Yangında hayatta kalmaya çalışmanın ne denli zor olduğunu bizzat tecrübe ederek öğrenmiş biriyim. Yıllar önce Büyü filminin galasında çadırdan bozma G-Mall salonunda çıkan yangında mahsur kalmıştım. İtfaiye, sıkıştığımız salonun kapısını 10 dakika daha geç kırsaydı, onlarca kişiyle beraber ben de cayır cayır yanacaktım.
Tahliye kapısı hırsız girmesin diye dışarıdan kilitlenmişti. Zaten karanlık ve dumandan burnumuzun ucunu göremiyor, yönlendirme de olmadığı için o kapıyı bulamıyorduk. (Bu olayın detaylarını Hayatım Roman kitabımda anlattım) O günden beri kapalı mekanlara girer girmez ilk yaptığım iş, acil kaçış yollarını kontrol etmektir.
Gayrettepe'de 29 kişiye mezar olan o mekan eski evime 150 metre mesafedeydi. Hatta o mekanda düzenlenen bir organizasyonda ödül almışlığım bile vardı. Merdivenlerle iki kat aşağı inilerek girilen diskotek bölümüne ulaşmak, korku tüneline girmek gibiydi. Orada aniden alevlenen bir yangından ve dumanından kurtulmanın zaten imkanı yoktu.
Eğer o yangın Ramazan'da ve gün ortasında değil de, kulübün hınca hınç dolu olduğu bir gecede çıksaydı, şimdi kayıp sayısını yüzlerle ifade ediyor olurduk.
İstanbul'da bunun gibi "yer altında" faaliyet gösteren onlarca gece kulübü, bar, diskotek, tiyatro, sinema var. Acaba İstanbul Büyükşehir Belediyesi bunların kaçından haberdar, kaç tanesini denetlemiş? Şimdi bunların sorulma zamanıdır.
İki büyük kayıp
Türker İnanoğlu, Yeşilçam'ı yetim bıraktı. Onca güzel film, parlattığı yıldızlar, sinema ve televizyon dünyasına kazandırdığı muhteşem yapım ve karakterler yanında iki büyük sinema müzesi, kocaman bir eğitim kurumu, muhteşem TİM sahnesi, kuruluşunda büyük emeği olan Atv... Hepsi olanca ihtişamıyla ayakta duruyor. Yahu 18 yıldır ekranlarda devam eden Arka Sokaklar dizisi bile başlı başına bir "Türker İnanoğlu anıtı" değil mi?
Pek çokları Türker İnanoğlu'nu pek de konu edilmeyen hayırsever ve vefakar bir kişiliği olduğunu bilmez. Özellikle magazin medyasında başı dara düşenlerin hamisiydi. Onların hastane masraflarını öder, yaşamını yitirenlerin ailelerine kol kanat gererdi. Togay Bayatlı ise Türk spor basınının dünyaya açılan penceresi gibiydi. Sadece ülkemizdeki çeşitli basın kuruluşlarının yöneticiliği ile yetinmeyip, pek çok uluslararası medya kuruluşunda son derece önemli görevler üstlenerek ülkemizi en iyi şekilde temsil etmiş örnek bir gazeteciydi. Allah ikisine de gani gani rahmet eylesin. Yerleri kolay dolmayacak...
Saçlar, başlar...
Seçim gecesinin ekranda pek çok dikkat çeken ismi vardı. Ama ikisi, onlardan ayrıldı. CNN Türk'ün iki yüzü Hande Fırat ve Ahmet Hakan...
Estetik müdahaleler ile bambaşka biri haline gelen ünlü Hande Fırat'ın, kırmızı tonlarına yakın kızıl saçları, yukarıya doğru çekilen göz ve kaşları ile son dönemde magazin dünyasında sayıları giderek artan Mr. Spock'giller arasına katıldığını gözlemledim.
Ahmet Hakan'ın görüntüsü ise bambaşkaydı. Saçlarını gördüğümde önce stüdyodaki bir elektrik kaçağından şüphelendim. Sonra Albert Einstein'a öykündüğü filan aklıma geldi. "Bırak dağınık kalsın" şeklindeki yeni saç stili bir başka haberci Fatih Altaylı'nın da dikkatini çekmiş olmalı ki, YouTube canlı yayınında "Ahmet'in evinin 200 metre yakınında bir berber var. Gitsin, hesabı da bana yazdırsın" dedi.
Keşke CNN Türk seçim özel programı öncesinde RTÜK'ün "Korku ve şiddet ögeleri içerir" sembolleriyle çocukları uyarsaydı...
Gaf kürsüsü
Samsun'da, balkondan eve girip 59 yaşındaki komşusuna cinsel saldırıda bulunan Ramazan Kodalak ifadesinde, "Sigara içmeye balkona çıkınca 5 tane peri beni yanına çağırdı. Balkon demirlerine çıkıp aşağı atlayacağım sırada peri de beni çağırınca onun yanına gittim" demesin mi?
Zap'tiye
Ben bu Korelilerden fena halde tırsmaya başladım. Adamlar yapay güneş yapmışlar, "Güneş patlarsa patlasın, çok da fifi" diyorlar...
Ne demiş?
Ali Babacan "Gelecek seçimlerde iktidar olacağız" demiş. Fıkra bu kadar...
Yorum Yazın