harekete geçti. Askerimizin bu kritik hatta sürekli kalmaması gerektiği ileri sürüldü. Oysa Irak makamlarına ve muhtelif görüşmelerde Suriyeli muhataplara verilen mesaj netti...
"Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Buna karşın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK terörü ortadan kaldırılıncaya ve ilgili ülkeler kesin sınır güvenliğini sağlayıncaya kadar mücadelemiz sürecektir!"
İşte bu şartlar altında...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve arkadaşlarının sergilediği son tutum, zamanın ruhuyla da milli önceliklerle de zerrece uyuşmamıştır. Güya, AK Parti'nin siyasal pozisyonu ile aynı kareye girmeme kaygısıyla davrandığını öne süren bugünkü CHP yönetimi stratejik hata yapmıştır. Melis'teki Ortak Bildiri'ye imza atmaktan kaçınarak hem DEM Parti ile birlikteliğini tescillemiş hem de milli hassasiyetleri ıskalayıp günlük siyasetin tuzağına düşmüştür. CHP'nin müstakil bildirisi ise zevahiri kurtarmaya dahi yetmemiştir.
Bu durumda...
Değişmeyen tek şey değişimdir. Ama CHP'de değişmeyen tek şey zihniyettir!
Yorum Yazın