Son beş yıldır aklı, şuuru yerinde olan ve art niyetli olmayan herkes takdir edecektir ki, terörle mücadelede ciddi bir kararlılık söz konusudur. Çözüm sürecinde sekteye uğratılan terörle mücadele Cumhur İttifakı ruhuyla olması gereken noktaya taşınmıştır.
Türk devleti ve hükümeti uluslararası unsurlara ve içimizdeki uzantılarına, İran, Irak ve Suriye’nin tüm sinsiliklerine rağmen terörle mücadele kararlılığından taviz vermemektedir. ABD’nin uzun yıllardır Türkiye, İran, Irak ve Suriye üzerinden toprak parçaları alarak bir sözde Kürdistan peydahlama düşüncesi hâlâ değişmedi. Barzani’nin elinde tuttuğu bölgeyi Irak’tan koparılmış toprak parçası görüyorlar. Suriye’de PKK’nın kolu YPG üzerinden toprak koparma çabası veriyorlar, İran’da ise her türlü pozisyonu deniyorlar. Ama İran, PKK’nın kolu PJAK’a karşı çok ciddi mücadele verince geri adım atmak zorunda kaldılar. Türkiye ise hem kendi sınırları içinde hem de Suriye ve Irak üzerinde hem bu emperyalist hedefleri bozmaya çalışıyor, hem de terör örgütü PKK’ya âdeta kan kusturuyor.
Türk ordusu ve MİT iş birliğiyle Kandil’in büyükbaşı olarak nitelendireceğimiz birçok sözde üst düzey teröristbaşı öldürüldü. Türkiye’de dağlarda yapılan terörle mücadele temizliğinden sonra terörist sayısı 300’e kadar düştü. Bu mücadele bu kararlılıkla devam ettiği sürece dağlarda barınmaları da artık mümkün değildir. Bu mücadeleyi gören bazı teröristlerin öldürülmeden Türk devletine teslim olma yoğunluğu da arttı. Diyarbakır’da başlayan ve Güneydoğu bölgesinde birçok şehirde yayılan ana ve babaların evlatlarını HD(P)KK’dan isteme eylemleri de bu süreçte gerçekten etkili oldu. Bir iki ana ve babayla başlayan eylemler, bugün yüzlerce ana ve babanın çocuklarını terör örgütü PKK’ya kaçıran HDP’ye kâbus yaşatmasına dönüşmüştür.
Son beş yılda terör örgütlerine karşı verilen mücadele gerçekten takdire şayandır. Hâlleri “Kaçma Heval yorgun öleceksin” konumundadır. PKK perişandır, PKK ağıttadır, PKK kapana sıkışan fare gibi ciyaklamaktadır. Teröristlerin telsiz konuşmalarına, terör örgütünün sosyal medya hesap paylaşımlarına bakın bu manzarayı çok net göreceksiniz.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Operasyonları terör örgütünün belini kırmıştır. Türkiye’deki seri operasyonlar terör örgütü PKK’nın nefesini kesmiştir.
Türkiye terörle mücadelenin silahlı boyutunda oldukça başarılı bir grafik yakalamıştır. Ama terörle mücadelede sadece bu boyut yeterli olmamaktadır. TBMM’nin bağrında HDP gibi ihanet hançeri saplı durdukça terörle mücadele tam olarak başarıya ulaşmaz. Çünkü HDP devlet imkânlarını kullanarak terörizmi güçlendirmektedir. HDP’nin kapısından giren bir genç, kendini birden Kandil’de terör eğitiminde bulmaktadır.
HDP’nin il, ilçe örgütleri, HDP’li belediyeler Kandil şubesi gibi çalışmaktadır. Bu yüzden böyle bir bölücü partinin hâlâ var olması Türk devletinin, yargısının çok büyük ayıbıdır. Demokrasi, özgürlük insanları öldürmeye programlanmış PKK’lılara hayat hakkı tanıyan bir düzenin kavramı değildir. Anayasa çerçevesinde oluşturulan yasa ve hukuk zaten bu tür partilere müsaade etmezken, bizim mevcut yargı düzenimiz HDP’yi kapatmamak için sürekli bir bahane arıyor ve resmen ayağını sürüyor.
Bunun adı ne demokrasiyi yaşatmak, ne de Türkiye’nin özgürlükler ülkesi olduğunu göstermektir. Bunun adı düpedüz askerimizi, polisimizi şehit ettirme, masum insanlarımızın ölümüne göz yumma düzenidir.
HDP “Sırtımızı PKK’ya dayadık” diyor Anayasa Mahkemesi “Yok yok PKK değildir, yanlış görüyorsunuz gidin bir daha bakın” diyerek HDP koruyuculuğuna soyunuyor. Yargıtay Başsavcılığının HDP’yi kapatmaya dair hazırladığı iddianameyi “HDP-PKK ilişkisine dair odağı tam bulamamışsınız” diye geri iade etmesinin tek anlamı budur.
Dağda terörle mücadele çok başarılı giderken, şehirdeki PKK’lılara yol veren bir düzen asla kabul edilemez. HDP PKK, PKK HDP’dir. Bunun aksini iddia eden, HD(P)KK’ya kalkan olandır. Terör örgütü PKK’nın kökünün her manada kazınması lazımdır. Siyasette, medyada, sermayede, sivil toplum kuruluşlarında, dağda, bayırda hiç acımadan hepsine bedel ödettirilmelidir.
Dağdaki terörle mücadele başarısını şehirde gölgelemeye kimsenin hakkı yoktur. HDP’ye verilen siyasi nefes hakkı PKK’ya terör eylemi yapması için alan açmaktır. HDP yöneticisi olup da PKK’lı olmayan var mı? O hâlde neyi bekliyorsunuz?
Yorum Yazın