Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Mail: jlgjflkd@hotmail.com

Darıca-Topçular feribotunda bir gün

Canım deniz havası çekti, köprüye hiç takılmadım.
Feribotun güneşli güvertesine çıkar, çay içerken yüzümü tatlı tatlı esen rüzgâra çevirir, iyot kokusu alırım diye düşünmüştüm.
Unutmuşum...
Hem çayın tadını mahveden karton bardakları, hem de şu malum deniz salyasını...

***

Gözle görünce başka...
Topçular feribot iskelesindeki manzara basbayağı Hollywood'un felaket filmlerini andırıyordu.
Sanki arabalarını alıp felaket bölgesinden kaçanlar gibiydik ama gemi hareket edince anladık ki, deniz yüzeyini kaplayan bulanık, yapışkan görüntülü ve köpüksü halı bir türlü arkamızda kalmıyordu.
Üzücüydü...
Arabalarından çıkıp patırtıyla güverteye çıkanlar bir anda suskunlaşıvermişti.
Beş altı yaşlarındaki bir oğlan çocuğu, annesine sordu: "Anne bu denizde balık var mı?" Suskunluk iyice koyulaştı.
Bilirsiniz, her üzüntüde "geri döndürülemez" olanın farkına varmanın payı vardır.
Suskunluk da o yüzdendir; söyleyecek ne kalmıştır ki!

***

Gemi Darıca'ya doğru yol alırken karşı kıyıya uzun uzun baktım.
Düşündüm de...
Çocukluğumda zeytinyağımızı almaya Kadıköy'den kalkıp Darıca'ya gelirdik.
Babamın bizleri gezdirme tutkusu yüzünden küçücük tosbağa arabamıza binip Ayvalık'a gitmişliğimiz çoktu; o zaman da bayılırdım o güzel kasabaya. Ara sokaklarında dolaşmaya, Cunda'da papalina yemeye, Çamlık'ta çay içmeye, Şeytan Sofrası'ndan etrafa bakmaya, Kozak'tan çam fıstığı almaya bayılırdım.
Ama zeytinyağı için Ege'ye gitmeye gerek yoktu.
Pendik'ten Darıca'ya kadar her yer mis gibi zeytinlikti.
Gel de bugünün çocuklarını buna inandır!

***

Biliyorsunuz, ben "mutlu çocukluk hatıraları"na pek inanmam.
Yaşını başını aldıktan sonra uydurulur çoğu...
Oysa çocuk küçüktür, güçsüzdür, yetersizdir, toplum içinde "yer"sizdir; nasıl gerçekten mutlu olabilir ki!
Ve olanlar ne talihli çocuklardır!
Ama şundan eminim, çocukluğumda Marmara Denizi mutluydu.
Sonra ekonomimiz gelişti, kalkınmamız büyüdü, hepimize bundan az çok pay düştü ama bedelini Marmara ödedi.
Mesele salya değil yani...
Mesele bir denizin sırtına 50 yıldır bindirilen yük.

***

Ah! Hafızamı derhal susturmazsam, eskiler iyice üşüşecek Kalamış sahilinin çok uzun zaman önce "öldürülüşü"nü anlatmaya başlarsam mesela...
İyice üzülürüz.
En iyisi burada kesmek...
Feribot da Darıca/Eskihisar'a yanaştı zaten.
Yola koyulmak gerek.

Canım deniz havası çekti, köprüye hiç takılmadım.
Feribotun güneşli güvertesine çıkar, çay içerken yüzümü tatlı tatlı esen rüzgâra çevirir, iyot kokusu alırım diye düşünmüştüm.
Unutmuşum...
Hem çayın tadını mahveden karton bardakları, hem de şu malum deniz salyasını...

***

Gözle görünce başka...
Topçular feribot iskelesindeki manzara basbayağı Hollywood'un felaket filmlerini andırıyordu.
Sanki arabalarını alıp felaket bölgesinden kaçanlar gibiydik ama gemi hareket edince anladık ki, deniz yüzeyini kaplayan bulanık, yapışkan görüntülü ve köpüksü halı bir türlü arkamızda kalmıyordu.
Üzücüydü...
Arabalarından çıkıp patırtıyla güverteye çıkanlar bir anda suskunlaşıvermişti.
Beş altı yaşlarındaki bir oğlan çocuğu, annesine sordu: "Anne bu denizde balık var mı?" Suskunluk iyice koyulaştı.
Bilirsiniz, her üzüntüde "geri döndürülemez" olanın farkına varmanın payı vardır.
Suskunluk da o yüzdendir; söyleyecek ne kalmıştır ki!

***

Gemi Darıca'ya doğru yol alırken karşı kıyıya uzun uzun baktım.
Düşündüm de...
Çocukluğumda zeytinyağımızı almaya Kadıköy'den kalkıp Darıca'ya gelirdik.
Babamın bizleri gezdirme tutkusu yüzünden küçücük tosbağa arabamıza binip Ayvalık'a gitmişliğimiz çoktu; o zaman da bayılırdım o güzel kasabaya. Ara sokaklarında dolaşmaya, Cunda'da papalina yemeye, Çamlık'ta çay içmeye, Şeytan Sofrası'ndan etrafa bakmaya, Kozak'tan çam fıstığı almaya bayılırdım.
Ama zeytinyağı için Ege'ye gitmeye gerek yoktu.
Pendik'ten Darıca'ya kadar her yer mis gibi zeytinlikti.
Gel de bugünün çocuklarını buna inandır!

***

Biliyorsunuz, ben "mutlu çocukluk hatıraları"na pek inanmam.
Yaşını başını aldıktan sonra uydurulur çoğu...
Oysa çocuk küçüktür, güçsüzdür, yetersizdir, toplum içinde "yer"sizdir; nasıl gerçekten mutlu olabilir ki!
Ve olanlar ne talihli çocuklardır!
Ama şundan eminim, çocukluğumda Marmara Denizi mutluydu.
Sonra ekonomimiz gelişti, kalkınmamız büyüdü, hepimize bundan az çok pay düştü ama bedelini Marmara ödedi.
Mesele salya değil yani...
Mesele bir denizin sırtına 50 yıldır bindirilen yük.

***

Ah! Hafızamı derhal susturmazsam, eskiler iyice üşüşecek Kalamış sahilinin çok uzun zaman önce "öldürülüşü"nü anlatmaya başlarsam mesela...
İyice üzülürüz.
En iyisi burada kesmek...
Feribot da Darıca/Eskihisar'a yanaştı zaten.
Yola koyulmak gerek.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar