Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

Mail: jdgklgkd@homail.com

Dalan siyaseti değil, bilimi seçti!..

Asker arkadaşım Bedrettin Dalan'a telefon ettim, yıllar yıllar önce.. "Başkan" dedim.. "Siyasete dönme zamanın geldi. Sana şiddetle ihtiyaç var.."
Vardı gerçekten..
İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında şehrin hemen her köşesine imzasını atmış, halkın arasından hiç çıkmamış, herkesin sevgilisi olmuştu.
Bir gün, Çetin Altan başta en ünlü yazarları davet etti. Bir otobüse bindik.
Sabah 10'da başladık, akşam 6'ya kadar her semte gittik, en uzak olanlar dahil..
Yollar ve "Haliç'i gözlerimin rengi yapacağım" sözünü gerçekleştiren arıtma tesisleri başta, irili ufaklı her semtte, her mahallede imzası vardı..
Çetin Ağabey dahil, sağcısı, solcusu hep övgü dolu yazılar yazdılar..
Seçimlere bir hafta kala İstanbul Belediye Başkanlığı'na makam odasına gittim.. Her taraf loş ve boş.. Odasına girdim ki, masası temizlenmiş.
Raflar ve duvarlar da. Her taraf koli dolu..
"Bu ne Başkan?" dedim.. "Toplanıyorum" dedi.. "Nasılsa kazanıp geleceksin, acelen ne" dedim.
"Kaybedeceğim Hıncal" dedi. Partim ANAP engel olacak.
Çünkü Turgut Bey, İstanbul'daki başarıların genel seçimlere nasıl yansıyacağını biliyor.
Kendisine rakip olacağımdan çekiniyor.
Yolumu kesmek için neler yaptı.
Yasayı değiştirdi. Oy pusulalarından adayların resimlerini kaldırdı mesela. Özellikle gecekondu seçmeni için ki, yüz binlerce var, beni resmimden tanıyıp mühür basacak, ona kadar hesapladı. ANAP İstanbul İl Başkanlığı da bana destek olmayacak." İnanamadım.. Ama haklı çıktı. Dalan gitti. Nurettin Sözen geldi. Dalan'ın başlattığı her şeyi yarım bıraktı.
İstanbul nerdeyse battı.. CHP de battı beraber..
Dalan da siyaseti bıraktı. Kendisini kuruluş önderliğini yaptığı, birden parlayan ve en gözde, en istenen eğitim kurumuna dönüşen İstek Okulları'na verdi.
İlkokuldan liseye, en ileri, en çağdaş, en Atatürkçü eğitimi vermeye başladı.
Ama ülke siyasetinde işler bozuldu.
Bülent Ecevit, hükümet kurmak için milletvekili transfer etmeye başladı.
Eksik olan sayıyı, her birine bir bakanlık verip transfer ederek tamamladı. Sonra koalisyonlar felaketi başladı. Pazarlıklar, ödünler, daha neler neler..
Siyaset iyice kirlenmişti, Dalan'ı aradığımda işte..
"Siyasetle düzeltmek için geç kaldık" dedi.. "Ülkenin dört bir yanında Fetullah Gülen okulları kuruluyor..
Yurt dışındaki Müslüman ülkelerde de.. Bir basit vaiz bunları yapabilir mi?. Arkasında Amerika var.. Bu güçle, ayni sistemle mücadele etmek gerek.. Yani biz de okullar açacağız ve tam tersi, bilime, çağdaşlığa inanan Atatürkçü gençler yetiştireceğiz.
Ülkeyi bu gençler Fetullah batağından kurtaracak.." İşte o Dalan, FETÖ ile savaşacak gençleri yetiştirmek için İstek Liseleri'ni yeterli görmedi ve "Yeditepe Üniversitesi"ni kurma kararı aldı..
90 yılların başında beni çağırdı.
Kayışdağı'na gittik. Yeşil ama sonuçta bir dağ işte.. Eliyle tarayarak gösterdi bana.. "İşte burası Yeditepe Üniversitemizin ana kampüsü olacak.." Dalan'ın İstanbul'da yarattığı mucizeleri bilmesem "Hayal" deyip geçeceğim.. Ama biliyorum..
İki aşkı var onun.. Atatürk ve İstanbul..
İstanbul'a dünya çapında bir üniversite kazandıracak ve orada Atatürkçü gençler yetiştirecek..
Kayışdağı'na Dalan'la gidişlerimiz arttı. Sıklaştı.. "Temel atıyoruz" dedi, gittik..
"Birinci katlar çıktı" dedi, gittik.. "O tamam" dedi, gittik.. "Bu tamam" dedi gittik..
Bir yandan "Burası şu, burası o olacak" diye anlatıyor, bir yandan benim sorularıma yanıt veriyor..
Açık seçik Selçuklu mimarisi, binalar, 20 metre yüksekliğinde kapılar.. Kapı üzerinde Çift Başlı Kartal.. Yani Selçuklu simgesi..
Anlamda Atatürk!. Gözle görülende "Türk" bir üniversite yani..
Kampüsün adı "26 Ağustos!." Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin başladığı, Çağdaş Cumhuriyet"in temelinin atıldığı gün..
Bu tarihimizde ikinci 26 Ağustos.. Bu defa dıştan gelen değil, içimize yerleşen düşmana karşı savaş..
O düşman, Dalan'ın eğitim seferberliğinin ne olduğunu iyi anlamıştı. Polise yerleştirdiği adamlarıyla, Yeditepe'nin Karadeniz sahillerinde aldığı araziye silahlar gömdürdü. Ayni polisler "İhbar aldık" dediler ve o silahları elleriyle koymuş gibi buldular. Medya Ergenekon'un yanına Balyoz adını da koydu. FETÖ'nün yargıdaki adamları Dalan'ın tutuklanmasına karar verdiler, ama Başkan yurt dışındaydı, alamadılar. Balyoz'un nasıl bir FETÖ tezgâhı olduğu anlaşıldıktan ve o polis, savcı ve yargıçlar tutuklandıktan sonra döndü.
25. yıl haberleri çıkınca, çarşamba günü Dalan'a gittim. Uzun uzun konuştuk..
Her biri manşet olacak müthiş şeyler anlattı. Özellikle genetik ve biyomühendislik alanındaki araştırmaları dünyayı sallar nitelikte.. Dinlerken kanım dondu. Müthiş.. Müthiş..
Ama bunları değil açıklamak, sözünü etmek bile benim hakkım değil..
26 Ağustos 2021'de Yeditepe Üniversitesi'nin 25. Kuruluş Yıldönümü resmi kutlamaları yapılacak.
Dostu olmakla gurur duyduğum Dalan, o törende kendisi açıklamalı..
Bunu hak etti çünkü..
Hayatım boyu, gazeteciliğimi, insanlığımın önüne asla koymadım. Bir örneği de bugün, tesadüfe bakın.
O zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sıtkı Ustam öldüğü gün beni aramıştı.
Başsağlığı dilemek için. Konuşma gelişti. Bana bir projesini anlattı.
"Ben yazmam Sayın Başbakan" dedim. "Bu çılgın bir proje ve açıklama hakkı sizin.. Bir gazeteciye değil, tüm Türk ve dünya kamuoyuna açıklama hakkı sizin." Adını böylece bilmeden koyduğum projeyi Erdoğan aylar sonra açıkladı ve bugün de temelini atıyor.
..Ve dünyanın gözleri o Kanal İstanbul'a çevrili bugün.. Yani Çılgın Proje'ye..
Hayırlı olsun!.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar