Yerel seçimlerin AK Parti boyutuyla kapsamlı analizi yapıldı. Seçimden birinci parti çıktığı için midir, Anadolu'nun içlerine kadar uzanan coğrafyada belediye başkanlıkları kazandığı için midir, bilinmez… CHP'nin elde ettiği neticenin iç dinamikleri, CHP'nin izlemeye çalıştığı yeni çizgi, parti içi farklı aktörlerin siyasal ağırlıkları ve "genel merkez baronlarının" yeni belediye başkanları üzerinde kurmak istediği vesayet sistemi üzerinde pek durulmadı.
Sadeleştirerek gidersek…
Seçmen, yarım asırdır görülmedik şekilde CHP'ye kredi açtı. Elbette yerel seçimle iktidar değişikliği hedeflemediğinin bilincinde olarak iktidara keskin mesajlar göndermeyi tercih etti.
CHP'nin, klasik oyu olan yüzde 25 ile bugün geldiği yüzde 37 oy oranı arasındaki farkı nasıl yorumlayacağı hususu kritik eşiği oluşturacak. İşin doğrusu bu oyların güncel karşılığının "emanet oylar olduğu" gerçeğidir. CHP, kerameti kendinde aramaya kalkarsa, eldeki avuçtakini kaybetme tehlikesi ile karşılaşacaktır.
Başlangıç olarak ılımlı dil tutturan, devletin zirvesi ile çatışmadan uzak duracağı izlenimi veren CHP üst yönetiminin, görünür gelecekteki olağan siyasal tansiyon veya çekişme anlarında, "Biz, diyalogdan yana olduğumuzu gösterdik, beklediğimizi bulamadık" manevrasına yönelmesi, seçmeni bu gerekçeyle manipüle etmesi de ihtimal dâhilinde olacaktır.
Önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurduğu masa ve açtığı sofranın hali hazırdaki CHP yöneticilerine küçük dokunuşlarla siyasi yelpazenin değişik kanatlarındaki seçmen kitlesi ile tanışma şansı verdiği çok açık. Hatta bu sayede CHP'ye bir "fırsat tanındığı" da çok net.
Lakin CHP'nin sırtında "Kandil- DEM kamburu" bulunduğu da inkâr edilemez bir durum. DEM'le ilişkiler, DEM'in taleplerinin karşılanması, DEM adına devreye giren yabancıların telkinleri CHP'yi şu ya da bu şekilde etkileyecek.
CHP Genel Merkezi'nin yerel yönetimlere dönük kurgusu da dikkatle izlenmesi gereken bir alan. CHP örgütlerinin merkezi iktidara olan açlığını şimdiye kadar yerel yönetimler üzerinden telafi eden genel merkezin, önümüzdeki günlerde kadrolaşma ve ihale dağıtma iştahının tetikleneceğini, bu nedenle bünyesel krizler yaşayacağını öngörmek de bir kehanet değil.
Yeni seçmeni memnun etmek üzerine kurulu cari söylemin, halkla ilişkiler çalışması ile taban genişletmeye dönüşmesi, ana stratejiyi gerçekleştirme hesabıyla CHP'de taktik hamlelerin birbirini izlemesi de pek çok kimseyi şaşırtmayacak.
Birkaç yıl kamuoyuna oynaması ve siyasal vitrinini takviye etmesi muhtemel üç ismin, 2028 öncesi nasıl konuşlanacağı, kimlerle hangi tür ittifaklara gireceği de mevcut tablonun akıbetini tayin edecek. Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş… Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden yolda, ister istemez kararları kendilerine bırakılmayacak kadar hassas ilişkiler zincirinin içine sürüklenecek.
AK Parti'nin meseleyi sadece ekonomiye veya emeklilere indirgemesi halinde CHP, yeni sosyolojiyi kavrama ve elde tutma yöntemlerini sonuna kadar kullanacak. Bu nedenle, seçmendeki kırılmayı sadece ekonomik tepkisellik olarak görmenin ötesinde yaş grupları ve bölgesel özellikler bazında politikalar üretilmesi, gelecek hayallerinin canlı tutulması, özgürlükçü nefes aldıran söylem ve eylemlerin geliştirilmesi belirleyici nitelik kazanacak.
Muhafazakâr demokrasinin içinin yeniden doldurulması ve umut vadeden rol modeller sunulması AK Parti açısından ne kadar gereklilikse CHP için de laikçilik dar kalıpları kırarak kuşatıcı laikliğe geçişi denemesi bir kadar büyük sınamaya dönüşecek.
Özetle…
Her açıdan hareketli, her açıdan samimiyet testine tabi, her açıdan ezber bozan günler bizi bekliyor.
NOT: Ramazan bayramınız mübarek olsun. Bayram tadında günleriniz ise hiç eksik olmasın. Allah, Gazze'deki mazlumlar başta olmak üzere İslam dünyasında zulme uğrayanlara yardım etsin…
Yorum Yazın